Anasayfa / Köşe Yazıları / Türkiye’de siyasetin erdemi

Türkiye’de siyasetin erdemi

Küresel salgın Covid-19 tedavisi ve hastalığın etkileri nedeniyle bir süredir ara verdiğim yazılarıma yeniden hayırlısıyla başlıyorum.

Tedavi sürecinde bizzat arayarak, mesajlar yollayarak manevi desteğini esirgemeyen; tüm büyüklerime, kardeşlerime, dostlarıma ve siz kıymetli okurlarıma şükranlarımı sunuyorum.

Türkiye’nin küresel salgına karşı mücadelesinde hepimize büyük sorumluluklar düştüğünü unutmamalıyız. Bir yandan ülkenin ekonomik çarkının sorunsuz dönmesini sağlayabilmek bir yandan da halk sağlığını eksiksiz korumak zorlu bir sürece işaret ediyor. Milletçe bu zorluğun da üstesinden geleceğimize inancım tam.

Yeter ki, içimizdeki birlik ruhunu yitirmeyelim. “Komşun aşsa, sen tok yatamazsın” inancının evlatları olarak, değerlerimizi, manevi iklimimizi, dayanışma ruhumuzu zedeleyecek hiçbir şer hamlesine izin vermeyelim.

Küresel düzeyde özellikle ekonomik etkileri, dünya savaşlarının ekonomik sonuçlarıyla kıyaslayacak kadar kaygı uyandıran bir küresel salgının yaşandığını ıskalayarak, bu musibetin yol açtığı atmosferi fırsat bilerek, siyaseti yıpratıcı bir çizgide yapma çabasının hiç kimseye faydası olamaz.

Ülkeye ve millete faydası olmayan aksine yıpratıcı olan bu tarz bir siyasi anlayışın, demokrasi kılıfıyla yapılıyor olması, her şeyden önce siyasetin erdemini zedeler. Unutulmamalıdır ki, siyaset erdemdir ve erdemlilere yakışır.

Siyasetin esası güçlü fikirdir. Siyaset çözüm üretmektir. Siyaset erdemle yönetmektir. Yönetilmesi gereken her olgu siyasetin öznesidir. En kapsayıcı, en tutarlı, en etkili yönetebilme becerisinin yanı sıra, en adaletli, en ahlaklı, en erdemli yönetim strateji siyasetin esasıdır. Öyle olmalıdır.

Siyaseti sadece algı yönetimiyle yapmaya çalışmak, gerçekleri göz ardı etmektir. Gerçeğin gizlenmesi, gerçeğin zedelenmesi, gerçeğin sis perdesi içinde kaybolmasının sağlanması siyasetin erdem dışılığıdır. Esasen siyaset değildir.

“Neyin gerçek olduğu değil, halkın deneye inandırıldığı” yöntemine başvurmayı alışkanlık haline getirenler, esasen siyaset değil, sahteliğin öznesi olurlar. Olmayanı varmış gibi, var olanı yokmuş gibi gösterme çabası, siyasi bir yöntem tercihi değil, samimiyet yoksunluğunun ahlaki zafiyetidir.

Siyasetin saygınlığının, erdeminin bir başka tahribatı, siyaset dışı yol ve yöntemlere eğilimli olmaktır. Kumpaslar, komplolar, darbeler, müdahaleler üzerinden siyasi ikbal beklentisine girenler, siyasetin katilleridir. Siyasetin erdemini katledenlerdir.

Fikir üretme fukaralığının yanı sıra dizginlenemeyen ihtiraslarını ve giderek başkalarının kirli ve karanlık senaryolarının taşeronluğunu siyaset yöntemi olarak kullananlar, siyaset tarihinin karanlık sayfalarına isimlerini yazdıranlardır.

Siyaset maskeli olmaya uzun süre izin vermez. Esasen halk bu maskeli olanlara uzun süre kanmaz. Sahici ve samimiyeti, sahteliği ve çok yüzlülüğü eninde sonunda birbirinden ayırır. Kimin canı pahasına ülkenin istiklali ve istikbali için mücadele ettiğini, kimin bu mücadeleden kaçtığını, kimin bu mücadeleyi yapar gibi maskelendiğini çok iyi saptar ve gereğini yerine getirir. Millet iradesinin esası da, kıymeti de bu noktada saklıdır.

Türkiye bugün yeniden bir milli mücadelenin içindedir. İstiklalini korumanın ve yüceltmenin mücadelesindedir. Tam bağımsız Türkiye düsturunu yaşatmanın kararlığındadır. Türkiye Türkiye’den yönetilme inancı ve direncindedir.

Türkiye’de siyasetin erdemi de, siyasetçilerinin erdemlileri de bu mücadeledeki yeriyle ölçülebilir.

Önerilen Haber

Dağılmış masanın ve ‘sırttaki hançerlerin’ seçim yansımaları

Yerel seçim gündemi, partilerin adaylarını açıklamalarına odaklanmış olarak seyrini sürdürüyor. Cumhur ittifakının adaylarının çok büyük …