Anasayfa / Köşe Yazıları / Türkiye’nin Şanghay İşbirliği Örgütü’ne üyeliği

Türkiye’nin Şanghay İşbirliği Örgütü’ne üyeliği

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin diyalog ortağı olduğu Şangay İşbirliği Örgütü’nün (ŞİÖ) Özbekistan’da yapılan zirvesine katıldı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ŞİÖ konusunda önemli açıklamalarda bulundu. Bu açıklamalar içinde yer alan; Türkiye’nin hedefinin, Şanghay İşbirliği Örgütü’ne (ŞİÖ) üyelik olduğuna yönelik vurgusu, içeriden-dışarıdan bazı çevreleri rahatsız etti.

İçimizde yer alan bazı çevreler; koşulsuz, sorgusuz Batı yandaşlığını bir kez daha dışa vurarak, bildik ezberleriyle meseleye müdahil oldular.

Onlar her zaman olduğu gibi, meseleyi demokrasi-otokrasi ikiliğine sıkıştırarak; Türkiye’nin coğrafi konumunu, bunun politik değerini, dünyanın değişen dinamizmini, Soğuk Savaş döneminin bloklu dünya reflekslerinin geride kalışını göz ardı etmeye devam ediyorlar.

Ve yine çok iyi biliyorlar ki, Batı dedikleri, Avrupa Birliği üyeleri, üye olmayan Avrupa ülkeleri ve ABD için; demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü gibi değerlerin kendi sınırları dışında asla kıymeti yoktur. Çıkarları, sömürge refleksleri, emperyalist iştahları sınırları dışında her şeyin üstündedir.

Bu çevrelere bir kez daha hatırlatılmalıdır ki; Türkiye Doğu ile Batı arasında bir köprü değil, sentez ülkesidir, merkez ülkedir. Türkiye’nin coğrafi konumunun siyasi değeri yani jeopolitiği, Doğu-Batı arasında sürekli salınan bir sarkaç değildir. Birine kızıp ötekine sığınılan edilgenlik hiç değildir. Esas olan, Türkiye’nin çok yönlü ilişki dinamiğini güçlü kılmaktır. Bunu belirleyen de Türkiye’nin çıkarlarıdır.

Türkiye’nin coğrafi konumunun çok sıfatlı niteliği çok kıymetlidir. Bu yüzden de dış politika stratejisinin çok seçenekli, çok boyutlu olması coğrafi konumunun gereğidir.

Ayrıca bu çevrelere yine hatırlatmak gerekir ki; Soğuk Savaş’ın bloklu dünyasının mekanizması, sistemi sonlanmıştır. Yerine de yenisi henüz kurulamamıştır. Gerek mevcut uluslararası kurumlar, gerekse güçler dengesi yeni sistemin durumunu net olarak tanımlamakta yetersizdir. Ancak şurası kesindir ki, Asya’da yükselen güçler vardır ve bu durumda en çok ABD’yi tedbirli olmaya sevk etmektedir.

Öte yandan NATO’ya yeni düşman tayininde belirlenmeye çalışılanlar, Soğuk Savaş dönemindeki Varşova Paktı kadar Atlantik ittifakının üyelerini, ülke çıkarlarının önünü koyacak nitelikte olamamıştır.

Bu noktada yıllardır vurgularız ki; yeni dönemin güç ilişkilerinde, ittifaklar içine girerek, birbirini kontrol etme eğilimi vardır. Bir alanda karşı karşıya gelinen durum, bir başka yerde yan yana gelmeyi zorunlu kılabilmektedir.

Sadece bu gerçekler bile tek başına Türkiye’nin her türlü yeni imkanı değerlendirmesini, yeni ittifaklar zemininde bulunmasını gerektirir.

Gelelim dışarıdan yansıyan rahatsızlıklara. Bu noktada AB cephesinden, Almanya’dan yansıyanlar dikkat çekicidir.

Die Welt gazetesine konuşan Almanya hükümetinin koalisyon ortağı Yeşiller Birlik/90 partisinin parlamentodaki dış politika sözcüsü Jürgen Trittin, “NATO ve AB’nin Erdoğan’ın bu açıklamalarına karşı daha ne kadar fazla tolerans gösterileceğini sorgulaması gerektiğini” söyleyerek; “Türkiye’nin, NATO’nun Libya’ya yönelik BM silah ambargosunu izlemesini engellediği, Yunanistan’ın münhasır ekonomik bölgesinde sondaj gerçekleştirdiğini, NATO üyesi Türkiye’nin, AB’nin Rusya’ya uyguladığı yaptırımları aşmak için Çin’den daha fazlasını yaptığını ve Erdoğan’ın, Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya katılmasını geciktirmeye çalıştığı” gibi hasmane vurgularda bulunmuş.

Alman siyasetçi, NATO’da hiçbir üyenin bu gelişmeleri göz ardı edemeyeceğini söyleyerek, bu yüzden Ankara’ya ekonomik yaptırımlar uygulanmasını düşünülmesi gerektiği çağrısını da yapmış.

Almanya hükümetinin büyük ortağı Sosyal Demokrat Parti’nin (SPD) parlamentodaki dış politika sözcüsü Nils Schmid ise Erdoğan’ın Şanghay İşbirliği Örgütü’ne katılım hedefinin Türkiye’nin geleceği için büyük hata olacağı değerlendirmesini yapmış.

Bu zatlara ve çevrelere insanlık adına ne desek azdır. İkiyüzlülüğün gerçekten bu kadarı da pes dedirtecek cinsten.

Sen kalk Türkiye’nin demokrasisini yok etmeye çalışan darbecileri, terör örgütlerini koruyup kolla, onlara para ver, silah ver, yetmez insan ver ,akıl ver, üniforma ver, strateji ver ve Türkiye hedeftir de, sonra da kalk demokrasiden, NATO’dan , yaptırımlardan, İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğinden söz et. Gerçekten utanç verici ikiyüzlülük.

Artık söz değil, eylem zamanıdır. Türkiye hem NATO üyesi olmaya devam edecek, hem de yeni işbirliği imkanlarını değerlendirecek ve gerekirse ŞİÖ’ye de hatta BRİCS’te üye olacaktır. Olmalıdır…

Önerilen Haber

Dağılmış masanın ve ‘sırttaki hançerlerin’ seçim yansımaları

Yerel seçim gündemi, partilerin adaylarını açıklamalarına odaklanmış olarak seyrini sürdürüyor. Cumhur ittifakının adaylarının çok büyük …