Anasayfa / Köşe Yazıları / “Ne işimiz var” sorusunu soranlara cevabı Mehmetçik veriyor

“Ne işimiz var” sorusunu soranlara cevabı Mehmetçik veriyor

Suriye’de, Irak’ta verdiğimiz mücadele; ABD emperyalizminin koruyup kolladığı, yeşertip büyüttüğü anatomisine kattığı kirli, şer hedeflerinin parçası yaptığı PKK terör örgütüne karşıdır.

PKK terör örgütünün, her versiyonu, her kolu tüm uzantılarıyla ABD emperyalizminin mutlak güdümündedir. Buna ABD emperyalizminin; işgalci, soykırımcı, Siyonist karakolu İsrail’i de eklemek gerekir. Suriye’nin kuzeyinde yapmak istedikleri yeni bir karakol, yeni bir İsrail hedefidir.

Bölgenin Türk, Arap ve Kürt halklarını birbirine düşmanlaştırarak, yeni bir fitne odağı, yeni bir işgalci karakol oluşturma şer çabasıdır. Suriye’nin parçalanması hedefi, bu şer hevesin ürünüdür. Buna Irak’ın da eklenmesi gerekir. Irak’ın kuzeyinin benzer biçimde bütünden koparılması halinde iki ülkenin kuzeyindeki unsurların yerel çelişkilerini aşarak birleştirip, Doğu Akdeniz’e uzanan çekici bir jeopolitik konumlandırma başarılmış olacaktır.

Bu şer hedef, İsrail’in de içinde yer aldığı, ortaklaştığı şer planıdır. “Vaat edilmiş topraklar” şer vurgusu, bu ortaklaşmanın ana zeminidir. Bu jeopolitik görünüm; Doğu Akdeniz’i de içine alan daha geniş bir çerçevedir.

Doğu Akdeniz’in yeni enerji jeopolitiği, mıknatıs gibi Suriye ve Irak’ın geleceğini kendine çekmiş durumdadır. Bu noktada belirtmek gerekir ki, Jeopolitik düzenek, bileşik kaplar düzeneğiyle çalışır, sinir uçlarının etkileşimi simetriktir. Ortak jeopolitik hedeflerin jeopolitik sinir uçları birbirine eklemlidir. İsrail’de jeopolitik sinir ucuna yapılacak hamlenin acısını, Suriye’nin ve Irak’ın kuzeyinde PKK terör örgütü ve tüm türevleri de kendilerine yapılmışçasına hisseder. Elbette tersi de aynı etkiyi yaşatır. Suriye’de ve Irak’ta PKK terör örgütünün ve türevlerinin jeopolitik sinir uçlarındaki acılarını, İsrail’de yaşar. Tabii tüm jeopolitik sinir uçlarının içinde yer aldığı anatomide hepsinin acısıyla dertlenir. O anatomi de bugün açık olarak ABD’dir.

Suriye’nin kuzeyinde PKK terör örgütüyle yaptığı “tatbikat” terör saldırılarının provasıdır. Irak’ın kuzeyinde yapılan kahpe saldırının asıl faili, ABD emperyalizmi ve onun karakolu İsrail’dir. Hava şartlarının olumsuzluğundan da yararlanarak, cesaretlendirdiği, donattığı, sahaya sürdüğü teröristlerle Türkiye’nin bağımsızlığına saldırmıştır. 12 şehidimiz istiklal şehididir. Milli mücadele şehididir. Verdiğimiz mücadele milli mücadeledir. Türkiye’yi FETÖ eliyle içerden çökertme şer planını dış cepheden tekrar tekrar denemektedir.

İçeride siyasi ayağı yine kendi kontrolündedir. Tezkereler de Gazi Meclis’ten çıkan “hayır” oyu sadece PKK’nın değil esas olarak ABD’nin istediğidir ve buna şüphesiz Libya tezkeresi de dahildir.

Irak ile Türkiye arasında planlanan ve yakın zamanda ilk adımlarının atılmasına karar verilen “Kalkınma Yolu” koridor projesi de hedeftedir. Çünkü bu proje, ABD’nin jeopolitik şer hedefiyle çelişmektedir. Tıpkı Doğu Akdeniz’de Libya-Türkiye deniz yetki alanları anlaşmasıyla atılan adım ve onun koruyup kollayan güvenlik anlaşmasında olduğu gibi şimdi de Kalkınma Yolu projesi de ABD emperyalizminin jeopolitik heveslerine aykırılık içeriyor. Hindistan’dan başlayıp, Ortadoğu’ya uzanarak Körfez ülkeleri üzerinden İsrail’e, oradan da Avrupa’ya uzamasını arzuladığı koridora yüklediği hevesi zedeleyecek bir koridor olarak görüyor. Irak’tan, Basra Körfezi’nden başlayarak, 1200 km mesafede kara ve demiryolu ile Türkiye’ye uzanan buradan da Batı’ya ilerleyecek olan bu koridor Türkiye ve Irak’a katkısı şüphesiz büyük olacak. ABD ve İsrail’in, Irak’ın kuzeyinde terör yuvalarına bel bağlamasının bir başka boyutu da burada saklıdır.

Bu gerçekler ortadayken, “ne işimiz var?” sorusunu işitmekte bir başka saptamayı zorunlu kılıyor. Libya, Suriye ve Irak için sorulan bu soru, bilinmelidir ki, PKK, ABD ve İsrail hanesine mutluluk olarak yansır. Emperyalizmin ve maşalarının en büyük sevinci, umudu, cesareti dış cepheden daha çok Türkiye’nin iç cephesinde gedikler açmaktır. Siyasi zeminde konuşlanarak, fitneler sokabilmek, Mehmetçiğin maneviyatını, inancını, direncini, kararlılığını, mücadele ruhunu içeriden zedeleyebilmektir. Tezkerelere, PKK terör örgütünün siyasi kolunun çağrısına uyup kol kola girerek “hayır” oyu verenlerin, bugün yine Suriye’de ve Irak’ta ne işimiz var sorusunu sormaları şaşırtıcı değildir. Acıdır, ülke için kaygı vericidir ama ne yazık ki şaşırtıcı değildir.

Üstelik bu giderek bilinçli, ideolojik bir bütünleşme halidir. Seçim işbirliğini aşacak düzeye de varmıştır. Gazi Meclis’te PKK terör örgütünün kahpe saldırısına karşılık hazırlanan ortak metne imza atmayan CHP, PKK’nın siyasi koluyla olan bütünleşme seviyesini daha da yükseltmiştir. PKK terör örgütünün siyasi kolu DEM’le demlenmenin içeriğini ortaya koymuştur. Bu noktada; “AK Parti’nin imzasının olduğu hiçbir yere imza atmama” gerekçesi çok vahimdir. Daha önce CHP Grup Başkanvekili tarafından söylenmiş olan; “Bu hükümet dünyanın en iyi işini de yapsa bizim bu hükümeti alkışlayacak halimiz yok” garabetinin yeni versiyonudur. 20 yıldır milletten aldığı yetkiyle iktidar olan bir hükümetin her attığı adımı kötülemek, Türkiye’ye yapılmış kötülüktür.

Gazi Meclis’te hazırlanan ortak bildiride imza atmayı engelleyecek bir husus yoktur. CHP’nin tepkiler üzerine yayınladığı bildiriden tek farkı, Gazi Meclis’te hazırlanan metinde PKK terör örgütünün adının geçmesidir.

Bu mudur acaba CHP’nin imza atmamasının gerçek nedeni? Bu soru bir yana şurası açıktır ki, tezkerelere “hayır” kardeşliği, CHP’ye de PKK terör örgütünün terör kolu DEM’in sözcülerine de; “ne işimiz var Suriye’de, Irak’ta, Libya’da” sorusunu sordurmaktadır. Cevabı ise emperyalizme ve tüm maşalarına karşı sarsılmaz mücadeleyi yılmadan sürdüren Mehmetçik vermektedir.

Tam bağımsız Türkiye yeminiyle nice yıllara hep birlikte…

Önerilen Haber

Dağılmış masanın ve ‘sırttaki hançerlerin’ seçim yansımaları

Yerel seçim gündemi, partilerin adaylarını açıklamalarına odaklanmış olarak seyrini sürdürüyor. Cumhur ittifakının adaylarının çok büyük …