Anasayfa / Köşe Yazıları / Zulümle abat olunmaz

Zulümle abat olunmaz

İsrail’in 75 yıldır sürdürdüğü zalimliğin yeni bir aşamasına gelmiş durumdayız. İnsanlığın tüm değerlerini yerle bir eden, insanın en masum hali çocuk halini katleden İsrail, bir devlet gibi değil bir terör örgütü gibi davranmaya devam ediyor. Gazze’de El- Ehli Baptist Hastanesi’ni bombalayarak, çoğu çocuk binlerce insanı katletti. Terör yoluyla insanlık suçu işledi. Açık bir soykırıma yöneldi. İsrail’in yaptığı suçun adını doğru saptamak gerekir. O da soykırım suçudur.

Yıllardır hep söyleriz ki; İsrail emperyalizmin karakolu, garnizon devletçiğidir. Ermenistan ve Yunanistan’da aynı durumdadır. Dördüncüsü de Suriye’nin kuzeyinde PKK terör örgütü eliyle oluşturulmak istenmektedir. Emperyalizm için bu ülkelerin halklarının güvenlikleri, yaşam şartları öncelikli değildir. Emperyalizm için bu ülkelerin karakol işlevidir esas olan.

Devlet zannedilen İsrail’in sözde savunma bakanı; ” Gazze’ye su, elektrik, gıda verilmeyecek. Çünkü onlar insansı hayvanlardır. Askerlerime talimat verdim. Sınır tanımayın, hiçbir şeyden çekinmeyin dedim” diyor. Yine bu sözde devletin içişleri bakanı da diyor ki; ” Gazze’ye gıda değil, bomba yağdırmak lazım” Sözde devletin başbakanı ise; “Gazze’yi dümdüz edeceğiz ve Ortadoğu’yu da değiştireceğiz” tehditleri savuruyor.

ABD Dışişleri Bakanı da İsrail’e gelir gelmez; ” buraya Yahudi olarak geldim” diyor. Aslında “insan olarak gelmedim” demiş oluyor. Ve ardından da ABD Başkanı ise İsrail’e gelir gelmez ilk cümlesi; “buraya İsrail’in yanında olduğumuzu dünya bilsin diye geldim” oluyor.

Sonra da hastane katliamında İsrail’i aklama rolüne soyunuyor. Aslında; “katledilen bebeklerin çocukların kanı benim de elimdedir” diyor. Zaten gelmeden hemen önce Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’nde, “insani ateşkes” tasarısına hayır oyu vererek, aslında “Hastane katliamının önünü de açtık” demiş oluyor.

Bu insanlık utancını yansıtan görüntü altında, önünde “uluslararası” sıfat taşıyan kavramlar ve kurumlar bir kez daha anlamsızlaşmıştır.

Bu noktada ilk akla gelen, Hollanda’nın Lahey şehrindeki bir bina ve kapısında yazan tabelasıdır. O binanın tabelasında; “Uluslararası Adalet Divanı ” yazılıdır. Bu tabelanın arkasındakilere, bu binanın içindekilere soruyoruz; sizi kim yönetiyor? Sizin için insanlık suçu nedir? Harekete geçmeniz için nelerin yaşanması gerekir? Gazze’de bebek, çocuk katliamı sizi ilgilendirmiyor mu?

Bu sorulara insani cevap veremeyen hiçbir kurumun “uluslararası” kimliği, sıfatı olamaz. Varlığının önemi de kalmaz.

Hiç kuşkusuz BM’nin bizzat kendisi de aynı aciz durumdadır. Yerinde yeller esmektedir.

Emperyalizmin güdümündeki tüm kurumlar ayrımsız sadece insanlığın hizmetinde olamazlar. Kurumlarıyla, piyonlarıyla, karakollarıyla, kuklalarıyla insanlık onurunu yok eden emperyalizmin son kirli sahnesi İsrail ‘in Gazze’de yaşattıklarıdır. Batı Şeria’daki sözde Filistin yönetimini kıskaca alıp yıllardır Filistin davasını etkisizleştirme çabasının acı gerçeğinin son yansıması; Gazze’de Filistinli bebekler, çocuklar katledilirken, soykırıma uğratılırken ABD dışişleri bakanıyla buluşmasında, ona “buradan ev almalısınız” diyen Filistin’in sözde yönetiminin başındaki kukla kişinin ibretlik halidir.

Geldiğimiz noktada çare insanlığa başvurmaktır. Yüreği çoraklaşmış, zihni kelepçelenmiş yeryüzünde kim varsa bu vahşete, katliama, teröre, insanlık dışılığa, soykırıma karşı ayağa kalkmaya ülkelerinin yönetimlerine kamuoyu baskısı uygulamaya, ateşkesin sağlanması, İsrail’in durdurulması için çaba sarf etmek, insan olmanın gereğidir.

Bu hepimiz için insanlık sınavıdır. Yeryüzünden zalimliğin silinmesi, mazlumların korunması, hakkın, hukukun, adaletin, barışın, huzurun, insanlığın galip gelmesi için kayıtsız kalmamak hepimizin insanlık görevi ve sorumluluğudur.

İşgallere karşı olmak, vatanını, toprağını, evini, yurdunu, yaşamını savunmak insanlık onurudur, medeni olmanın ölçüsüdür. Emperyalizmin saldırılarından, işgallerinden ve bu kötülükleri yapanlardan, destekleyenlerden ve seyirci kalanlardan asla medeniyet tarifi, medeni insan tarifi çıkmaz.

Her koşulda ve her devirde zalimlere karşı, mazlumların yanında olmak insan olmanın tarifidir. Filistin halkının bir an evvel başkenti Kudüs olan bağımsız bir Filistin devletine kavuşması, bölgenin barışa kavuşmasının tek yolu, tek koşuludur.

Filistin halkının uğradığı zulme, çocuk, bebek katillerine suskun kalanlar, insanlık önünde tarihi utancın paydaşları olacaktır.

Unutulmamalıdır ki, zulümle abat olunmaz.

Önerilen Haber

Dağılmış masanın ve ‘sırttaki hançerlerin’ seçim yansımaları

Yerel seçim gündemi, partilerin adaylarını açıklamalarına odaklanmış olarak seyrini sürdürüyor. Cumhur ittifakının adaylarının çok büyük …