Anasayfa / Köşe Yazıları / İşgalcinin nihai şer hevesi

İşgalcinin nihai şer hevesi

Esirlerin takas edilmesi sürecinde, işgalciyle-direnişçi arasındaki insani fark bir kez daha dünya kamuoyuna yansımış oldu.

HAMAS’ın elindeki rehinelerin HAMAS mücahitleriyle vedalaşarak ayrılma görüntüleri çok çarpıcıydı. İnsani bu görüntülere karşın, İsrail’in yıllardır esir tuttuğu Filistinlerin uzun yıllar sonra sevdikleriyle buluşmalarının sevincine bile baskı uygulamaya kalkışmaları da insanlık dışıydı.

Ayrıca esir tutulan Filistinlilerin esaretleri sürecinde yaşadıkları işkenceleri dile getirmeleri, çocuk yaşta esir alınanların yetişkin olarak özgürlüğe kavuşmaları, Siyonist işgalci- soykırımcı İsrail’in 75 yıllık zulmünün özetiydi.

Siyonist işgalci İsrail’in Gazze’ye yönelik şer hedefinden vazgeçmeden esir takasından sonra saldırılara devam edeceği yönünde açıklamaları peş peşe geliyor. Netanyahu katliamlara, soykırıma devam edeceğini övünerek ifade ediyor. Soykırımın finansörü durumdaki ABD’den de çok farklı bir yaklaşım görülmüyor. Aktif olarak İngiltere’nin de içinde yer aldığı soykırım destekçileri için HAMAS’tan kurtulmak, şer planlarının ilk adımının başarılması anlamına geliyor. Gazze’nin HAMAS’ın kontrolünden çıkarılması durumunda, tıpkı Batı Şeria’da olduğu gibi parçalı bir yerleşim görüntüsüne kavuşturulması sağlanacak. Böylece Gazze’deki yekpare Filistin varlığı kesintilere uğratılarak, parçalı hale getirilip, kısmi işgallere açılacak. Ardından da Batı Şeria modeli uygulanarak, adına sözde Filistin yönetimi denilerek, kontrolü, iradesi İsrail’in elinde olan isim veya isimler yönetime getirilecek.

Buna bağlı olarak Doğu Akdeniz’de İsrail’in enerji jeopolitiği, Gazze’yi içine alacak şeklide genişleyecek ve Doğu Akdeniz odaklı, liman ve kanal projeleriyle işgalci İsrail’in varlığı güçlenecek. Bu şer hedefine ulaşılmasıyla Filistin davası büsbütün yok edilmiş olacak. Bölgenin kukla rejimleriyle, Arap dünyası kalıcı olarak baskılanacak ve başta Suriye, Irak olmak üzere Ürdün, Lübnan daha da ufalanarak, tamamen İsrail’in kontrolüne geçecek. Bu şer hedefin önemli bir çıktısı olarak da Suriye’nin kuzeyinde Türkiye’yi tehdit edecek terör odaklı yeni bir İsrail, yeni bir karakol devletçiği PKK/YPG eliyle oluşturulacak.

Bu şer hedefler dizisinin mazisi eskiye dayanır. Çok daha eskiye gitmeden özellikle Soğuk Savaş döneminin sonlarına doğru olgunlaştığını söylemek mümkün. 1980’lerde yazılmaya, çizilmeye başlandığı, büyük İsrail hayaliyle raporlar, stratejiler geliştirilmeye çalışıldığı da bilinmektedir.

Bunlar arasında en çok bilineni, eski bir dışişleri çalışanı gazeteci Oded Yinon’un kaleme aldığı “1980’li Yıllarda İsrail için Bir strateji” isimli dokümandır.

Siyonizm’in ilk yol göstericisi Theodor Herzl’den sonra en kapsamlı dokümanı ortaya koyan Yinon, İsrail’in çevresindeki ülkeleri parçalayarak, nasıl büyüyeceğinin yol haritasını belirlemiştir. Yinon planına göre; başta Lübnan, Ürdün, Irak ve Suriye mutlak surette parçalanmalıdır. Yinon’a göre Büyük İsrail için bu hedef kaçınılmazdır.

Bu noktada tüm kirli şer hedeflerinin önünde Türkiye’nin bir engel olarak görüldüğünü de belirtmek gerekir. Doğu Akdeniz, Kıbrıs, Karadeniz, Suriye ve Irak üzerinden Türkiye’yi kuşatma çabaları bu engeli aşabilmenin gayretidir.

Hangi şer planın büyüsüne kapılırsa kapılsınlar, artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı gibi planlarda yazılanların sahadaki gerçeklerle örtüşmesi de mümkün olmayacaktır.

Türkiye tüm bu şer planların farkındadır ve hepsini püskürtecek kudrettedir.

Gazze’de yaşatılanlar büyük derslerle doludur. İnsanlık adına bu derslerin vicdanlarla buluşmasında Türkiye öncü rol üstlenmektedir.

Bu rol, giderek daha da artacaktır. Türkiye beklenendir, umut edilendir, çare aranandır. İnsanlığın huzura erişmesinde tarih yazımı şarttır ve bu yazımın içinde Türkiye mutlaka olacaktır.

Önerilen Haber

Dağılmış masanın ve ‘sırttaki hançerlerin’ seçim yansımaları

Yerel seçim gündemi, partilerin adaylarını açıklamalarına odaklanmış olarak seyrini sürdürüyor. Cumhur ittifakının adaylarının çok büyük …