Anasayfa / Köşe Yazıları / Merkez ülke Türkiye

Merkez ülke Türkiye

2001 yılında kaleme aldığım, “Yeni Dünya Düzeni Arayışı ve Türkiye” kitabımda geleceğin Türkiye’si için hedefleri şöyle sıralamıştım;

Tek seçenekli değil, çok seçenekli

Etkilenen değil, etkileyen

Kanat ülke değil, merkez ülke

Aracı veya geçiş ülkesi değil, santral/merkez ülke

Köreltici, daraltıcı, uysal değil, genişletici, üretici, aktif ülke

Sadece potansiyel bölgesel güç değil, aktif bölgesel güç

Kısa dönemli değil, uzun dönemli stratejik öngörü

Silah pazarı olmuş bir ülke değil, millî savunma sanayii olan bir ülke

Tüm dünya ile ilişkilenmeye hazır, ancak imkânlarını ve konumunu edilgenleştirmeden bağımlı kılmadan, eşit koşullu ilişkilerle dışa açılan bir ülke…

Tüm bu hedefler; Türkiye’nin soğuk savaşın izlerini, blok bağımlılığına dayalı edilgen yapısından süratle çıkabilmesine dayalıdır. Bu hedefler; Türkiye’nin yükselişi, kalkınma iktisadıyla güçlü ve etkin, oyun kurucu bir ülke konumuna erişme idealidir. Bu hedefler; başka ülkelerin oyun alanı, küresel baronların taşeronu olmayı reddeden, Türkiye’nin Türkiye’den yönetilme inancının, kararlılığının ifadesidir. Bu hedefler; mazlum milletlerle dayanışma, zalimlere boyun eğmeme, başı dik, şahsiyetli ve özgüvenli bir ülke olma idealidir. Bu hedefler; başkalarının üzerinden kolayca gelip geçtiği köprü ülke değil, değerleriyle, tarihî potansiyeliyle merkez ülke olma inancıdır.

17 yıl içinde bu hedefler doğrultusunda önemli mesafeler alındı. Her şeyden önemli gördüğümüz IMF vesayetine son verildi. Millî savunma sanayiine önem verildi, önemli eserler ortaya çıkarıldı. Uzun soluklu stratejik hedefler belirlendi. Küresel sermayenin uzantısı taşeronların lobi faaliyetleri etkisizleştirildi. İstikrar bozucu mali sermaye hareketliliğinin boyunduruğundaki kırılgan ekonomik tablonun seyri değişti. Unutturulan medeniyet havzası hatırlandı ve bölge merkezli dış politika stratejilerine ağırlık verildi. Mazlum milletlerin talepleriyle hemhâl olundu. Kamu diplomasisinin önemi fark edildi, kanalları geliştirildi. Tüm bunlar zemininde Türkiye’nin merkez ülke kimliğinin inşasına dair önemli bir kararlılık belirdi.

Çeşitli engellemeler, eksik kalanlar, yapılması gerekenler de oldu. Küresel networklerin içinden geçtiği, mızrak ucu rolü üstlenmişlerin tetikçiliğini yapanların çabalarına tanık olundu. FETÖ gibi; millet ve devlet iradesini devlet ve millet dışında başka güçlere bağlamış olanların şer hamleleriyle sonuç alınmaya çalışıldı. Yerli olan bu toprakların bereketi ve değeri olanlara karşı ecnebi çıkarların uzantılarının sahne almaları için çaba sarf edildi. Meydanlar kışkırtıldı, iç savaş provaları tertiplendi. Ülke ve millet çıkarı esasına dayalı millî ve gayri-millî ayrışması belirginleşti. Yeniden faiz lobisi, küresel baronların çıkar bekçileri, siyaseti biçimlendirmeye çalıştı, medya üzerinden algı operasyonlarına yöneldi.

Bunların büyük bölümünde başarılı olunamadı. Türkiye’yi tekrar Soğuk Savaş yıllarına benzer bir edilgenliğe büründüremediler. Pes ettiler mi? Henüz değil… Türkiye’yi dışardan kontrol edilebilir bir ülke konumuna sokabilme çabaları sürüyor. Türkiye’nin direnci sınanıyor. İçerden gedikler açabilmenin fırsatları kollanıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın iradesinin, kararlılığının, direncinin zayıflatılabilmesinin türlü yolları deneniyor. Gizli –açık her türlü yöntem devreye sokulmaya çalışılıyor. Gönüllü sömürgeciliğin aracı kurumu IMF’yi Türkiye’nin başına yeniden musallat edebilmenin yolları aranıyor. IMF, muhalefet buluşmasından medet umuyor. ABD dış politikası Türkiye’nin iç politikasında arayışa devam ediyor…

Kim hangi tezgahı tasarlarsa tasarlasın… Oyuna gelmeyeceğiz… İstiklal meşalemizi söndürmeyeceğiz…

Önerilen Haber

Dağılmış masanın ve ‘sırttaki hançerlerin’ seçim yansımaları

Yerel seçim gündemi, partilerin adaylarını açıklamalarına odaklanmış olarak seyrini sürdürüyor. Cumhur ittifakının adaylarının çok büyük …