Anasayfa / Köşe Yazıları / CHP’ye sorularla FETÖ meselesi

CHP’ye sorularla FETÖ meselesi

CHP, seçimin en büyük kaybedeni. Hem maddi kayba, hem de manevi kayba uğramış durumda. Maddi kayba uğradı; milletvekili sayısı bir önceki döneme kıyasla azaldı. Cüsselerinden çok daha fazla milletvekili sayısı kopararak, CHP seçmeninin oylarıyla 4 siyasi parti parlamentoya girdi. Bu sonuçta CHP’nin maddi kaybıdır. Zira bu 4 parti oy artırmak bir yana oy düşüşüne yol açmıştır.

CHP’nin diğer kaybı; manevi kaybıdır. Diğer bir ifadeyle; fikri kucaklayıcılıkla seçmenle güçlü, yaygın, her yöreden, her kesimden, her cenahtan bağ kuramama zafiyetidir. Bu durum uzun yılların ürünüdür. Her seçim sonrası başarısızlığın gerçek nedenlerine eğilmek ve buna dayalı kapsamlı ve gerçekçi özeleştiriler yapmak yerine derhal, öncelikle koltuk yarışına, kıran kırana koltuk kavgasına girişilmiştir. Bugün de bu tablodan farksızdır. Yine başarısızlığın gerçek nedenlerinden uzak ve öncelikle genel başkanlık çekişmesi hakim olmaya başlamıştır.

Her şeyden önce CHP’de hesaplaşılması, yüzleşilmesi, sorgulanması gereken; benimsenen siyasi tutumların, tercihlerin nedenlerinin açıkça ortaya konulmasıdır. Bunlardan sadece biri ama en önemlisi, FETÖ meselesidir.

Bu mesele CHP için bir dizi soru üretir. Sıralayalım;

FETÖ’nün kaset kumpası sonrası Genel Başkanlık koltuğuna oturan Kemal Kılıçdaroğlu nasıl olur da FETÖ’nün sözde medya unsurlarıyla içli dışlı olur? Nasıl olur da STV, Zaman Gazetesi gibi FETÖ’nün medyadaki operasyon unsurlarına sıkça konuk olur ve onlara güvenerek, onların ürettiği sahte evrakla iktidar yıpratılmaya çalışılır? Nasıl olur da CHP Genel Başkanı Zaman Gazetesi’ne devlet ele koyarken milletvekillerini oraya yollar ve kolluk kuvvetlerini çalıştırmamaya çalışır?

Nasıl olur da FETÖ’nün MİT Tır’ları kumpasına CHP’li milletvekilleri de karışır? Nasıl olur da CHP Genel Başkanı 15 Temmuz kalkışmasına, FETÖ lügatinde yer alan “kontrollü darbe” yakıştırmasını yapar? Nasıl olur da CHP’li kimi yöneticiler, ABD’de FETÖ kuruluşlarıyla bir araya gelebilir? Nasıl olur da son seçim sürecinde CHP Genel Başkan danışmanı toplantılarda iktidar olunduğunda hakim, savcı, asker kim varsa devletten atılan tüm KHK’lıların görevlerine döneceklerini söyler?

Nasıl olur da CHP Genel Başkanı ve kurmay ekibi seçime birlikte girdikleri Ankara ve İstanbul Belediye Başkanları; FETÖ’de sevince, PKK’da beklentiye, Türkiye düşmanı küresel çevrelerde heveslenmeye neden olur? Nasıl olur da bunların şer hevesleri; okkalı sözlerle, ağız dolusu güçlü ifadelerle kursaklarında bırakılmaz?

Bu soruların cevapları açık yüreklilikle, sahici ve samimi olarak verilmedikçe CHP’nin toparlanması güçtür. Kemal Kılıçdaroğlu’na, “değişim” diyerek karşı çıkanların bu sorulara verecek cevabı var mıdır? “Biz olsak öyle yapmazdık” diyorlar mı? “Biz gelirsek bunlara karşı olacağız ve asla taviz vermeyeceğiz” sözünü veriyorlar mı? Kolektif başarısızlık içinde olduklarının farkındalar mı? Kolektif özeleştiri yapmaları gerektiğinin hâlâ farkında değiller mi? Yoksa bundan bilinçli olarak mı kaçmaktadırlar?

Kemal Kılıçdaroğlu gider de, Ekrem İmamoğlu gelirse bu soruların cevabını verecek mi? Seçime birlikte girdikleri, seçimde de birlikte başarısız olduklarını kabul ederek, kendi payına düşenin neler olduğunu açıklayacak mı?

Yoksa yine reklam ve algı üretim uzmanlarının senaryoları mı işleyecek? Yoksa işin boyutu çok daha mı büyük? Bu sorgulamaların yapılmasını, başarısızlığın gerçek nedenlerinin üzerinde durulmasını engelleyen başka bir irade mi var? Koltukları da belirleyen o irade mi?

Önerilen Haber

Dağılmış masanın ve ‘sırttaki hançerlerin’ seçim yansımaları

Yerel seçim gündemi, partilerin adaylarını açıklamalarına odaklanmış olarak seyrini sürdürüyor. Cumhur ittifakının adaylarının çok büyük …