Anasayfa / Köşe Yazıları / NATO’nun maskeli balosu

NATO’nun maskeli balosu

NATO zirvesinin ardından ortaya çıkan manzara uluslararası ortamın içinde bulunduğu genel atmosferin bir kez daha açık bir yansıması olmuştur.

Buna göre; her şeyden önce NATO’nun varlık sebebinin meşru, kabul edilebilir, herkesi ikna edebilir niteliğe kavuştuğu söylenemez. NATO’nun bir savunma örgütü olarak, simetrisi Varşova Paktı yeryüzünden silinmiştir. Soğuk Savaş dönemi kapanmış, yeni mücadele zemini ve ilişkiler ağı öne çıkmıştır. NATO bir Soğuk Savaş dönemi kurumudur. Buna göre karşıtı blok ve onun askeri örgütü artık yoktur ama NATO var olmak istemektedir. Kime karşı, neyi savunacağı kurucu anlaşmaya yansıyacak şekilde güncellenmemiştir.

Buna göre NATO hâlâ Atlantik coğrafyasını koruyan bir savunma örgütü olarak bilinmektedir. Bu durum uzunca bir süre NATO için meşruiyet bunalımı anlamına gelmiştir. Bunun için çareler düşünülmüş, Balkanlar’daki çözülme, soykırıma varan Bosna Savaşı, Kosova müdahalesi ABD ile Avrupa Birliği (AB) arasındaki yeni döneme dair pozisyon çekişmesi değerlendirilmiştir. Kosova müdahalesiyle varlığına ihtiyaç duyulduğuna işaret edilmiş, yeni tehdit algılarına başvurulmuştur. Bu kapsamda; kitlesel göçler, terör, jeopolitik içerikli ekonomik sıkıntılar NATO’nun kendine dert edineceği başlıklar olmuştur. Bu başlıklar; NATO için düşmansızlık bunalımını aşmaya yönelik arayışın ürünleridir.

Terör deyince yanlış anlaşılmasın, NATO’nun Türkiye hariç işine gelmeyen terör örgütlerini tehdit olarak algılamadığını not etmeliyiz. Zira son zirvede de görüldüğü gibi, PKK’nın ayrılmaz parçası, Suriye ayağı olan PYD/YPG terör örgütünü tehdit başlığına ısrarla almamıştır. Aynı şeklide FETÖ de onlar için tehdit kapsamında değildir.

Tüm bunlar ortaya koymaktadır ki, NATO zemini, kelimenin tam anlamıyla maskeli balo buluşmalarıdır. Bu balodan Türkiye ayrı tutulmalıdır. Zira tek başına Türkiye ayrımsız bir terör mücadelesinin öznesi durumundadır ve bu durumu açıkça maskeli suratlara her defasında haykırmaktadır.

Londra zirvesinde de bu durum tekrar etmiştir. Cumhurbaşkanı Erdoğan, zirve temaslarında ve konuşmalarında bu durumu en kararlı bir şeklide ifade etmiş, Suriye konusunda yapılanları ve yapılması gerekenleri bir bir sıralamış ve gerçekleri maskeli suratlarla bir kez daha buluşturmuştur. Suriye’den ne zaman çıkacaksınız sorusuna verdiği; “peki sizin burada ne işiniz var?’ Sınırınız mı var burada? Yok. Peki, ne işiniz var burada? Bize bu soruyu sorma hakkını nereden elde ediyorsunuz?” cevabıyla Suriye üzerinde kirli ve karanlık ajanda sahiplerine gerekeni söylemiştir. Türkiye’nin kararlılığını ortaya koymuştur.

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın hazırladığı; “Stratejik İttifakın Güçlü Üyesi TÜRKİYE” başlıklı 90 sayfalık rapor katılımcıları dağıtılmış ve terörün her türlüsüne karşı Türkiye’nin mücadelesi ve NATO’nun yapması gerekenler hatırlatılmıştır.

Bu zirveler; NATO’nun geleceğini sahici ve samimi olarak dünya güvenliğine katkı sağlayacak düzeyde ayrımsız ve himayesiz bir terör mücadelesi hedefine taşımaktan uzaktır. Bu durum Türkiye açısından bir sıkıntı olarak görülse de, Türkiye’nin hem mücadelesini hem de kararlılığını zedelemeye muktedir değildir. Çünkü Türkiye’nin davası istiklal davasıdır. Onu hırpalamaya kimsenin gücü yetmez, yetmeyecektir…

Önerilen Haber

Dağılmış masanın ve ‘sırttaki hançerlerin’ seçim yansımaları

Yerel seçim gündemi, partilerin adaylarını açıklamalarına odaklanmış olarak seyrini sürdürüyor. Cumhur ittifakının adaylarının çok büyük …