Anasayfa / Köşe Yazıları / Tam bağımsız Türkiye davasında güven vermek

Tam bağımsız Türkiye davasında güven vermek

İstiyorlar ki Türkiye’nin küresel kıskaca alınma meseleleri hiç konuşulmasın. Nelerin yaşandığı, kimlerin hangi mücadelelere giriştiğini, küresel her saldırının nasıl ve kimlerce püskürtüldüğü, direne direne, çarpışa çarpışa mücadelenin nasıl sürdürüldüğü hiç hatırlatılamasın.

“Dış politika, iç politikaya malzeme edilmesin” yakıştırmasıyla, istiyorlar ki, dış politika alanının nasıl da Türkiye’nin iç politikası haline geldiği gerçeğine hiç değinilmesin. ABD Başkanı açık açık Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı yenebilmek için muhalefet partilerin liderlerini açıkça desteklemeliyiz, cesaretlendirmeliyiz diyerek, Türkiye’nin iç politikasının içine girsin ama muhalefet liderlerinin seçim öncesi dış politikadaki yaklaşımlarına hiç değinilmesin.

CHP Genel Başkanı; “Bu dış politikayı 180 derece değiştireceğim. Bu dış politika, Avrupa’ya da, dünyaya da zarar veriyor” diyor ama Avrupa’yı da, dünyayı da nelerin, neden rahatsız ettiğine dair açıklama ihtiyacı duyulmadığı gibi değişecek olanların neler olacağı ve nasıl değişeceğine de hiç değinilmiyor.

Suriye’de kurdurulmak istenen PKK terör devletçiğine karşı nasıl bir mücadele edecekleri, Mavi Vatan’ da haklarımız nasıl koruyacakları, Kıbrıs Adası’nda iki devletli kararlılığımızı nasıl sürdürecekleri, Libya’ daki varlığımızla Doğu Akdeniz’deki şer denklemlerini sarsan tutumumuza muhalefet etmeye devam edip etmeyecekleri, Karabağ’ın özgürleştirilmesiyle başlayan süreçte Türkiye’nin koşulsuz desteğine karşı yaklaşımlarının ne olacağı, Türk Devletleri Teşkilatı adıyla başlayan Türk dünyasının kurumsallaşma yolculuğuna dair nasıl bir yaklaşım sergileyecekleri, İHA’ların, SİHA’ların simgelediği savunma sanayiindeki, kendi kendine yeter ülke olma kararlılığında küresel kıskaca rağmen nasıl bir tutum gösterecekleri, küresel ağı ve desteği diri canlı tutulan FETÖ’ye karşı mücadelede nasıl bir tavır sergileyecekleri açık açık ifade edilmediği veya edilemediği için ayrıntılarıyla bilinmiyor.

Tüm bu konuların Türkiye’nin ekonomik durumuyla iç içe olduğu da adeta yok sayılıyor. Sadece döviz- faiz- borsa sarmalına hapsolmuş, piyasa araçlarının siyasi yön verme, baskılama aracı olarak kullanılma atmosferine kilitlenmiş bir Türkiye’den iktidar devşirmenin hiç kimseye kalıcı ikbal getirmeyeceği de görmezden geliniyor.

Bugün yeryüzünün yaşadığı; küresel enerji krizi, küresel gıda ve tedarik krizi, küresel enflasyon krizi başlıklarına hiç değinilmesin isteniyor. 1929 dünya ekonomik buhranıyla, 2. Dünya Savaşı’nın küresel ekonomik etkileriyle kıyaslanan küresel salgına bağlı ekonomik krizinin Türkiye’ye etkisine de hiç değinilmesin isteniyor. “Neyin doğru olduğu değil, halkın neye inandırıldığı önemlidir” gri propagandasıyla yol alınmaya çalışılıyor.

Türkiye’nin ekonomik açıdan hâlâ tam olarak aşılamamış bazı yapısal sorunlarını asla inkar etmeden bu sorunların giderilmesi için bir yol tutulduğunu hiçe sayarak, temel mücadele alanlarında zayıf düşürmeye çalışmanın bu ülkeye yapılacak en büyük kötülük olduğunu unutmamak gerekir.

Evet hep altını çizdiğimiz gibi; üretmek bağımsızlıktır. Türkiye en kıymetli ürünleri üretebilme kararlılığıyla tam bağımsızlık davasında yol alıyor, almaya inançla devam ediyor.

Büyüme, ihracat rakamlarıyla rekorlar kırmayı sürdürüyor. Bu konuda kararlıkla yol alırken, başta dar gelirliler olmak üzere tüm ücretlilerin ve emeklilerin, üretenlerin enflasyona yenik düşmemesi için destekler sağlamaya, önlemler almaya çaba sarf ediyor.

Her şeyi kötüleyerek, iyi yapılanları yok sayarak, ekonomide felaket senaryoları çizerek, piyasa araçlarına şirinlik göstererek, yalancı baharlar peşine düşerek, Türkiye’nin üretim gücünü ayağa kaldıramaz, güvenilir olamazsınız.

Hele de Türkiye’nin küresel sömürü ve terör baronlarının, emperyalizmin tükenmeyen saldırılarına karşı siyasi edilgenliğiniz sürdüğü sürece de asla güven veremezsiniz.

Terör örgütlerinin Türkiye’yi bunca yıldır niye hedef aldığını, arkalarında kimlerin olduğunu, kirli, kanlı, karanlık bir güç oyunun olduğu gerçeğini ortaya koymadan da güven veremezsiniz.

Üstelik; kamu görevinden FETÖ iltisakı nedeniyle uzaklaştırılanlara umut vererek, ” mahkemelerde süründürülen askerler ve aileleriyle helalleşeceğiz” sözlerini sarf ederek, FETÖ’nün şer yüreğine su serperek, 15 Temmuz’a inatla “kontrollü darbe” demeye devam ederek, “HDP’nin PKK ile ilişkisi varsa minimalize etmesini ben de isterim. İddialar var, gördüğüm bir ilişki ben bilmiyorum” sözlerini sarf ederek, Mehmetçiğin terör örgütlerine karşı mücadelesi için çıkartılan tezkereye “hayır” diyerek, PKK ve siyasi uzantısı HDP’yi sevindirerek de Türkiye’nin ekonomik bağımsızlığına güven veremezsiniz.

Türkiye’nin ekonomik bağımsızlığı, siyasi bağımsızlığının sarsılmaz tek yoludur. Bu yolda yürümeye devam edeceğiz.

Önerilen Haber

Dağılmış masanın ve ‘sırttaki hançerlerin’ seçim yansımaları

Yerel seçim gündemi, partilerin adaylarını açıklamalarına odaklanmış olarak seyrini sürdürüyor. Cumhur ittifakının adaylarının çok büyük …