Anasayfa / Köşe Yazıları / Enerjiden ekonomiye tam bağımsız Türkiye

Enerjiden ekonomiye tam bağımsız Türkiye

Türkiye’nin bugününü ve geleceğini güvence altına alacak tek yol tam bağımsızlığıdır. Enerjide dışa bağımlılıktan kurtulmadıkça ekonomide ileri teknoloji üretimi başta olmak üzere üretim kapasitesini, verimliliğini, çeşitliliğini yükseltmedikçe tam bağımsızlık hedefimize ulaşmamız mümkün değildir.

Bu bir bilinç meselesidir. Bu bir irade meselesidir. Bu bir cesaret meselesidir. Bu bir mücadele azim ve kararlılığıdır. Topla, tüfekle yapılan savaştan çok daha zorlu olandır. Bu savaşta kemikleştirilmiş algıları yıkacaksınız, şartlandırılmış zihinleri temizleyeceksiniz, tutsak edilmiş zihin ve yürekleri özgürleştireceksiniz.

Cesaretli olacaksınız, kararlı olacaksınız, inançlı ve dirençli olacaksınız, yürekli olacaksınız, mücadelede asla pes etmeyeceksiniz.

Küresel güçlerle, onların uzantılarıyla, lobileriyle karşı karşıya kalacaksınız. Yapamazsınız, başaramazsınız, gücünüz, kapasiteniz nedir ki asla gerçekleştiremezsiniz sözlerini duyacaksınız. Felaketiniz olur, intihar olur, küresel güçler yaptırmazlar, seyirci kalmazlar tehditleriyle karşılaşacaksınız. Yaptırımlara maruz kalacaksınız, kur saldırılarına uğrayacaksınız. Siyasi sıkıştırmalara, darbe girişimlerine maruz kalacak, terör saldırılarına hedef olacaksınız. Ama asla boyun eğmeyeceksiniz, yılmayacaksınız, diz çökmeyeceksiniz.

Türkiye bunun mücadelesindedir. Enerjiden ekonomiye tam bağımsız Türkiye hedefinde; direne direne, çarpışa çarpışa yol almaya devam ediyor.

“Üretimi esas alıyoruz, ekonomide milli bağımsızlık mücadelesi veriyoruz. Siyasi taviz vermeden ekonomiyi ayakta tutacağız. İthalat değil, yerli üretim. Sıcak para değil, milli ekonomi” daha önce hazine, maliye bakanlarından duymaya çok alışık olmadığınız bu sözler, eski Enerji ve Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’a ait.

Albayrak’ın; “Burası önemli! ; Enerjiden Ekonomiye Tam Bağımsız Türkiye” adlı yeni bir kitabı çıktı ve mutlaka herkes tarafından okunmalı ve okutulmalı.

Kitapta; tam bağımsız Türkiye hedefinde; enerjiden, doğal kaynaklara, hazineden maliyeye atılan adımların, karşılaşılan güçlüklerin, engellemelerin ve onların nasıl aşıldığının öyküsünü bulacaksanız. O zaman da kimlerin ve nelerin neden hedef olduğunu da çok daha iyi anlayacaksınız.

Yıllardır derslerimizde, konuşmalarımızla derdik ki; Türkiye hidrokarbon zengini ülke değildir cümlesini kolayca kuramazsınız. Neden diye soranlara da; çünkü yeterince aramadınız ve ondan da önemlisi siz aramadınız diye cevaplardık. Ve hatırlatırdık ki; ülkelerin hidrokarbon teşkilatları, o ülkelerin istihbarat teşkilatları kadar kritik önemdedir.

İşte bu konuda Türkiye devrim niteliğinde bir ilki gerçekleştirdi. Sismik arama ve sondaj gemilerinden oluşan önemli bir filoya sahip oldu.

Kolay mı oldu? Cevabı Berat Albayrak’ın kitabında; ” En başta uzun yıllardır yabancı firmaların kazdığı kuyular, yaptığı sondajlar sonucunda bu ülkede olmadığını söyledikleri petrol ve gazın peşine bir de bizzat sizin düşmeniz ve bu hidrokarbon zenginliğine sahip olup almadığınızı kendi gözlerinizle görmeniz gerekir.

Bu nedenle öncelikle kendi arama ve sondaj gemilerimizi edinmek için yola koyulduk. Bu işin başında dışarıdan bir engelleme çabası ile karşı karşıya kalacağımızı öngörüyorduk. Ancak ilk engelleme girişimini içerde yaşadık. Akdeniz’de malum ülkeler bizim kendi deniz alanlarımızın da bulunduğu bölgeleri parsel parsel ihaleye çıkarıp uluslararası şirketlere vermeye başlayınca acil toplantılar düzenledik. Bunlardan biri 2016 yılının başında bakanlığımızdan o zamanki Müsteşar Yardımcımızın, Dışişleri Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı yetkililerin katılımıyla yapılan toplantıydı. Bu toplantıda çok enteresan şeyler yaşadık. Doğu Akdeniz’de daha aktif olmamız gerektiğini, yoksa yarın kıyılarımızdan Akdeniz’e olta dahi atamayacak noktaya geleceğimizi dillendirdiğimizde; o toplantıdaki katılımcılardan bazıları Türkiye’nin bunu yapacak kapasitesinin, altyapısının, gemilerinin, gemileri alacak parasının olmadığını dile getirdiler. “Bu yönde agresif bir politika uygularsak ABD ve AB’nin ne diyeceğini kestiremeyiz” şeklinde şiddetli itirazlarda bulundular.

Biz ise Türkiye’nin gemileri alacağını, kendi gemileriyle bu faaliyetleri yürüteceğini, gerektiğinde deniz kuvvetlerimizin de güvenlik için refakat edeceğini, kim ne derse desin Mavi Vatan’dan asla vazgeçmeyeceğimizi ifade ettik ve kesinlikle geri adım atmadık.

Gemilerin alınmasının ne kadar gerekli olduğunu biliyorduk, ancak bu gerçeği başkaları da biliyordu. Ekip arkadaşlarımız, planlama sürecinde; “Ülkeyi böyle saçma masraflara sokamazsınız ve sonunda yargılanırsınız” diye bürokrasi tarafından tehdit dahi edildi ama bunların hiçbiri bizim kararlılığımızı engelleyemezdi, engelleyemedi de.”

İnanan, direnen başarır. Başarmaya devam edecek, zorlukları da aşacağız…

Önerilen Haber

Dağılmış masanın ve ‘sırttaki hançerlerin’ seçim yansımaları

Yerel seçim gündemi, partilerin adaylarını açıklamalarına odaklanmış olarak seyrini sürdürüyor. Cumhur ittifakının adaylarının çok büyük …