Milli Güvenlik Kurulu’nun son bildirisinde; bölgesel ve küresel tehdit konuları ve terör örgütlerine karşı verilen mücadeleye ilişkin kararlılık ifadelerinin yanı sıra ekonomiye ilişkin de vurgu yapıldı. Bildiride; ” Türkiye’nin inşa ettiği sağlam altyapı üzerinde, hedeflerine uygun şekilde yatırım, üretim, istihdam ve ihracat odaklı ekonomi politikalarını hayata geçirme sürecinde karşılaştığı ve karşılaşabileceği sınamalar ile tehditler değerlendirilmiş, Cumhuriyetimizin 100. yılına her alanda olduğu gibi iktisadi olarak da güçlü şekilde ulaşma kararlılığı teyit edilmiştir” ifadesine yer verildi. Bunun üzerinde bazı odaklarca bu durum eleştirilerek, ekonomi- güvenlik ilişkisi sorgulandı.
Kimin, ne dediğinden öte ortada bir gerçek vardır ki; ekonomik alanın bizatihi kendisi, doğası, araçları, işleyişi siyasi, stratejik ve güvenlik alanıdır. Bir ülkenin güçlenmesi, gücünü büyütmesi, var olanı koruması ve geleceğine güçlü bir pozisyonla erişebilmesi ekonomisinin güvenliğiyle mümkündür. “Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” retoriği, başta kapitalizmin beşiği sayılan, liberal politikaların öncüleri sayılan ülkeler içinde bile çoğu zaman sadece retorikten ibarettir.
Sahadaki gerçekler farklı pratikleri ortaya koyar. Uluslararası saha, ortam; güç mücadelesinin yaşadığı sahadır, ortamdır. Devletler bu güç mücadelesinin başat aktörleri olmayı sürdürmektedir.
İç bütünleşmesini sağlamış, ekonomik gücünü sıkıştırmış devletler, uluslararası güç sahnesinde kuşkusuz daha sağlam pozisyonlar edinirler. Geleceklerine daha güvenli bakarlar. Geleceklerine başkalarının elinin değmesine asla izin vermezler. Bu güçlerin kendileri için tüm yeryüzü engelsiz erişebilir olmalıdır ki, başta şirketleri olmak üzere dışa açılma araçlarıyla dışa kolayca açılabilsin. Bu gücün iç bünyesi ise; dışa kontrolsüzce ve kendi belirlediği geleceğe ve benimsediği varlık stratejine uyumlu olmayan biçimde asla açık değildir. Yani kendisi; kolayca dışa açılan ama dışa kontrolle açandır.
Bir ülkenin, dışa açılma araçları kaybedilmişse, var olanları etkisizleşmiş ve yetersiz kalmışsa o ülkenin dışa açılma araçlarından yoksun kalmıştır. Böyle bir ülke; dışa açılmak yerine, kendisini kontrolsüzce dışa açmak zorunda kalan ve bu haliyle de aslında içe kapatılan ülke durumundadır.
Finans alanı doğası gereği spekülasyona açık alandır. Kırılgandır, hassas dengelere dayalıdır. Küresel düzeyde akışkanlığını sınırsızca ve sorunsuzca yaşamak ister. Bu durum onun; başıboş tamamen sadece finansın doğallığı içinde davrandığı anlamına gelmez. Tam tersi siyasi alanla çok ilgilidir. Doğası gereği asıl siyasal niteliği ağır basar. IMF, Dün Bankası gibi finansman kimlikleriyle bilinen kurumlar esasen siyasi kurumlardır.
ABD’li ünlü spekülatör Soros’un küresel finans ağındaki rolünün nasıl siyasi sonuçlar ürettiği, finans silahlarla ülkelerin siyasi kimliklerine, siyasi rejimlerine doğrudan nasıl dönüştürücü etkiler yaptığı artık belgelerle bilinen gerçeklerdir.
21. yüzyılın parlak zeka ve girişimcilerinden sayılan Elon Musk’ın ürettiği Tesla marka elektrikli araçta kullanılan lityum iyon pilinin hammaddesini temin ettiği Bolivya’da yaşanan askeri darbenin arkasında finansman işleviyle onun adının sıkça geçmesi üzerine sonunda ; “Kime istiyorsak darbe yaparız” meydan okumasında bulunmuştu.
Küresel sömürü ve terör baronlarının, emperyalizmin bugüne değin Türkiye’ye yönelik hamlelerini püskürtmeye çalışırken, bunun sadece sahaya sürdükleri terör örgütleri ve aracı unsurlarla sınırlı olduğu saflığını göstermeyiz.
ABD başkanlarının; “ekonominizi mahvederim” veya “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı yenebilmek için muhalif liderleri açıkça desteklemeliyiz” sözlerin güç aldığı temel dayanak; finans araçlarının yeri geldiğinde siyasi silah olarak kullanılabilmesidir.
Bunun içindir ki, içimizde bulunduğumuz faz; milli ekonomik seferberlik fazıdır. Çok daha fazla üreteceğiz, en kıymetlileri üreteceğiz. Paradan para kazanıp, vur kaçlarla sıcak paranın tatlı keyfinin esiri olmayacağız.
Ekonomik bağımsızlığın, siyasi bağımsızlığın temel koşulu gerçeğini asla unutmadan, yılmadan usanmadan bu seferberlikten, tam bağımsız Türkiye inancıyla, direnciyle kararlılığıyla zaferle çıkacağız.
İnanan, direnen kazanır…