Anasayfa / Köşe Yazıları / Türkiye’nin bağımsızlık mücadelesinde siyaset gerçeği

Türkiye’nin bağımsızlık mücadelesinde siyaset gerçeği

Muhalefetin seçim yenilgisinin sebepleri ve şimdilerde yaşadığı türbülansın en temel nedeni fikri zemindedir. Özellikle CHP’nin % 25 oy oranına sıkışmışlığının ana sebebine odaklanılmak isteniyorsa, fikri düzeyde üretkenliğini, bu üretkenliğin içeriğini, derinliğini, kucaklayıcılığını ve sentezleyebilme kabiliyetini irdelemek gerekir.

Muhalefet blokunun ana taşıyıcısı olarak CHP başarısızlığının içsel nedenlerini; özgüvenle, sahici ve samimi olarak saptayamadığı sürece başarısızlık girdabından kurtulması mümkün değildir.

Aslında bu girdabı besleyen önemli bir faktör de fikri derinliği olmayan değişim vurgulu arayışlardan sıyrılamayışıdır. Ritüellerle, yaşa, endama, sahne şovuna odaklı reklam profesyonellerinin algı üretimleriyle talep edilen genel başkanlık değişiminin, hakikate dayalı ülke ve millet buluşmasının yolunu açması çok güçtür.

Her şeyden önce Türkiye’nin özellikle son 12 yıldır giderek artan düzeyde verdiği mücadele gerçeğini yok saymak hakikatten uzaklaşmaktır. Türkiye’nin mücadelesinin ana kaynağının küresel kuşatmaya dayalı olduğu gerçeğine sırtını dönerek siyaset yapmak, ülkeye, millete kayıtsızlıktır.

Türkiye’nin milli teknoloji hamleleriyle enerjiden ekonomiye verdiği bağımsızlık mücadelesini yok sayarak ve hatta zıtlaşarak, siyaset yapmak hakikatle kavgalı olmaktır.

Cumhuriyetin ilk yıllarında hedeflenip de, sonuçlanamayan bilhassa savunma sanayiindeki ilk hamlelerin bugün gerçekleştirilmesinin heyecanını duymamak, Devrim otomobilinin doğmadan öldürülmesine karşı bugün Togg otomobilinin doğumundan mutlu olamamak, yüksek teknoloji donanımlı hidrokarbon filosuna sahip olunmasıyla denizlerimizde doğalgaz bulunup, işletmeye alınmasına burun kıvırmak Türkiye’nin sadece bugünkü gerçeğinden değil, geleceğinden de kopmaktır.

ABD derin devletinin aparatı FETÖ ihanet şebekesinin kalkışmasına karşı 15 Temmuz’da canını siper eden halkın direnişini, “kontrollü darbe” diyerek, karalamak bu topraklardan kopmaktır.

Diyarbakır Annelerine HDP çekincesi nedeniyle sahip çıkmamak, Çanakkale ruhuyla yoğrulmuş, emperyalizme boyun eğmeyen yiğit Kürtleri, ABD emperyalizmi destekli PKK/YPG terör örgütü ve onun siyasi kolu HDP’nin sözde demokrasi maskeli kirli oyununa karşı koruyup, kollamamak, küresel sömürü ve terör baronlarının ekmeğine yağ sürmektir.

Türkiye’nin Mavi Vatan’da, Libya’da, Suriye’de, Irak’ta, Karabağ’da ve tüm gönül coğrafyasında verdiği mücadelenin gerisine düşmek, siyasi acziyete düşmektir.

Soğuk Savaş döneminin blok bağımlılığına dayalı ikliminin dağılmasıyla Türkiye kendini merkeze çekmiş ve çok seçenekli dış politika stratejisiyle proaktif olarak, bölgesel gücünü artırmış ve başta Afrika olmak üzere mazlumlar coğrafyasındaki rolü kitlesel desteğe bürünmüştür. Bu durum, sistemsizlik krizindeki dünya için özellikle de dünya halkları için bir umut ışığı olmuştur. “Dünya beşten büyüktür” sözü, bu umudun ilk kıvılcımı olarak, mazlum halkların yüreklerinde ve zihinlerinde yer etmiştir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçim kazanmasının kıtalararası sevince yol açmasının temeli, bu duygudaşlıktır.

Bir başka gerçek de Türkiye’nin iç- dış politika bütünleşmesidir. Bu durum, Türkiye’nin Türkiye’den yönetilme kararlılığının ve küresel kuşatma çabalarına karşı verilen bağımsızlık mücadelesinin kaçınılmaz sonucudur.

Muhalefet için özellikle CHP için bu gerçeklere eğilmemek, Türkiye’nin milli meselelerinde edilginliğe bürünmek, bazen de zedeleyici davranışlar sergilemek, başarı öyküsü yazamamanın sebebidir.

Türkiye’nin bağımsızlık mücadelesinde siyaset gerçeği milli bilincin odağı, üreticisi, taşıyıcısı, önderi olmayı aynı anda, aynı kıvamda zorunlu kılar. Tezkerelere hayır oyu vererek, Azerbaycan’sız sözde “Türk Yolu” haritaları çizerek, milli dava Kıbrıs için “iki devletli” değil de “iki toplumlu” emperyalist tezleri savunarak, “Mavi Vatan vurgusu saldırganlık olarak anlaşılır”, “İHA’lara, SİHA’lara tabii ki dokunacağız” diyenlerle yol yürüyerek, milli bilincin ne odağı, ne üreticisi, ne taşıyıcısı ne de önderi olunur.

CHP’nin fikri düzeyde anatomik sorunu, milli bilinç hassasiyetini yitirmesidir.

Buna bağlı olarak muhalefet edilemeyecek konulara girildikçe hem fikri kopuş, hem de halk nezdinde duygusal kopuş kaçınılmaz olmuştur.

Şimdi de değişimi fikirlerde, siyasi tutumlarda değil de kişilerde aramak, fikirsizlik bunalımının çözümünden kaçışı yeğlemektir.

Bu kaçıştan vazgeçmedikçe, kifayetsiz muhterisliğe mahkum kalındıkça, CHP için değişim, yeni başarısızlıklara yelken açmaktır.

Önerilen Haber

Dağılmış masanın ve ‘sırttaki hançerlerin’ seçim yansımaları

Yerel seçim gündemi, partilerin adaylarını açıklamalarına odaklanmış olarak seyrini sürdürüyor. Cumhur ittifakının adaylarının çok büyük …