Anasayfa / Köşe Yazıları / Dolar ne istiyor bizden?

Dolar ne istiyor bizden?

Ekonominin kuralları siyasal ve stratejik içerikten tamamen arınmış olarak işlemez. Ekonomi aynı zamanda siyasal alandır. Güç alanıdır. Mücadele alanıdır. Güvenlik alanıdır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın; “ekonomide kurtuluş mücadelesi veriyoruz” cümlesi üzerinden köpürtülmek istenen tartışma zemininde, ekonominin güvenlik boyutuna ve özellikle de “dış mihraklar” vurgusuna yönelik özel bir çaba sarf edildiği de dikkat çekiyor.

İsteniyor ki, Türkiye’ye yönelik dış hamlelerden hiç söz edilmesin. Yaşananlara hiç değinilmesin. Türkiye’nin yapması gerekenler, alması gereken önlemler, hatasız, eksiksiz yürütmesi gerekenleri konuşurken dahi dış faktörler hiç hesap edilmesin, hep yok sayılsın.

Bu zatlara bakınca sanırsınız ki; yeryüzü cennet ve ilişkiler insanlığın, ahlakın, adaletin terazinde tartılarak sürdürülüyor. Savaşlar akılsızların sebep olduğu istisnai arızalar, terör örgütleri çılgınlaşanların oluşturduğu her şeyden bağımsız aykırılıklardır. Yeryüzünde ne işgal kalmıştır, ne sömürü iştahı vardır. Herkes sınırları içiyle meşguldür ve hiç kimse başkasının bereketinde, toprağında kaynakların da gözü yoktur. Jeopolitik ilgi diye bir şey de kalmamıştır. Ve yine sanırsınız ki; Suriye’de, Irak’ta, Doğu Akdeniz’de, Kafkaslarda, Balkanlarda, Ortadoğu’da, Afrika’da, Afganistan’da ve daha birçok yerde olup bitenler bilgisayarlarda yaşanan sanal savaş, gerilim oyunlarıdır.

Bu zatların dillerinde ve zihinlerinde yer etmeyen aslında hakikatin kendisidir. Zira zihinleri, benlikleri bağımsız değildir. Dilleri, başka dillerin mikrofonudur. Onları sorunlarıyla baş başa bırakalım da biz hakikate odaklanmaya devam edelim.

Türkiye, jeopolitik üstünlükleriyle dün de, bugün de hedeftir. Uluslararası ortam güç mücadelesi alanıdır. Bu alanda bilek güreşi esastır. Bu alan av sahasıdır. Avcısı da avı da eksilmeyen bir av sahasıdır.

Her şeyi adıyla, doğru bir şekilde anmak gerekir. “Dış mihrak” diyerek müstehzi hale sokulmak istenen kavramın esası emperyalizmdir. Bir babayiğit çıkıp söylesin de görelim. Desin ki; yeryüzünden emperyalizm silinmiş, sömürü düzeni ve araçları yerin yedi kat dibine gömülmüş ve yeryüzü işbirliği ve ahenk iklimine kavuşmuş, hakkın, hukukun, adaletin mutlak hakimiyetinde insanlığın hizmetine erişmiştir.

Tarih henüz böyle bir şey yazmamıştır. Yakın gelecekte de yazacağa benzememektedir. Ama yazılması da şarttır. İnsanlığın tükenmemesi için şarttır.

Türkiye’nin ekonomik alanı da, toplumsal alanı da, siyasal alanı da güvenlikleri mutlak sağlanması gereken mücadele alanlarıdır. Bunun için esas olan mücadele alanlarında iç cephemizi korumaktır. Gençlerimizin zihinlerini korumaktır. Özgüvenlerini diri tutmaktır. Ne yaşadığını, niçin yaşadığını ve nasıl mücadele edilmesi gerektiğini bilinç düzeylerine taşımaları için çaba sarf etmektir.

Neden Türkiye terör örgütleri eliyle hedeftir? Neden Doğu Akdeniz’de köşeye sıkıştırılmak istenmektedir? Neden Kıbrıs’ta haklarının silinmesi istenmektedir? Neden savunma sanayisinde başlayan üretim hamleleri köreltilmek istenmektedir? Neden yüksek teknolojide ve enerji de dışa bağımlılıktan kurtulması istenmemektedir?

Peki piyasa araçları ne istemektedir Türkiye’den? Mesela dolar neye kızıp, ne ye sevinmektedir? Gece yarısı Cumhurbaşkanı Erdoğan TV söyleşisinde; üretimden, istihdamdan, yatırımdan söz ettikçe dolar neden kızıp ateşi yükselmektedir? Ne istemektedir? Ne olursa kızgınlığı geçecektir? Özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bu denli öfkesi nedendir? Cumhurbaşkanı Erdoğan mesela; üretim, istihdam, yatırım demese, terör örgütlerine ve arkalarındaki efendilerine karşı mücadele de kararlıyız demese, Mavi Vatan her noktasında ve Kıbrıs’ta haklarımızı sonuna kadar savunacağız, savunma sanayi başta olmak üzere her alanda daha çok üreteceğiz, teknoloji bağımlılığından kurtulacağız demese, denizlerimizde doğal kaynaklarımıza sahip çıkacağız, keşfedeceğiz, ortaya çıkaracağız halkımızın refahı için kullanacağız demese acaba doların kızgınlığı diner, ateşi düşer, mutluluğa kavuşur mu? İşte o zaman Türkiye’nin geleceğine güven duyar mı? Aradığı asıl güven ortamı bu mu? Neye güvenmek istemektedir? Sıcak paraya esir olmuş, siyasal istikrarı sıcak paranın keyfine terk edilmiş olması mıdır onun için en kıymetli gördüğü güven ortamı? Öyle ya geçmişte böyle olunca ortam güven bunalımına hiç girmiyordu? Küresel sömürü ve terör baronlarının, emperyalizmin derin aparatı FETÖ’ nün, hukuksuzlukları yaşanırken hukuk-istikrar-güven kavramları umurunda değildi.

Öyleyse doların ne istediği belli değil mi?

Önerilen Haber

Dağılmış masanın ve ‘sırttaki hançerlerin’ seçim yansımaları

Yerel seçim gündemi, partilerin adaylarını açıklamalarına odaklanmış olarak seyrini sürdürüyor. Cumhur ittifakının adaylarının çok büyük …