Anasayfa / Köşe Yazıları / “Gerçek çizmesini giymeden, yalan dünyayı iki kez dolaşırmış”

“Gerçek çizmesini giymeden, yalan dünyayı iki kez dolaşırmış”

Sosyal medya son zamanlarda, adeta karanlığa kurşun sıkılan bir alana çevrilmiş durumda. Neyin gerçek, neyin yalan olduğunu, kimin neye hizmet ettiğini sorgulamadan, irdelemeden, önüne arkasına bakmadan, yazılan her şeyi olduğu gibi kabul etmek mümkün değil.

Bu durum giderek yaygın bir şekilde; iftiralarla, asılsız beyanlarla, çirkin ithamlarla kişilerin, kurumların şeref ve haysiyetlerini zedelemeye de yönelmiş durumda.

Sosyal medya alanını kötüye kullanma alışkanlığı adeta bir salgın hastalık gibi yaygınlaştıkça bu son derece ahlak dışı durumun meşrulaştırılma çabaları da artmaya başladı.

“Neyin gerçek olduğu değil, halkın neye inandırıldığı önemlidir” şeklinde benimsenen erdem yoksunu anlayışla yol almaya çalışanlar, en çok sosyal medya alanına eğilim gösteriyorlar.

Onların en önemli dayanakları, yalanın hızlı ve o oranda etkili özelliği. Hani derler ya; “gerçek çizmesini giymeden yalan dünyayı iki kez dolaşırmış”. İşte bu durumdan medet umanlar, sosyal medyanın hızlı ve yaygın kullanılma özelliğini kötüye kullanmanın peşindeler.

Bu duruma; bazı medya unsurları ve siyaset dünyasının bazı zatları da bir süredir belirgin bir şekilde meylettikleri görülüyor.

Bu kapsamda; olmayanı varmış gibi, var olanı yokmuş gibi gösterme çabaları dikkat çekiyor. En son yaşanan Katarlı askeri öğrenciler meselesi de bunun çarpıcı bir örneğini oluşturuyor. Türkiye ile Katar arasında iki ülkenin silahlı kuvvetleri tarafından imzalanan protokol kapsamında Katar Silahlı Kuvvetleri bünyesindeki sağlık alanında üstelik son derece sınırlı sayıda askeri öğrencilerinin Türkiye’nin Sağlık Bilimleri Üniversitesi’nde eğitim almalarına imkan tanınması çarpıtılarak, “Katarlı gençler, Türkiye’de sınavsız tıp okuyabilecek” şeklinde bir haber sitesi tarafından yansıtıldı.

Sonra da CHP Genel Başkanı, bu başlığı kullanarak, sosyal medyada; “Kendi gencine bu kadar sevgisiz bu kadar saygısız bir iktidar işte. Hiç mi utanmıyorsunuz bunları yaparken ey Ak Parti? Aranızda biriniz çıkıp da bu adaletsizdir diyemedi mi? Bizim çocuklar o okullara girebilmek için bütün gençliklerini heba ediyorlar!” dedi. Üstelik bu ifadeleri üniversite giriş sınavından bir gün önce kullandı. Bu başlığı atan haber sitesi, gerçeğin bu olmadığını anlayarak, özür diledi ama aynı yaklaşımı, CHP Genel Başkanı ortaya koymadı.

Aynı partinin sözcüsü de üniversite giriş sınavdan hemen bir gün sonra; “sınavda neden bu kadar zor sorular soruldu? Acaba boş kalacak kontenjanlara Katarlı öğrencileri doldurmak için mi bunu yaptınız?” dedi.

Gerçek olan şu ki, Yüksek Öğretim Kurulu’nun (YÖK) üniversitelere tahsis ettiği yabancı öğrenci kontenjanları ayrıdır. Bu kontenjanların, bizim çocuklara ayrılan kontenjanlarla ilgisi yoktur. Üstelik yabancı öğrencilere ayrılan kontenjanları da doldurabilmek için tüm üniversiteler büyük gayret içindendirler. Bu da son derece önemlidir. Zira başka ülkelere özellikle de Batı’ya gidebilecek yabancı öğrencileri Türkiye’ye çekilmek her bakımdan çok kıymetlidir.

Üstelik Katar ile imzalanan protokolün de bu kontenjanlarla hiçbir ilgisi yoktur. Son derece sınırlı sayıda belki 3, belki 4 sağlık alanındaki askeri öğrencinin sadece Sağlık Bilimleri Üniversitesi’nde (eski Gülhane Askeri Tıp Akademisi’nin yerini alan) eğitim alacağı gerçeğinin yok sayılması; zihinlerle oynanması, kafa karıştırılmaya çalışılması, olmayanı varmış gibi, var olanı yokmuş gibi gösterme çabasına girilmesi anlamına gelir ki, bu durum son derece düşündürücüdür.

Aslında bu durum son yıllarda Katar’a ilişkin oluşturulmaya çalışılan bilinçli bir algı çabasının bir başka ürünüdür. Aynı şekilde Tank- Palet fabrikasının tüm gerçekleri başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere konunun en yetkili isimleri tarafından defalarca açıklanmasına rağmen, ihaleyi kazanan BMC firmasının 25 yıllığına fabrikanın sadece işletme hakkına sahip olması ve bu hakkının da %49’u ile Katarlı ortak edinmesiyle sınırlı olduğu halde ısrarla; “Fabrika Katar’a satıldı” demek hatta daha da incitici bir üslupla, “peşkeş çekildi” demek, yine aynı tarzın bir yansımasıdır.

Eski ABD başkanlarından Truman; “eğer insanları ikna edemiyorsan, kafalarını karıştır” demiş. Şimdilerde Türkiye’de maalesef tam da yapılmak istenen budur.

Kalıcı, kapsayıcı, ikna edici fikirlerin, akılcı ve derde derman çözümlerin, gelecek adına gerçekçi, etkin stratejik hedeflerin üretilmesiyle yapılamayan siyasetin bu yola yönelmesi, son derece kaygı vericidir, güven sarsıcıdır, siyasette fikri fukaralığın hazin durumudur.

Önerilen Haber

Dağılmış masanın ve ‘sırttaki hançerlerin’ seçim yansımaları

Yerel seçim gündemi, partilerin adaylarını açıklamalarına odaklanmış olarak seyrini sürdürüyor. Cumhur ittifakının adaylarının çok büyük …