Anasayfa / Köşe Yazıları / Ukrayna Savaşı ve NATO

Ukrayna Savaşı ve NATO

NATO simetrik bir örgüttür. Onu var eden karşıtının varlığıdır. Soğuk Savaş döneminin iki kutuplu siyasal sisteminin ürünüdür.

O dönemde karşıtı vardır ve Varşova Paktı’dır. Başını o zamanki adıyla Sovyetler Birliği’nin çektiği Varşova Paktı üyeleri arasında Doğu Avrupa ülkeleri yer alıyordu. Avrupa; Batı ve Doğu olarak ikiye ayrılmış, sınırları kesin hatlarıyla çizilmiş, araya duvarlar örülmüş, statik koşulların ağırlığıyla ideolojik temele dayalı karşıtlık iki kutup olarak kurumsallaşmıştı.

1991’den sonra Sovyetler’in çözülmesiyle, Varşova Paktı da dağılmış, peş peşe Doğu Avrupa ülkeleri blok bağımlılığından sıyrılmış ve daha sonra da NATO’ya üye olmuşlardır. Sovyetler’den geriye kalan Rusya Federasyonu da başlangıçta yaşadığı hızlı dağınıklığını bir süre sonra özellikle de Putin’in işbaşına gelmesiyle toparlamaya başlamış ve ardından jeopolitik hamlelere girişmiştir.

Bugün yaşanılan Ukrayna Savaşı onlardan biridir. Bu sürecin bu noktaya gelmesinin aslında ana etkeni, NATO’nun doğuya ilerleyişini sürdürme hedefidir. 1991 yılından itibaren Baltık ve Doğu Avrupa ülkelerinin NATO üyeliğini sineye çeken Rusya’nın, NATO’nun 2008 Bükreş Zirvesi’nde Ukrayna ve Gürcistan’ı NATO üyesi yapma hedefi karşısında çok sert tepki göstererek bunun mümkün olmayacağını ortaya koymuştur. Nitekim Gürcistan da sert cevap vermiş ve NATO için sonuç alınması güç bir süreç başlamıştır.

Ukrayna’da ise NATO pozisyonunu korurken, AB üyeliği zeminin de Ukrayna için siyasi çalkantılara açılmış bir süreç başlamıştır. Renkli devrimlerin uygulama alanlarından olmuş, 2014’te seçilmiş hükümete sokak eylemleriyle, meydan kalkışmasıyla darbe atmosferi üretilmiş ve siyasi istikrarsızlığa tutsak edilmiştir.

NATO açısından Ukrayna ilgisi; Rusya’ya ve tepkisinin çekilmesine rağmen sürdürülebilmesi aslında ABD hedefidir. Özelikle de Trump öncesi ve Trump sonrası ABD için NATO’nun Atlantik çatlağının onarılması adına ihtiyaç duyulan karşıtlığın oluşumunda Rusya faktörü önemlidir. Bunun için de Ukrayna önemlidir.

Bu noktada ABD pek tabii bilmektedir ki; Ukrayna, Rusya’nın jeopolitik sinir ucudur ve ona yönelebilecek NATO refleksi en sert cevabı alacaktır.

NATO’nun 2030 vizyonuna Rusya’nın düşman olarak işlenmesi, NATO’ya karşıt üretme çabasının son noktasıdır. Şimdi bu karşıtın tehdit algısını yapılandırmak ve kurumsallaştırmak gerekmektedir. Bunun için de Rusya’nın jeopolitik her hamlesi, NATO, Avrupa ve AB için tehdit olarak kabul edilerek, ABD için küresel gücündeki aşınmanın durdurulması denenecektir.

Bu arada temel açmaz Soğuk Savaş döneminin kurumu olan NATO için ideolojik tehdit Sovyet bloku ve onun askeri örgütlenmesi Varşova Paktı’nın yerini tek başına Rusya’nın alamayacağıdır. Diğer bir ifadeyle özellikle Almanya ve Fransa açısından Rusya, eski Sovyet tehdidi kıvamında görülmemektedir.

Onlar için üstelik Rusya, kuvvetli enerji ve ticaret ortaklığıdır. Bu bağımlılık hali kolayca terk edilemezdir. Ayrıca Putin’li Rusya, Avrupa gücü olmaktan, Avrupa’nın bir parçası olmaktan uzak durmak bir yana bu durum asıl Avrasya stratejisinin bir parçasıdır. Fransa Avustralya’ya 12 denizaltının satışının ABD isteğiyle Avustralya tarafından iptal edilmesini unutmuş değildir. “Arkamızda hançerledik” diyerek, o zaman Avustralya ve ABD büyükelçilerini geri çağırmıştır.

İngiltere-ABD ekseninin, NATO’nun Ukrayna Savaşı üzerinden Almanya ve Fransa başta olmak üzere tüm üyeleri tek bir amaç altında sarsılmaz ve sorgulanmaz sağlamlıkta kenetlenmesi çok güçtür.

Bu güçlüğe rağmen sürdürülecek yoğun çaba, Rusya-Çin yakınlaşmasına askeri boyut da katarak etki-tepki sonucunu doğurabilir.

Esasen NATO’nun varlığı, yeni dönemde yeterince işlevsel kılınamamıştır.

Bu noktada bir hususa değinmek isterim. Hatırlayanlarınız çoktur. ABD’de de yaşanan 11 Eylül’de İkiz Kuleler’e saldırı sonrası Irak ve Afganistan’a başlattığı askeri harekatların, işgallerin gerekçesini; BM kararı olmaksızın “önleyici savaş, önleyici vuruş” hakkı olarak sunmuştur.

Yani “tehdidi algılandığım anda vurabilirim” demiştir.

Sözüm ona böylece savaşlar önlenecekti. Savaşları engellemek bir yana bu hukuksuz ve adaletsiz gerekçe yeni savaşların gerekçesi olarak kullanıldı.

Şimdi biz de diyoruz ki, NATO’yu var etmek istiyorsanız ona insanlık adına insani bir misyon veriniz ve deyiniz ki; NATO “önleyici barışın” örgütüdür.

Önleyici barış savaş ihtimallerini ortadan kaldırmayı, savaş tehditlerini gidermeyi hedefleyecek bir misyondur.

Fena mı olur?

Önerilen Haber

Dağılmış masanın ve ‘sırttaki hançerlerin’ seçim yansımaları

Yerel seçim gündemi, partilerin adaylarını açıklamalarına odaklanmış olarak seyrini sürdürüyor. Cumhur ittifakının adaylarının çok büyük …