Anasayfa / Köşe Yazıları / Ne söylediğiniz değil nasıl söylediğiniz önemlidir

Ne söylediğiniz değil nasıl söylediğiniz önemlidir

Uluslararası ortam güç mücadelesinin sahnesidir. Birinin kaybetmesi diğerinin kazanması esasına göre işler. Bu yanıyla da adeta bilek güreşinin yapıldığı av sahasıdır.

İşbirlikleri sınırlı, karşılıklı güç paylaşımına dayalıdır. Uluslararası ortam; muhtemel rakiplerin titizlikle takip edildiği, gelecekte daha güçlü rakibe dönüşmemesi için özel çaba sarf edildiği ve buna dayalı güç stratejilerinin yansıma alanıdır.

Güçlü olmaksa; çağın ileri teknolojisini üretebilme kabiliyetine, dışa bağımlı olmayan enerji ve ekonomiye sahip olmaya, her türlü baskı ve engellemelere karşı sağlam siyasi iradenin varlığına bağlıdır.

Bu gerçeklerin zemininde cumhuriyetin ilk yıllarından beri Türkiye’nin yaşadıkları, türlü engellemelerle, çeşitli köreltme çabalarıyla ve bunlara karşı mücadelelerle geçmiştir. Cumhuriyetin ilk yıllarında Nuri Demirağ’ların, Nuri Killigil’lerin, Vecihi Hürkuş’ların, Şakir Zümre’lerin özellikle savunma sanayiindeki hamleleri türlü tezgahlarla köreltilerek, engellenmiştir.

Sağlam siyasi iradenin eksikliğinin bir sonucu olarak, o dönem başarılamayanların bugün intikamı alınıyor. Milli teknoloji hamlesiyle, enerjiden ekonomiye tam bağımsız Türkiye mücadelesi büyük bir kararlılıkla sürüyor.

Buna karşı yine cumhuriyetin ilk yıllarındaki gibi Türkiye’nin tam bağımsızlık davasının hasmı emperyalizm yine türlü köreltme gayretleriyle çırpınıyor. İçimizdeki, uzantılarıyla sonuç almanın hevesine kapılıyor. Bir yanda; doğrudan temas kurduğu ve sahaya sürdüğü profesyonel maskelileri, plastik suratlıları, diğer yanda; bünyelerinde sevinç üremeyen asitli yapıları. Her ikisiyle tam bağımsızlık yolunda atılan her olumlu adımı, üretilen her eseri karalayabilmek, köreltebilmek için yoğun mesai içinde. Seçime yönelik beklentisi çok büyük.

Emperyalizm biliyor ki; Türkiye’nin yüksek teknoloji hamlelerinin köreltilmesi için özel bir dille, ince ayar yaklaşımla, özenli davranılması gerekir. Emperyalizm biliyor ki, seçim sürecinde neyin, nasıl söyleneceği hayati önemdedir.

Örneğin; “Bizim iktidarımızda; savunma sanayiinde tedarikçi ülke, ihracatçı ülke olmaktan çıkacağız. İHA, SİHA, Kızılelma, Akıncı, Milli Muharip Uçağı, Hürkuş, Anka, Altay Tankı, TCG Anadolu, TOGG ve daha birçok üretilmiş yerli ne kadar ürün varsa önünü keseceğiz. Yenilerinin üretimini körelteceğiz. Başta ABD’nin rahatsızlığının gereğini yapacağız. Silah pazarıyken, satın alınan silahın tutsağı yapıldığı günlere, o silahların kimlere karşı kullanılmayacağını dikte edilen, adeta ithal tehdit algılarının dışına çıkılmasının istenmediği günlere geri döneceğiz. Türkiye’nin sahip olduğu dünyanın en donanımlı hidrokarbon sismik arama ve sondaj filosuyla Mavi Vatan’da yeni keşiflere, yeni sondajlara, zenginliklerimizi halkla buluşturulmasına son vereceğiz. Bu arada PKK/YPG terör örgütü ve onun siyasi uzantısı HDP ile elbette onların da beklentileri zemininde işbirliği yapacağız. Onların istediği gibi tezkereye nasıl hayır demişsek, teröre karşı Mehmetçiğin operasyonlarının durdurulmasının yolunu da açacağız.

Hiç denir mi? Denilirse siyasi intihar olur. Emperyalizmin derdine de derman olmaz.

Bunun yerine;

İHA’lara, SİHA’lara rekabet için dokunulacağı söylenebilir. Bunun hemen peşi sıra, Teknofest’lerin ve onun gençlerinin ürettiklerini yok sayarak, ABD güç stratejisinin bir uzantısı olmak zorunda olan ABD’li bir şirketine iktidarlarında Atatürk Havalimanı’nın üretim için verileceği ifade edilebilir. Türkiye’ye; kaynağını, ne için geleceğini, gelince neler yapacağını, bunu neden yapacağını yeterince izah edemeden, üstelik 1 yıldan 10 yıla kadar sürekli değişen süreler içinde 300 milyar dolar getirileceği kolayca söylenebilir. PKK/YPG ve FETÖ terör örgütlerinin adını reklam olur diye anmadan, terör nereden gelirse gelsin, terör örgütlerine karşıyız denilebilir ama bunu yaparken bu terör örgütlerinin de kendilerine terör örgütü demeyerek ve bu yüzden üzerlerine alınmayarak, onların da aynı cümleleri kurabileceği gerçeği hiçe sayılabilir. Karadeniz gazı için inşallah Karadeniz gazıdır, inşallah Putin’in bir kıyağı değildir bulandırma cümleleri kurulabilir, söylenebilir.

Söylenenler açıkça söylenemeyenlerin, özenli söylenebilme biçimidir. Ne söylediğiniz değil, nasıl söylediğiniz önemlidir denir ya. İşte o.

Önerilen Haber

Dağılmış masanın ve ‘sırttaki hançerlerin’ seçim yansımaları

Yerel seçim gündemi, partilerin adaylarını açıklamalarına odaklanmış olarak seyrini sürdürüyor. Cumhur ittifakının adaylarının çok büyük …