Anasayfa / Köşe Yazıları / Hakikate saldıranlar; başaramayacaksınız

Hakikate saldıranlar; başaramayacaksınız

Ekonomide milli mücadele günlerini yaşıyoruz. Dünyanın neresinde olursanız olun, hangi döneminde olursanız olun temel esas, üretim gücünüzü yükseltmektir. Bunun için de öncelikli olan, bulunduğunuz çağın en ileri stratejik teknolojisiyle buluşmayı başarmaktır.

Türkiye’nin iki alandaki dışa bağımlılığı, bugüne değin yaşadığımız sürecin en sorunlu alanıydı. Enerjide ve yüksek teknolojide dışa bağımlılık, Cumhuriyetin ilk yıllarından beri giderilememiş, çözülememiş sorun yumağı olarak ülkenin ekonomi alanından siyasete doğrudan yansıyan en önemli meseleydi. Cumhuriyetin ilk yıllarında bu alanlarda bazı girişimler olmuştu ama yeterince yol alınamadan köreltilerek, çeşitli engellemelerle karşılaşıldı.

Şimdi Türkiye, bir seçim aralığına sığmayacak kadar uzun soluklu bir hedefe kilitlenmiş durumda. Yüksek teknoloji alanında daha fazla üretmek istiyor. Denizler, karalar tüm potansiyel alanlarda hidrokarbon kaynaklar keşfetmek istiyor. Karadeniz’de 540 milyar m3 doğalgaz keşfi umutlarını artırıyor. Yenilerinin geleceğine inanıyor.

Sadece Karadeniz Sakarya sahasında bulunan 540 milyar m3 doğalgaz bile 25 yıl boyunca tüm konutların ihtiyacını karşılayacak düzeyde. Üstelik Batılıların; “tatlı gaz” dedikleri cinsinden yani üretim maliyeti düşük olan gaz niteliğinde. Her şeyden önce Türkiye’nin kendi sismik ve sondaj gemilerine sahip olması devrim niteliğinde bir gelişmedir. Artık kendi doğal kaynaklarını Türkiye arıyor, Türkiye çıkartıyor.

Bunun ne denli önemli olduğu unutulmamalıdır. Zira ülkelerin ulusal istihbarat teşkilatlarının hassasiyeti neyse ulusal hidrokarbon teşkilatlarının da aynıdır. Yani milli refleks esastır. Bugün bu süreçte Türkiye önemli mesafe almıştır. Şimdi her eve isabet etmesini bekliyoruz. Enerji Bakanı; Karadeniz’de bulunan doğalgazın, 2023 yılının ilk çeyreğinde 3-4 milyar m3’ünün üretime geçeceğini, 2026 yılında bu miktarın 15-20 milyar m3’e yükseleceğini ifade etmektedir.

Yeni keşiflerle bu miktar daha da artacak. Yüksek teknolojide de Türkiye savunma sanayiinde başladığı yolculukta önemli mesafe aldı. Şimdi sanayinin diğer alanlarında da aynı mesafe alınmaya başlıyor. Türkiye’yi yönetenler; sıcak para değil, milli ekonomi, ithalat değil, yerli üretim diyerek Türkiye’nin ekonomi politikasını kalkınma iktisadına dayalı ekonomik stratejini açık açık ortaya koyuyorlar. Buna karşı kimlerin neden karşıt olduğu çok bilinmelidir. Yeni köreltme çabasıyla karşı karşıya olduğumuz iyi bilinmelidir.

Küresel salgının sebep olduğu küresel enerji, gıda krizi ve küresel enflasyon baskısına rağmen Türkiye bu hedefine kilitlenmiş durumda. Bu noktada sosyal politikalarla dar gelirlileri, ücretlileri ve emeklileri korumak için de büyük bir çaba içinde. Küresel enerji krizinin yol açtığı yüksek fiyat artışlarına ve kurdaki değişikliklerden kaynaklanan yüksek fiyatların vatandaşları üzerindenki baskısını hafifletmek için devlet sübvansiyonları dikkat çekicidir.

Enerji Bakanı’nın açıkladığı üzere; elektrik faturalarının yarısı, doğalgaz faturalarının ise %80’i devlet tarafından sübvanse edilmektedir. Akaryakıtta da vergi açısından benzer durum söz konusudur. Yine Enerji Bakanın açıkladığı gibi, bu yüzden de AB ülkelerine göre enerji fiyatları tüketiciye daha az bedelle yansıtılmaktadır.

Tüm bu gerçekler ortadayken, bugüne değin iyi olan hiçbir şeyden sevinç duymayan çevreler. Yine işbaşındalar. Her zorluğu fırsata dönüştürmenin çabasındalar. Döviz kurunda köpürmenin tetikçiliğini, şakşakçılığını yaptıkları gibi, fahiş fiyatların kontrol alınamaması, enflasyon köpüğünün de giderilmemesinin çabasındalar. Küresel salgın sürecinin ilk günlerinde virüsle kol kola girerek, hükümet yıpratma çabası bugün de yeni varyantıyla sürüyor.

Bunlara, bugün hükümetin; üretim, istihdam, yüksek teknoloji, cari fazla, düşük faiz, dengeli kur vurgularına karşı siz farklı ne öneriyorsunuz diye sorsanız tatmin edici cevap alamazsınız. Ama umut vaat eden hiçbir şeye değinilmesin istiyorlar. Hele küresel salgın krizinin her alandaki etkilerinden hiç söz açılmasın istiyorlar. Hele de Türkiye’nin diğer ülkelere kıyasla sosyal devlet çabasının olumlulukları asla ifade edilmesin istiyorlar.

Söz ederseniz de yıpratma, çarpıtma timleri hep aynı şer yöntemlerle sahaya çıkıverirler. Emperyalizmin kirli paralarıyla fonlanmış medya unsurlarıyla iyi olan ne varsa köreltmeye, olmayanı varmış gibi, var olanı yokmuş gibi göstermeye çaba sarf ederler.

Katıldığım bir TV tartışma programında Enerji Bakanı’nın verdiği Avrupa ülkelerindeki enerji fiyatlarıyla Türkiye fiyatlarının karşılaştırmasını yaparken, devletin sübvansiyonlarının etkilerini ortaya koyma çabamı, konuşmanın bütünün 1 dakikalık kısmını cımbızlayarak, bütünden kopuk, ayrı anlam yükleyerek sosyal medyaya servis edenler de aynı çabanın içindeydiler. Ne yaparsa yapsınlar tam bağımsız Türkiye davasında asla boyun eğmeyeceğiz. Yılmayacağız. Susmayacağız.

Hakikat; yalanlarınıza, çarpıtmalarınıza, zihin bulanıklığı çabalarınıza asla yenilmeyecek. Buna asla izin vermeyeceğiz.

Önerilen Haber

Dağılmış masanın ve ‘sırttaki hançerlerin’ seçim yansımaları

Yerel seçim gündemi, partilerin adaylarını açıklamalarına odaklanmış olarak seyrini sürdürüyor. Cumhur ittifakının adaylarının çok büyük …