Anasayfa / Köşe Yazıları / ABD’nin sözcülüğüne soyunanlar

ABD’nin sözcülüğüne soyunanlar

Bir yandan Gazze üzerinden Filistin’in geleceğine yönelik kirli hesaplar, diğer yandan Doğu Akdeniz odaklı bölgesel hedefler, kirli ajandalardan yansıtılmaya devam ediyor.

Başta ABD olmak üzere sömürgeci emperyalist güçlerin şer hedeflerinin odağında Türkiye var. Suriye’nin ve Irak’ın kuzeyinden terör örgütleri eliyle Türkiye’yi kuşatarak, Yunanistan-Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY)-İsrail üzerinden Mavi Vatan stratejisini zedeleyerek, FETÖ eliyle iç cephede gedik açma şer hevesini diri tutarak ve savunma sanayii üzerinden milli teknoloji hedefini körelterek Türkiye’nin geleceğine ipotek koymaya dayalı şer çabası sürüyor.

Türkiye’nin buna karşı mücadelesi de eksilmeden sürüyor. Bu gerçeğin zemininde Türkiye’nin güvenlik sınırları, ulusal sınırlarıyla sınırlanamayacak kadar genişlemiştir. Bu sınırlar; güney ekseninde sadece Suriye ve Irak’ı değil Kudüs-Gazze üzerinden Filistin’i de içine alır.

Bu sınırlar; hiç kuşkusuz Balkanlar’ı, Kafkaslar’ı, Hazar Havzası’nı da içerir. Deniz alanlarının sınırları da aynı genişliktedir. Doğu Akdeniz-Adalar Denizi-Karadeniz Mavi Vatan stratejisi kapsamında birleşik kaplar düzeneğindedir ve buna bağlı olarak ortak güvenlik jeopolitiğini oluştururlar.

Sömürgeci Siyonist-Evanjelist emperyalizmin terör karakolu İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırısına Türkiye olarak kendi jeopolitik zaviyemizden de bakmayı ihmal etmemeliyiz. Vaat edilmiş topraklar sapkınlığıyla Türkiye’yi hedef almak, açık-örtülü şer hevesin ürünü olarak varlığını koruyor.

Suriye’nin kuzeyinden PKK/YPG eliyle İsrail’e kardeş üretme çabası da bunun bir parçasıdır.

Öte yandan ABD/NATO’nun Karadeniz’e yönelik hassasiyeti de eksilmiş değil. Tıpkı Doğu Akdeniz gibi Karadeniz’e de yığınak yapmak yılların hevesidir. Türkiye için güvenlik hassasiyeti en üst düzeyde olan Karadeniz’e kimlerin hangi koşullarda nasıl bulunabileceğini Montrö Boğazlar Sözleşmesi belirlemiştir. Türkiye bu konudaki kararlılığını güçlü bir şekilde korumaktadır.

Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Ercüment Tatlıoğlu bu konuda önemli tespitler yaptı;

NATO, Karadeniz’de bazı tedbirler almaya çalışıyor. Ancak Karadeniz’de bu tedbirleri kendimiz alacağımızı ifade edip, NATO’yu veya Amerika’yı Karadeniz’de istemediğimizi beyan ediyoruz.

Amacımız şu; Montrö’ye uyulsun. Karadeniz’de biz bütün güvenliği sağlarız Türkiye olarak. Karadeniz’i bir Ortadoğu’ya çevirmesinler. Dolayısıyla Karadeniz’e herhangi bir ülkenin veya NATO’nun girmesini istemiyoruz.”

Oramiral Tatlıoğlu, Doğu Akdeniz konusunda da Türkiye’ye dayatılmak istenen jeopolitik hamleleri de hatırlatıyor; Doğu Akdeniz’de hiçbir devlet, tek başına deniz yetki alanı ilan edemez. Çünkü çok fazla ülke var ve birbirine kilit halinde deniz yetki alanları var. Ancak Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Kıbrıs’ın güneyinde, Yunanistan, Girit’in güneyinde muhtelif deniz yetki alanları ilan ederek oradaki zenginliklere tek başına sahip olmaya çalışıyor. Doğu Akdeniz’de Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, İsrail ve Mısır, Türkiye’nin karşısında bir blok oluşturmuş durumda. Bu bloka da en büyük desteği Fransa ve Amerika veriyor. Bu destekle Türkiye’ye bir bloklaşma içindeler. Ortak tatbikatlar yaparak Türk Deniz Kuvvetleri’ni, bizleri caydırma niyetindeler.”

Bu sözler kişisel görüşler değil, Türkiye’nin devlet kararlılığının, devletin başı olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, güçlü siyasi iradeyle Türkiye’yi hedef alan hasmane tutumlara karşı mücadelesinin yansımasıdır.

Fakat Oramiral Tatlıoğlu’nun Türkiye’nin hassasiyetini ve kararlılığını ortaya koyan bu sözlerinden rahatsız olan CHP İstanbul milletvekili, eski büyükelçi Namık Tan, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Tatlıoğlu’na yakışıksız bir üslupla; “Türkiye’nin #NATO üyesi olduğunu bilmeyen bir oramiral, hem de kuvvet komutanı?!?! Çok yazık…” şeklinde cevap verdi.

Bu sözleriyle ABD/NATO sözcülüğü yapan bu zat; aslında Karadeniz’de Türkiye yerine, NATO/ABD’yi istiyor.

Anlaşılan bu zat için; Suriye’de-Irak’ta PKK/YPG terör örgütü ile ABD/NATO’nun birlikteliği, ABD/NATO’nun FETÖ hamiliği yetmiyor ve fazlasını istiyor.

NATO’da kalıp, NATO’dan korunmanın gereğini de yine bu zat hatırlatmış oluyor. Sömürgeci Siyonist-Evanjelist emperyalizmin içimizdeki sevicileri maalesef hiç eksilmiyor. Çok yazık…

Önerilen Haber

Dağılmış masanın ve ‘sırttaki hançerlerin’ seçim yansımaları

Yerel seçim gündemi, partilerin adaylarını açıklamalarına odaklanmış olarak seyrini sürdürüyor. Cumhur ittifakının adaylarının çok büyük …