Anasayfa / Köşe Yazıları / Ukrayna Savaşı ve Avrupa

Ukrayna Savaşı ve Avrupa

Ukrayna Savaşı’nın seyri, küresel güç mücadelesinin tarihsel ve güncel birçok bileşenini yeniden irdelemeye tabi tutuyor.

Soğuk Savaş döneminin bloklu siyasal yapısı çözüldükten sonra yeni dünya düzeni arayışının neticelenememiş hususları yeniden irdeleme konusudur. Yeni bir güç dengesinin oluşup oluşamayacağı, küresel kurumsal yapıların değişip değişmeyeceği, mevcut küresel sistemin dağılıp dağılmayacağına varan sorgulamalar sürüyor.

Ukrayna, Rusya açısından vazgeçilmez jeopolitik sinir ucudur. Bundan vazgeçmesi mümkün değildir. NATO ve AB eliyle ABD’nin bu sinir ucuna yıllardır uyguladığı hamleler sonucunda Rusya’nın açtığı savaş, Ukrayna’nın geleceğini sarsmış durumda.

Bölünme riskiyle yüz yüze ve milyonlarca vatandaşı sığınmacı durumunda. Ukrayna jeopolitik hesaplaşmaya dayalı açık bir oyun sahasına dönüşmüş durumda.

Rusya açısından Ukrayna, sadece Rusya’nın yakın çevre jeopolitiğinin vazgeçilmezi değildir. Aynı zamanda Avrasya stratejisi açısından da Avrupa’ya yönelik jeopolitik bileşeni durumundadır.

Ukrayna kökenli, Polonya doğumlu, Yahudi asıllı ABD’li ünlü Stratejist Zebigniew Brzezinski’nin 1997 yılında yayınladığı “Büyük Satranç Tahtası” isimli kitabında; “Ukraynasız, salt Rus gücüne dayanan yeni Avrasya mevcudiyeti kaçınılmaz olarak her geçen yıl daha az Avrupalı, daha fazla Asyalı olurdu” demiştir.

Nitekim Ural Dağları Asya- Avrupa sınırı kabul edilecek olursa, Rusya’nın topraklarının %75’i Asya tarafında olmasına rağmen nüfusunun sadece %22’si Asya’dadır. Geniş Kuzey Avrupa ovasının üzerindeki Rusya, bu özeliğiyle de esasen bir Avrupa gücüdür.

Putin; kıta Avrupası ile ABD-İngiltere’yi ayırarak, daha çok Anglo-Sakson denklemini hedef almaktadır. Kıta Avrupası da derken tabii ki başı Almanya ve Fransa çekmektedir. Almanya ile özel ilişkilerinin seyri, enerji ilişkisinde Almanya’nın bağlılığı öne çıkarken Fransa’nın da benzer bağlılıklarından söz edilebilir. Örneğin Fransız Total Enerji şirketinin, Rusya’nın Gazprom Enerji şirketinden sonra en büyük ikinci enerji şirketi Novatek’in %20 ortağıdır ve birlikte çok önemli LNG projeleri yürütmektedirler. Ayrıca şu ana kadar Rusya’ya yatırımlar kapsamında Fransız Total şirketinin sesi henüz duyulmamıştır.

Bu arada unutulmamalıdır ki; Fransa’nın Avustralya’ya 12 denizaltı satışının iptal edilmesiyle 35 milyar Euro’luk gelirden mahrum bırakılması ve bunun da ABD’nin başını çektiği İngiltere ve Avustralya’nın yer aldığı Hint-Pasifik bölgesinde yeni bir güvenlik paktının (AUKUS) oluşturulması nedeniyle olması, Fransa’yı çok kızdırmış, “sırtımızdan vurulduk” demiş ve ABD ve Avustralya büyükelçilerini geri çağırmıştır.

Yakın zamanın bu gelişmesi, Fransa’nın ajandasında yer almaya devam ediyordur. ABD Başkanı Biden’ın Ukrayna Savaşı’na bağlı olarak; “NATO ve AB tarihte olmadığı kadar bütünleşmiştir” saptamasının en azından Almanya ve Fransa açısından kesinleşmiş hüküm olduğu söylenemez.

Biden, Trump’la başkanlık yarışında Trump’ı, NATO ve AB müttefikliğini zedelemekle suçlayarak, bu durumu onaracağının sözünü vermişti. Nitekim Biden’ın Ukrayna Savaşı’na ilişkin nihai siyasi hedefi; Rusya karşıtlığını kuvvetlendirerek, NATO ve AB’yi yine ABD şemsiyesi altında birleştirebilmektir.

Bu noktada Almanya’nın; anayasasında bütçenin %2’sini geçemeyecek olan savunma harcaması hükmüne rağmen 100 milyar Euro savunma harcaması yapmaya karar vermesi, hiç kuşkusuz tarihi bir karardır. Bu karar; ekonomik gücüyle doğru orantılı olmayan siyasi ağırlığını -ki ancak askeri güçle başarılabilir- değiştirme kararıdır. Diğer bir ifadeyle küresel siyasette Almanya’nın yeni hedefleriyle yeniden sahne almasının ilk adımıdır.

Tüm bunlara rağmen Biden’ın Avrupa’ya ilişkin siyasi hedefinin hayata geçmesi, sürdürülebilir olması ve giderek kalıcılaşması pek kolay değildir.

Diğer yandan Avrupa için, Rusya’ya alternatif olacak tedarik coğrafyası ve unsurları henüz tam olarak bulunamamıştır. ABD’nin LNG’si boru hatlarının alternatifi olamaz.

Bu noktada, Doğu Akdeniz’in yükselen enerji jeopolitiğinin enerji stratejisi oyunu yeniden düzenlenmesi gerekecektir. Türkiyesiz olmayacak olan bu oyun içinde kimlerin nasıl diziliş göstereceği bugüne kadar Türkiye’yi dışlayan tutumların nasıl değişeceğini göreceğiz.

Diğer yandan Avrupa nükleer enerjiye yönelişini artırabilir. Özellikle Almanya’nın bu konudaki tutumu değişebilir. Nitekim şimdiden bu konuda değişimin sesleri duyulmaya başlanmıştır.

Ukrayna Savaşı’na ilişkin son olarak tekrar ifade edilmelidir ki; NATO’nun, AB’nin, İngiltere’nin ve ABD’nin Ukrayna Savaşı’na doğrudan girmeyeceği açıktır. Ayrıca Rusya’nın da bir NATO ülkesine saldırması da mümkün değildir. Geriye Rusya’ya yönelen ekonomik yaptırımların etkili olması beklenecektir. Bunda da ABD, İngiltere, NATO ve AB başarılı olamazsa, bölünmüş Ukrayna’ya razı olunacaktır.

Sürecin seyri şimdilik bize bunları söyletmektedir. Elbette değişecek tutumlar ve koşullar durumu farklılaştırabilir. Unutulmamalıdır ki; uluslararası ilişkiler süreç analizidir. Sabitelerden çok, değişkenlerin belirleyiciliğindedir.

Önerilen Haber

Dağılmış masanın ve ‘sırttaki hançerlerin’ seçim yansımaları

Yerel seçim gündemi, partilerin adaylarını açıklamalarına odaklanmış olarak seyrini sürdürüyor. Cumhur ittifakının adaylarının çok büyük …