Anasayfa / Köşe Yazıları / Atatürk Havalimanı’nı ABD’li şirkete vermek

Atatürk Havalimanı’nı ABD’li şirkete vermek

Önce İngiltere’den 300 milyar dolar para getireceğini söyleyen Millet İttifakı ve HDP’nin cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, şimdi de Atatürk Havalimanı’nı ABD’li şirket Sierra Nevada’ya vereceğini söyledi.

Kılıçdaroğlu, yayınladığı videoda “Atatürk Havalimanı’nı havacılık ve uzay çalışmalarının merkezi haline getireceğiz. Peki, bunu kimlerle yapacağız? Gerçekten de önemli bir soru ve sorulması gereken bir soru. Merkezin kurulması ve geliştirilmesi için başarıları dünyaca tanınan ve başta Amerika’daki Sierra Nevada (SNC) şirketinin sahipleri Eren Özmen ve Fatih Özmen’le yapacağız. Lütfen gençler, gidin Google’a bu isimleri yazın. Ne cevherlerimiz var bu dünyada görün” dedi.

Merak edenler Google’a baktıklarında; SNC’nin ABD’nin gizli servisi CIA’ye iş yapan bir şirket olduğu bilgisine ve Pentagon ve CIA’in dış operasyonlarda kullandığı şirketler arasında SNC’nin de adının geçtiği iddialarıyla karşılaştılar.

Tam da Teknofest’in Atatürk Havalimanı’nda açılış gününde, milyonlarca Türkiye sevdalısı genç ve çocukların akın ettiği ve Türk şirketlerinin ürettikleriyle övünç duyduğu günde bu videoyu çekmek özel bir hamledir.

Her şeyden önce belirtmeliyiz ki, daha önce de sıkça vurguladığımız ve yazdığımız gibi (bakınız bu köşedeki 5.12.2020 tarihli “Yabancı sermaye yatırımında irade sorunu” başlıklı yazıma) uluslararası ortam, her şeyden çok daha fazla güç mücadelesinin en hararetli sahnesidir. Güçlü olmayanın kolayca yem yapıldığı bir sahnedir.

Güçlü olmanın en önemli unsurlarının başında, yüksek teknolojili üretim kabiliyetine sahip olmak gelir. Bununla bütünleşik olan da, enerjide dışa bağımlı olmamaktır. Her ikisi için de mutlak gerekli olan, sağlam siyasi iradeye sahip olmaktır.

Güçlü ülkelerin güç stratejileri neyi gerektiriyorsa şirketleri de onun bir paydaşı, taşıyıcısı, aktif aktörü olmak zorundadır. Ülkesinin makro çıkarı ile şirketlerinin mikro çıkarı çelişmez, ayrışmaz aksine örtüşür ve o ülkenin güç maksimizasyonu bu yolla sağlanır.

O ülkenin; stratejik olarak hedefe koyduğu, güçlenmesini istemediği, vaktinden önce güç biriktirme sürecini zedeleyebilmeyi arzulandığı ülkeye, şirketlerinin yönelişinde başına buyruk davranması mümkün değildir.

ABD için Türkiye, bu esasa göre konumlandırılmıştır. Hava savunma sistemi Patriot’ı ve F-35 uçağını vermemesinin sebebi, Türkiye’nin yerli ve milli savunma sanayii hedefini baltalamaktır. Rusya’da alınan hava savunma sistemi S-400’ü bahane ederek, Amerika’nın Hasımlarıyla Mücadele Yasası’na (CAATSA) Türkiye’yi dahil etmesi, savunma sanayiinde silah pazarı olmaktan çıkarak, tedarikçi, ihracatçı ülke olma kararlığını bozabilmektir.

Sierra Nevada şirketinin adı; daha önce Ahmet Davutoğlu’nun başbakanlığı döneminde 27 Mayıs 2015’te Davutoğlu’nun katıldığı bir lansmanla “milli” uçak projesinde duyulmuştu. Ancak proje yürütülememişti. Çünkü devlet adına projeyi takip eden Savunma Sanayii Müsteşarlığı (SSM), işi üstleneceği duyurulan Amerikan Sierra Nevada Corp.’a (SNC) üretilecek uçağın tüm parçalarının en yüzde 70’ini Türkiye’de imal etme şartı getirmişti. Bu yüzden de SNC’si projeden çekilmişti. SNC yetkilisi Eren Özmen O dönem Hürriyet Gazetesi’ne verdiği röportajda (“‘Milli’ uçakta yüzde 70 krizi” 27.09.2015 Hürriyet);” Yüzde 70 yerli üretim şartı ilk aşamada çok güç. Türkiye şuna karar vermeli: Sadece kendi uçağını mı üretmek istiyor yoksa global bir uçak mı üretmek istiyor” demişti. Geniş gerekçeleriyle ifade ettiği röportajında bu cümle meselenin bam telini oluşturuyor.

Zira irade Türkiye’de olursa olmaz denmiş oluyor. Tıpkı geçmişte silah sattıkları zaman o silahın sahibi değil de adeta tutsağı yapmak istedikleri gibi. O silahı kime kullanıp kullanmayacağına kendilerinin karar vermeleri gibi. Türkiye’nin savunma sanayiinde teknoloji transferiyle yerli üretiminin bilgi birikimini güçlendirmeye dayalı dış sermaye desteğine, ABD stratejisinin gereği olarak evet demeleri mümkün değildi. Nitekim o zaman da dememişlerdi.

Şimdi aradan geçen süre içinde Türkiye büyük atılımlar yaptı ve ihtiyaç duyduğu birçok savunma sanayii ürününü kendisi üretebilmeyi başardı. Artık bundan sonra yapılacak olan, bu süreci destekleyerek, Türk şirketlerinin küresel şirket olarak daha fazla güçlenmelerini sağlamaktır. Türkiye’nin emperyalizme karşı tam bağımsızlık mücadelesinin esası budur. Cumhuriyetin ilk yıllarındaki bu hedefe ulaşamaması için köreltilenlerin, önü kesilenlerin bugün öcü alınıyorsa ve gerçekten bu ülkenin sevdalısıysanız bu gerçeği görerek, onun neferi destekleyicisi olmaktır. PKK/YPG FETÖ gibi terör örgütlerini sahaya sürerek, Türkiye’yi çökertmeye çalışan ABD emperyalizminin çıkarlarıyla zıtlaşması mümkün olmayan bir Amerikan savunma şirketine alan açmak, milli teknoloji hamleleriyle enerjiden ekonomiye tam bağımsız Türkiye davasının hasmı emperyalizmin ekmeğine yağ sürmektir.

Önerilen Haber

Dağılmış masanın ve ‘sırttaki hançerlerin’ seçim yansımaları

Yerel seçim gündemi, partilerin adaylarını açıklamalarına odaklanmış olarak seyrini sürdürüyor. Cumhur ittifakının adaylarının çok büyük …