Anasayfa / Köşe Yazıları / İstanbul Kanalı’nın değeri

İstanbul Kanalı’nın değeri

İstanbul Kanalı projesinin ilk adımı atıldı. Her bakımdan heyecan verici, çok boyutlu, çok kapsamlı dünya ölçeğinde etkileri olabilecek bir projenin yapım süreci başlıyor.

2011’den bugüne Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “çılgın proje” nitelemesiyle, gündemde tuttuğu İstanbul Kanalı projesinin hazırlık sürecinde, gerek temel bilimler açısından gerekse mühendislik bilimleri açısından geniş bir bilim insanı ve uzman topluluğu çalıştı.

11 ayrı üniversiteden 51 bilim insanı, 204 uzman bilimsel çalışmalar yaptılar. Projenin bilimler arası çok bileşenli yapısı; karşılıklı etkileşim zemininde riskleriyle, önlemleriyle ve en isabetli tercihlerin neler olması gerektiği anlayışıyla ele alındı.

Her şeyden önce proje, Türkiye’nin lojistik master planının önemli bir parçası olarak konumlanıyor. Türkiye’nin coğrafi konumun emsalsizliğini, ekonomik ve stratejik açıdan kıymetlendirmeye dönük özelliğiyle de dikkat çekiyor.

Dünya ticaret hacminin artan grafiği içinde, Türkiye’nin Doğu-Batı yönlü Kuzey, Orta ve Güney akslarının merkezi konumda olması, lojistik üstünlüğü elde etmesi açısından büyük bir fırsat sunuyor. İstanbul Kanalı bu açıdan; liman, havaalanı, karayolu ve demiryolu entegrasyonuyla bu lojistik üstünlüğün elde edilmesine yönelik büyük önem taşıyor.

Diğer bir ifadeyle; tüm ulaşım modlarının bağlandığı dünyanın yeni lojistik üssü olarak kimliklenen İstanbul Vadisi işlevi taşıyor.

Kanalın açılması; İstanbul Boğazı’na yönelik risklerin en aza indirilmesi açısından da fırsat yaratıyor. Keskin dönüşlü coğrafi yapısıyla, ters akıntıları ve yoğun kent için deniz trafiğiyle gemiler için değişken seyir rotalarına neden olması, Boğaz’ı tanımayan gemiler için büyük risk oluşturuluyor.

Tonajı büyüyen gemilerin, artarak riski büyütmesi, insan yaşamı başta olmak üzere İstanbul’un doğal, tarihi ve kültürel dokusunu tehdit ediyor. İstanbul Kanalı sayesinde İstanbul Boğazı nefes alacak, gerçek değerine kavuşarak, kamu alanı olarak çok daha fazla kullanımına imkan doğacaktır.

Marmara Denizi açıklarında geçiş bekleyen gemilerin, giderek artan uzun bekleme sürelerine bağlı olarak sebep oldukları çevre kirliliğinin önüne geçilmiş olacak.

Kanalın % 78’i, mevcut su yollarının (Küçükçekmece-Sazlıdere-Durusu koridoru) bulunduğu güzergah boyunca yer alacak, geriye kalan sınırlı alanda ise geosentetik beton örtü ve geosentetik tüpler ile sızdırmazlık katmanları yaratılacak, kayalık ve çakıl katmanları ile yapay bir nehir katmanı oluşturulacak.

Güzergah üzerinde yer alan Sazlıdere Barajı’nın İstanbul su rezervine katkısı %2.9’dur ve buna karşılık; Melen, Hamzalı, Pirinççi, Karamandere yeni baraj yatırımlarıyla Sazlıdere’den çok daha fazla su kaynağı, İstanbul’a kazandırılacak.

Bu arada yeraltı su kaynaklarının korunması için de geçirimli zemin kesimlerinin mühendislik çözümleri de planlandığı görülmektedir.

Kanalın güzergahı üzerinde hiçbir orman arazisi bulunmamakla birlikte, çevre düzeni planlaması ile İstanbul’a toplam 91.24 milyon m2 yeni yeşil alan, 4.67 milyar m2 orman alanı ve 86.5 milyar m2 bölgesel yeşil alan spor alanı kazandırılacak.

Bölgede proje kapsamında 4 mevsim boyunca flora ve fauna ile ilgili 18 uzman çalışmıştır. Çalışma kapsamında proje güzergahındaki kritik bölgeler ve bu bölgelerdeki flora ve fauna türleri ve habitatları değerlendirilmiş, endemik ve nadir türlerin korunması ile ilgili gerekli önlemler, “Biyolojik Çeşitlilik Eylem Planı” kapsamında sunulmuştur.

Kanalın her iki yakasında planlanan yerleşim alanı sınırlı tutulmuş, bu alan içinde yatay mimari ve çevre dostu tasarımlar öngörülmüş. Akıllı şehir hedefiyle, bu alanlarda yenilenebilir enerji kaynakları kullanılarak, temiz çevre anlayışı esas alınmıştır.

Çevresel etkilerine büyük hassasiyet gösterilerek, buna ilişkin önlemler alınarak, böylesine önemli büyük bir lojistik projeyi hayata geçirmek, ülke ekonomisi açısından da son derece önemli bir seviyeyi yakalamak anlamına gelecek.

Yap- işlet- devret modeliyle yapılacak olan proje için hazineden tek kuruş harcanmayacak. Kamu-özel işbirliğiyle yapılacak olan Kanal, özel sektör finansmanıyla gerçekleştirilecek.

Kanalın, yaklaşık 15 milyar dolarlık maliyetle 6 yıl içinde tamamlanması hedefleniyor.

İstanbul Kanalı’nın ülke ekonomisine katkısı ise; GSYH’ya 12 milyar dolar, istihdama 505.892 kişi, üretime ise 28 milyar dolar olarak hesaplanıyor.

Bu büyük projenin siyaseten muhalifi olmak yerine; yapılan tüm bilimsel çalışmaları çok iyi incelemek, yazılan raporları eksiksiz okumak ve öngörülen ve planlanan her adımı sıkı takip etmek gerekir.

Dünya çapındaki bu büyük projenin Türkiye için taşıyacağı değeri anlamak için bu durum esastır. Zira bunu yapabilenler, İstanbul Kanalı’nın gerçek değerini anlayanlardır.

Önerilen Haber

Dağılmış masanın ve ‘sırttaki hançerlerin’ seçim yansımaları

Yerel seçim gündemi, partilerin adaylarını açıklamalarına odaklanmış olarak seyrini sürdürüyor. Cumhur ittifakının adaylarının çok büyük …