Anasayfa / Köşe Yazıları / Tezkereye hayır diyenlerin sevindirdikleri

Tezkereye hayır diyenlerin sevindirdikleri

Türkiye’yi Suriye’nin ve Irak’ın kuzeyinden tehdit edenlerin şer planları sürüyor.

Sömürgeci emperyalist güçlerin kirli ve kanlı hedefi; Suriye’yi terör tarlası haline getirerek, terör örgütlerinden oluşan emanetçi işgalciler eliyle şer planlarını kalıcılaştırmaktır.

Bunun için kurdukları terör tahterevallisinin bir ucuna DEAŞ’ı, diğer ucuna PKK’yı yerleştirdiler. Böylece birbirini besleyen bir mekanizma oluşturdular.

Jeopolitik hatları belirlediler ve PKK gitmesi gereken yerlere önce DEAŞ’ın gitmesine imkan tanıdılar. Bu yolla hem PKK’nın varlığını meşrulaştırmak istediler hem de kalıcı işgaller için PKK’yı kullanmayı sürdürdüler.

İç savaş sürecine sıkışan Esad da bu denklemden yararlanmaya çalıştı. Terör tahterevallisinin bazen bir ucuyla, bazen diğer ucuyla temas içinde oldu ama her iki uçta konumlanan DEAŞ ve PKK terör örgütlerine karşı gerçek anlamda vatan mücadelesi vermedi.

DEAŞ’ın Suriye’deki varlığından o da yararlanmaya çalıştı. Yani; “ben halkımla değil, eli kanlı vahşi terör örgütleriyle mücadele ediyorum” diyebilmek için DEAŞ varlığından o da yararlandı. Suriye’nin en stratejik bölgesi olan Rakka’yı DEAŞ’a adeta eliyle teslim ederken bu refleksi devredeydi.

Hatırlayınız o dönemde dünyanın en zengin terör örgütü deniyordu DEAŞ için. Çünkü Rakka’da ele geçirdiği petrol rafineri sayesinde göz kamaştırıcı petrol gelirleri elde ediyordu.

Aynı dönemde ABD’den en yetkili üst düzey askerler eliyle DEAŞ’la mücadelenin 10’larca yıl süreceği ifade edilerek, örgütün gücü kasıtlı olarak abartılıyordu. Zira DEAŞ’ın varlığı, Suriye üzerinden planladıkları şer hedefleri için gerekliydi. Bu yüzden de Fransız çimento şirketi Lafarge’nin DEAŞ’a finansman sağladığının ortaya çıkması şaşırtıcı değildi.

Hedef; Suriye’yi parçalamak ve kuzeyinde denize çıkışı da olan İsrail’le aynı işleve sahip yeni bir garnizon devletçiği oluşturmaktı. Buna Irak’ın kuzeyini de dahil ederek, bölgeye yeni fitne odağı yerleştirmekti.

Bunun için de DEAŞ terör örgütünün Irak’tan Suriye’ye yönelmesi gerekiyordu. Öyle de oldu. Ama DEAŞ’a karşı mücadele edecek bir ülke ordusu ortaya çıkmadı. Başta ABD, Fransa, İngiltere ve Suriye’ye odaklanan diğer Batı ülkeleri olmak üzere Rusya da, İran da ülke kararıyla doğrudan ordularıyla, güvenlik birimleriyle DEAŞ’a karşı mücadeleye asla girişmediler. ABD bunun için PKK’yı kullanmayı yeğledi ve bir terör örgütünü başka bir terör örgütüyle durduracağı bahanesini üretti. Oysa gaye başkaydı. Gaye; terör örgütlerine karşı mücadele etmek değildi, Suriye’nin kuzeyinde bir kukla devletçik, karakol işlevi olan bir garnizon devletçik oluşturmaktı.

Tüm terör örgütlerinin kuyruklarını birbirine bağlayan ABD emperyalizmi, bu şer amacı için her yolu denedi ve denemeye de devam ediyor. Türkiye’yi hedef alan bu şer planın bozulması için Türkiye sahneye çıktı ve 3 askeri hareket düzenleyerek şer sürecini akamete uğrattı. Ama şer süreci bütünüyle sonlandırılamadı. Mücadele sürüyor, sürmesi gerekiyor.

Yaşanan bu durum; Türkiye’nin güvenlik sınırlarını, ulusal sınırlarıyla sınırlanamayacak kadar genişletti. Terörü kaynağında yok etme stratejisiyle proaktif mücadele süreci başladı. İlk askeri harekatını, PKK’nın Suriye’deki varlığını meşrulaştırmaya çalışanların kullandığı DEAŞ gerekçesine yönelik yaptı. Fırat Kalkanı Harekatı’yla 3000 DEAŞ teröristi etkisiz hale getirildi ve Azez-Cerablus-El Bab üçgeninde DEAŞ’tan arınan alana Türkiye’ye sığınan 500 bine yakın Suriyeli geri döndü.

Sonrasında da PKK’ya yönelik askeri harekatlar yapıldı. Mücadele bitmedi hatta yeni başlıyor. Bunun için dış cephede Mehmetçiğin bileğini bükemeyenlerin yöneleceği iç cephenin tunç olması gerekiyor.

Son tezkerede CHP’nin hayır oyu vermesi bu açıdan son derece üzücü ve vahim bir duruma işaret ediyor.

PKK’nın siyasi kolu HDP’nin seçimlere yönelik beklentisine maalesef yenik düşülmüştür.

HDP CHP’ye; “Birlikte yeni bir yürüyüşe başlayacaksak, tezkereler ilk önemli bir imtihan olacak ” demişti. Tezkereye hayır oyu vererek, CHP yönetimi, HDP’nin imtihanından başarıyla geçmiştir. Seçim hesabı, oy hesabı uğruna HDP’ye yapılan taşıyıcı annelik rolü böylece meyvesini vermiştir.

Mazlum halkları birbirine düşmanlaştırarak, Türkiye’nin birliğine bütünlüğüne yönelik terör örgütlerini kullanan emperyalizme karşı Mehmetçiğin amansız mücadelesine “hayır” denmiştir.

Böylece tezkereye hayır oyu veren CHP yönetimi; PKK’yı, PKK’nın siyasi kolu HDP’yi, arkalarındaki ABD emperyalizmini, İsrail’i ve “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı devirmek için muhalefet partilerini açıkça desteklemeliyiz” diyen ABD Başkanı Biden’ı mutlu etmiş, sevindirmiş, cesaretlendirmiş ve el sallamıştır. Acı olan da budur.

Önerilen Haber

Dağılmış masanın ve ‘sırttaki hançerlerin’ seçim yansımaları

Yerel seçim gündemi, partilerin adaylarını açıklamalarına odaklanmış olarak seyrini sürdürüyor. Cumhur ittifakının adaylarının çok büyük …