Anasayfa / Köşe Yazıları / Düşmanını dost kılarak yok etmek

Düşmanını dost kılarak yok etmek

Türkiye’nin mücadelesi her alanda sürüyor. Terör örgütlerinin arkasındaki küresel sömürü ve terör baronlarının, emperyalizmin şer çabası eksilmiş değil. Suriye’nin ve Irak’ın kuzeyinden Türkiye’yi hedef alan şer planlarını diri, canlı tutabilmenin kirli çabası sürüyor. Doğu Akdeniz’de Türkiye’yi Akdeniz körfezine hapsetmeyi hedefleyen şer niyetleri fırsat kollamaya devam ediyor.

FETÖ küresel efendilerinin eksilmeyen desteğiyle yeniden etkin olabilmenin hevesine kapılıyor. Ekonomide sıkıntıların derinleşmesi, kalıcılaşması ve çözüme dair atılan adımların başarısız olması için beklentiye kapılanların hesapları yeni boyutlar kazanıyor. Türkiye için yıllar önce söylenen; “soldukça sulanmalıdır, yükseldikçe budanmalıdır” sözünün geçerlilik kazanması için küresel kuşatma gayreti yeni yol ve yöntemleri denemeye devam ediyor.

Tüm şer çabalarının 2023 seçimine yatırım yaptığı da gözden kaçmıyor. Türkiye’nin üretimi esas alan ekonomik mücadelesinde başarılı olmaması için çırpınanlar, Türkiye’nin iç cephesinde ortak kaygıda, ortak mücadele azminde buluşulmaması için özel gayretler sergiliyor. Bu odaklara, Katar ile yapılan işbirliği rahatsızlık uyandırıyor. Atılan her adıma gölge düşürmek, olmayanı varmış gibi, var olanı yokmuş gibi yansıtabilmek bu rahatsızlığın dışa vurumu olarak belirginleşiyor.

Katar sermayesini ülkelerine çekilebilmek için ABD, İngiltere, Fransa, Almanya gibi birçok Batı ülkesi yarışırken, Türkiye’nin bu konudaki attığı adımlar karalanmaya çalışılıyor. Bu durum ilk günden beri böyle işliyor. Bugüne kadar da söylenenlerin hiçbirinin doğru çıkmamasına rağmen aynı yalan rüzgarı estirilmeye devam ediyor. Oysa bir ülkeye yönelen sermayenin yatırım sürecinde esas olan yönlendirici ve karar verici iradenin kimde olduğudur. Türkiye’nin belirlediği katma değeri yüksek ürün üretimine dayalı sanayi modelini zedelemeyecek şekilde, istihdam imkanlarını artıracak her adım tartışmasız Türkiye’nin çıkarınadır. Tıpkı Batı ülkelerinin yaptığı ve hedefledikleri gibi.

Son günlerde Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile farklı bir havanın esmesinde de kopartılan fırtına Katar örneğine benziyor. Bu defa da nasıl olur da açıktan düşmanlık yapan bir ülkeyle Türkiye bir araya gelir deniliyor.

Oysa bu noktada da esas olan BAE’nin Türkiye’ye yönelik düşmanlık reflekslerinin körelip körelmemesidir. Türkiye’nin tüm mücadele alanlarındaki kararlılığı, direnci, inancı sarsılmadığı sürece, haklılığının verdiği güçle davasından, mücadele kararlılığından vazgeçmediği sürece düşmanlıktan vazgeçenlerin ilişki kurma çabası, önemsenmesi gereken gelişmedir.

Unutmayalım ki, stratejinin en önemli becerilerinden biri de; düşmanını dost kılarak yok etmektir. Ayrıca savaşmadan kazanılan savaşın kıymeti de büyüktür.

BAE, Türkiye’nin hedefleriyle uyumlu olmak koşuluyla ve düşmanlık tavrından vazgeçmek şartıyla Türkiye’ye yönelik yatırım kararı vermesi, Batı ülkelerinin de yaptığı gibi reddedilecek bir durum değildir.

Ancak bu noktada yine de dikkati, özeni, hassasiyeti elden bırakmadan yatırımın biçimini ve yönetimini göz ardı etmeden adım atmak da son derece önemlidir.

Unutmayalım ki, ekonomi alanı, aynı zamanda siyasi, stratejik ve güvenlik alanıdır.

Bu nedenle Türkiye’nin hasımlarının her yolu denemeyi göze aldığı bir atmosferde atılacak her adım kusursuz olmak zorundadır. Zira Türkiye’nin davası büyük davadır.

Önerilen Haber

Dağılmış masanın ve ‘sırttaki hançerlerin’ seçim yansımaları

Yerel seçim gündemi, partilerin adaylarını açıklamalarına odaklanmış olarak seyrini sürdürüyor. Cumhur ittifakının adaylarının çok büyük …