Anasayfa / Köşe Yazıları / Kılıçdaroğlu ve İmamoğlu’na sorular

Kılıçdaroğlu ve İmamoğlu’na sorular

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu diyor ki; “vatandaş gazetelerde sadece CHP’nin konuşulması, içişlerine müdahale edilmesi, CHP’nin bir anlamda dışarıdan dizayn edilmeye çalışılmasını içine sindiremiyor. Biz de sindiremiyoruz.”

Vatandaşın neyi sindirip, neyi sindiremediğini doğru anlamak için vatandaşın asıl beklentilerinin neler olduğunu anlamak gerekir. Bu gerçek bir yana Kılıçdaroğlu’nun “CHP dışarıdan dizayn edilmeye çalışılıyor” ifadesinde asıl olarak açıklanmaya muhtaç birçok husus var.

Her şeyden önce Kılıçdaroğlu “dışarıdan” derken hangi dışarıyı kastediyor? Sadece parti dışındaki bazı odakları mı? Yoksa sınırlar dışındaki bazı odakları, aktörleri mi? Kimi ya da kimleri kastediyor? Kimler “CHP’yi dizayn etmenin çabasında”? Bu çevrelerin uzantıları var mı? Asıl aktörleri kimler? Bu durumun sermaye çevreleriyle bağı var mıdır? Ekrem İmamoğlu’nun genel başkanlık hevesinin, kastedilen dizayn çabasıyla bağı var mıdır?

Bu sorular cevaplanmalı, Kılıçdaroğlu bildiği ne varsa açıklamalıdır. Kendisinin FETÖ’nün kaset kumpası sonrası genel başkanlık koltuğuna oturması hatırlanınca, “dışarıdan dizayn” ifadesi ister istemez o dönemin içeriğinin ve bugüne muhtemel yansımalarının irdelenmesine yol açıyor.

Kılıçdaroğlu’nun bugüne kadar çok sayıda seçim başarısızlığına rağmen genel başkanlık koltuğunu koruyabilme başarısını nelere borçludur? Bugün kuvvetli baskıya rağmen koltuktan ayrılmak istememesindeki irade gücü sadece kendisinde midir? Kılıçdaroğlu’na yönelik bu soruların da cevabının bulunabilmesi son derece önemlidir.

Öte yandan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamaoğlu’nun CHP genel başkanlık hevesi her geçen gün eksilmeden sürmektedir.

Koltuğu istemektedir ama kendisinin koltuğa oturmasıyla siyasi zeminde nasıl bir fikri değişim yaşanacaktır sorusuna kapsamlı bir cevap henüz verilmemiştir. Ancak Oksijen gazetesinde yayınlanan yazısında bazı işaretler vardır. Fakat bu yazıda geçen bazı ifadeler esas alınacak olursa, Kılıçdaroğlu’nun mevcut siyasi çizgisinden ve siyasi tutumundan farklı başlıklar taşımadığı görülür.

Kılıçdaroğlu’dan fikri farklılık taşımadığı görünümü veren o yazıda İmamoğlu’nun bazı ifadeleri doğru sorularla cevaplanmaya muhtaçtır. İmamoğlu o yazıda demektedir ki; “Türkiye’nin yeni bir gelecek tahayyülüne ihtiyacı var. Bu hayali geçmişimizin zengin deneyimlerinin ışığında kuracağız. Cumhuriyetin kurucu değerlerini yeniden yorumlayıp hevesle ve cesaretle Türkiye’nin yeni yolculuğunu inşa edeceğiz. Bu yolculukta hayallerimizi ön kabullerle, önyargılarla sınırlamayacağız.” Bu açıklamada ifade edilen cumhuriyetin kurucu değerleri nasıl yeniden yorumlanacak? Bu ifadeyle neler kastediliyor? Hayaliniz hangi ön kabuller, hangi önyargılarla sınırlanıyor? Kimler neden sınırlıyor?

Kılıçdaroğlu’nun Ümit Özdağ ile yaptığı 7 maddelik protokol metninde geçen; “Anayasamızın ilk 4 maddesi ve 66. madde de yer alan Türk vatandaşlığı konusundaki tanımı ve içeriği korunacaktır. 1923 yılında ( protokolde yanlış olarak 1924 yazılıydı) kurulan milli-üniter-laik devletten asla taviz verilmeyecektir. Bu değerlere bağlı kalınacaktır. Devletin varlığı ve bütünlüğünü hedef alan başta FETÖ, PKK, IŞİD olmak üzere bütün terör örgütleri ile etkin ve kararlı mücadele edilecektir” maddelerine karşı rahatsızlığınız var mıdır? Yoksa; “nasıl olur da CHP Genel Başkanı’nın önüne bu maddelere konulup, imzalanması istenebilir? Bu maddeler zaten partimizin özüdür. Özdağ, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önüne bu maddeleri koyabilir miydi? Kılıçdaroğlu’nun önüne koyabilme cesaretini nereden almaktadır?” sorularını dün olmasa da bugün sorabiliyor musunuz?

İmamoğlu aynı yazıda yer alan; yerel siyaset ulusal siyaset ayrımı, buna dayalı vurguları ve ardından sözü belediyelere kayyum atamalarına getirmesi ve demokratik liderlik vurgusunu Kürt sorunu, Alevi sorunu ifadeleriyle belirleme çabası da bir dizi soruya neden oluyor.

Bu ifadelerle PKK/PYD-YPG terör örgütünün siyasi kolu HDP’ye mesajlar mı verilmektedir? Yoksa siyasi çizginizi öncelikli bu zeminlerde mi yürüteceksiniz? Türkiye’nin enerjiden, ekonomiye verdiği tam bağımsızlık mücadelesinin neresindesiniz? Küresel kuşatma çabalarına karşı bugüne değin direne direne, çarpışa çarpışa verilen mücadelenin neden öznesi, neferi olmadınız? Bugün bu mücadele gerçeği neden önceliğiniz değil?

Tüm bu sorular ve muhatapları bir yana bir kez daha vurgulamak isteriz ki; Türkiye’nin enerjiden ekonomiye verdiği tam bağımsızlık mücadelesinin öznesi, neferi, lideri olmayan hiçbir siyasi aktör, siyasi parti bu ülkenin geleceğinde yer alamaz.

Önerilen Haber

Dağılmış masanın ve ‘sırttaki hançerlerin’ seçim yansımaları

Yerel seçim gündemi, partilerin adaylarını açıklamalarına odaklanmış olarak seyrini sürdürüyor. Cumhur ittifakının adaylarının çok büyük …