Anasayfa / Köşe Yazıları / Türkiye Doğu ile Batı arasında köprü değildir

Türkiye Doğu ile Batı arasında köprü değildir

Son NATO zirvesi sonrası Türkiye’nin yüzünün tekrar Batı’ya döndüğüne dair ifadeler sıkça kullanıldı. Kimisi de Batı ile Doğu arasında denge politikasının gereğinin yerine getirildiğinin altını çizdi. Bu çerçevedeki yaklaşımlar içinde tamamen Doğu ya da tamamen Batı yönelişini de savunanlar da oldu.

Aslında bu tür yaklaşımların mazisi eskiye dayanır. Özellikle Soğuk Savaş döneminin iki kutuplu siyasal sistemi içinde Türkiye’nin konumuna dair çok belirgin vurgular yapılır ve Batı ittifakının üyesi olarak adeta konumu da,rolü de sabitlenirdi. Kuşkusuz o dönemin koşulları ideolojik içerikli saflaşmayı adeta zorunlu kılıyordu. İki blok arasında tercihe zorlanılıyordu.

Türkiye’ye yönelik bu siyasi atmosferin etkisi büyüktü. Doğu Bloğu’nun önderi Sovyetler Birliği’nin sınırındaki coğrafi konumuyla iki blok arasında tercihe zorlanıyordu.

O dönemin koşulları içinde; “ya o, ya bu” arasında tercihte bulunmak adeta zorunluluktu.

Türkiye; Batı Bloğu’na, NATO üyeliğiyle girmiş oldu. O dönemin koşullarının etkileri; hem güvenliğe, hem siyasete derinlikli yansıyordu.

ABD Batı Bloğu’nun liderliğini yapıyor, NATO üzerinden strateji ve siyasi hedefleri belirliyordu. Bu durum siyasette rehavete yol açıyor, bağımsız davranabilme iradesi zayıflıyordu. Türkiye’ye jeopolitik konumuna bağlı olarak NATO’nun kanat ülkesi, ileri karakolu rolü yükleniyordu.

Sovyetler Birliği’nin çöküşüyle, bloklu sistem dağıldı. Ülkeler mevcut konumunu ve gelecek hedeflerini belirleme çabasına girişti. Bloklu sistem dağılmamış gibi davranan ülkelerde oldu.

Türkiye’nin Soğuk Savaş’ın iki kutuplu siyasal sistemin reflekslerinden bütünüyle kopması kolay olmadı. Hatta hala eski sistemin alışkanlıklarıyla siyaset yapmaya çalışanlara da hep rastlandı.

Oysa artık uluslararası ortamda devletlerarası güç mücadelesinde “ya o ya bu” değil, “hem o hem bu” eğilimi öne çıkmıştır.

Ayrıca güçler arası mücadelede, ittifakların içine girerek, birbirini kontrol etme eğilimi ağır basmaktadır.

Bu gerçeklerin ışığında Türkiye, eski küresel sistemin eski reflekslerinden sıyrılarak, coğrafi konumunun gerçek siyasi değerlerini hayata geçirmeye başlamıştır.

Türkiye’nin coğrafi konumunun jeopolitik değeri,çok seçenekli dış politika stratejisini zorunlu kılmaktadır. Türkiye hem Avrupa hem Asya ülkesidir. Bu gerçeği asla unutmadan, dış politika stratejisini belirlemektedir.

Türkiye Batı’ya kızıp, Doğu’ya, Doğu’ya kızıp Batı’ya yüzünü çeviren adeta jeopolitik sarkaç gibi Doğu-Batı arasında salınan bir ülke değildir. Türkiye hem Batı’nın hem Doğu’nun ülkesidir. İkisi arasında tercihe zorlanamaz.Her iki dünyanın asli unsuru olarak, ilişki dinamiğini belirler.

Ayrıca yıllardır karşı çıktığımız gibi, Türkiye Batı ile Doğu arasında köprü değildir. Zira köprüde uzun süre yaşanmaz ve köprü üzerinden gelinip geçilen yerin adıdır. Köprü vurgusu, Türkiye’nin coğrafi konumunun jeopolitik değerini edilgenleştirmektir. İçeriden değil dışarıdan bakışın yansımasıdır. Türkiye köprü değil merkez ülkedir. Doğu ve Batı kimliğinin sentez ülkesidir.

Türkiye’nin Batı ülkelerinden, NATO paydaşlarından yansıyan sorunların varlığı, O’nu Batı ülkesi, Avrupa ülkesi olmaktan çıkartamaz. Hem mücadelesini vererek, hem de Batılı kimliğini koruyarak, yol almaya devam edecektir. Aynı durum Doğu için de geçerlidir. Ayrıca son yıllarda Asya kimliğiyle yeni ittifakların varlığı, geçmişte unutulan ve ihmal edilen ilişki dinamiğinin yapılanmasıdır. Bu durum da Türkiye’nin yapması gerekendir.

“Türkiye yüzünü Batı’ya döndü” diyenler, Doğu’dan kopmasının muradındaysalar, Türkiye’nin jeopolitik konumunu yine bloklu sistemin yani eskinin eskimiş refleksiyle edilgenleştirmenin çabasındalar demektir.

Batı’nın, NATO ülkelerinin Türkiye’ye karşı hasmane tutumlarına karşı çıkmak, buna karşı mücadele etmek, Batı’ya sırt çevirmek değil, onları hukukla,ahlakla,adaletle,insanlıkla yüzleştirmektir.

Ayrıca Türkiye’nin Doğu ile Batı arasında denge politikası uyguladığını söylemekte, yine her iki kimlik arasında edilgenleştirici vurgudur. Oysa Türkiye Doğu ve Batı kimliğiyle kendisi dışında iki dünya arasında denge kurma çabasında değil, her iki dünyanın asli unsuru, ülkesi, gücü olarak, her ikisinin denklemlerinde, ilişki dinamiğinde başat aktör olarak yer alma konumundadır.

Uzun sözün kısası, Türkiye bir köprü değil, merkez ülkedir ve bugün de bunun gereğini yerine getirmektedir.

Önerilen Haber

Dağılmış masanın ve ‘sırttaki hançerlerin’ seçim yansımaları

Yerel seçim gündemi, partilerin adaylarını açıklamalarına odaklanmış olarak seyrini sürdürüyor. Cumhur ittifakının adaylarının çok büyük …