Anasayfa / Köşe Yazıları / Terör örgütlerinin sahipleri, dostları,maskelileri

Terör örgütlerinin sahipleri, dostları,maskelileri

Türkiye’yi terörün hedefi haline getirmek isteyenler yine işbaşında. Ankara’da hain saldırı girişimi kahraman polislerimizin dikkatiyle, çevikliğiyle püskürtüldü.

Yıllardır eksilmeyen bu şer girişimlerinin arkasındaki nedenlerin sadece bilinmesi değil, bilinç düzeyine taşınarak, topyekun mücadele edilmesi kaçınılmaz.

Güvenlik birimlerimizin amansız mücadelesi sürerken, PKK/PYD-YPG terör anatomisinin bir parçası olan siyasi uzantılarının varlığı, Türkiye’yi hedefe koyan emperyalizmin hareket alanı olarak zemin buluyor.

Üstelik PKK terör örgütünün anatomisinin kopmaz parçası olan siyasi ayağının, siyasi parti gibi gösterilerek, seçimlerde işbirliklerinin konuşulması ve uygulanması da bir başka sorunu ortaya koyuyor. Demokrasi ve barış maskeleriyle siyasi parti oyunu oynayanların maskelerini en iyi, en kararlı, en cesurca Diyarbakır Anneleri düşürdü. Onların 5 yılı bulan evlat nöbeti; dünya siyasi tarihine; en uzun, en etkili, en kararlı siyasi kadın direnişi olarak işlenecek. PKK siyasi kolundan çekinerek, Diyarbakır Annelerine yeterli siyasi desteği veremeyenler; korkaklıklarının yanı sıra teröre karşı verilen mücadelede üzerlerine düşen siyasi sorumlulukları da yerine getirmemiş olanlardır.

Hep hatırlatırız; dış cephede Mehmetçiğin bileğini hiçbir kuvvet bükemez. Asıl olan iç cephedir. İç cephede gedikler açmak, iç bütünleşmenin ahengini bozmak, fitne-fesat hamleleri yapmak teröre, terör örgütlerine ve arkalarındaki emperyalizme verilebilecek en büyük destektir.

Türkiye’yi hedefe koyan emperyalist destekli terör tehdidi; içinde yaşaya yaşaya adeta alıştırılmak istenen şer atmosferidir.

Suriye ve Irak üzerinden PKK terör örgütünün tüm unsurlarıyla, ABD emperyalizminin güdümüyle Türkiye’nin hedefe konulması, insanlığa karşı suçtur. Bir devletin göz göre göre terörü, terör örgütlerini desteklemesi insanlığa karşı yapılabilecek en büyük kötülük ve en büyük suçtur.

Bu yılın mart ayında ABD Genelkurmay Başkanı, daha sonra da ABD Merkez Kuvvetleri (CENTCOM) komutanı Suriye’nin kuzeyine gelerek, PKK terör örgütüyle sürdürdükleri birlikteliklerini gözden geçirdiler. Daha da ileri giderek, PKK terör örgütüyle adına “tatbikat” dedikleri rezaleti icra ettiler. Bilindiği gibi, tatbikatların düşman-kırmızı kuvvetleri olur. Bu rezalet tanımlı sözde “tatbikatta” düşman kuvvetleri Türkiye’dir.

Gerçi saptamak gerekir ki; emperyalizmin düşmanı olmak bizim genetiğimizdir.

Bu insanlığa karşı suç olan yani bir devletin terör örgütlerini açık seçik olarak destekliyor olması, desteğin ötesinde bilerek, isteyerek bir terör örgütünün aklını, parasını, silahını, üniformasını, stratejisini vererek, sahaya sürmesi ve hedefe Türkiye’yi koyması, Türkiye’nin en hayati meselesidir.

Üstelik bu mesele sadece güvenlik meselesi de değildir. Ekonomik, toplumsal, siyasal ve stratejik boyutlarıyla en kapsamlı, en derin meselesidir ki, bunu karşı mücadelede iç cephenin önemi her şeyden önceliklidir. O yüzdendir ki, emperyalizmin seçimlere yönelik ilgisi her zaman diri ve canlıdır.

Bir yandan PKK terör örgütünün siyasi uzantıları üzerinden, bir yandan da FETÖ ihanet şebekesi üzerinden sürekli Türkiye’nin iç cephesinde gedikler açabilmenin, fitne sokabilmenin şer çabasındadır.

Bir yandan PKK ve onun siyasi kolu ve o kolla kol kola girenler üzerinden, bir yandan da FETÖ eliyle iç cepheye yönelik şer hevesi sürmektedir.

Öte yandan Karabağ’ın 30 yıldır süren işgalden kurtarılarak özgürleşmesinin ve böylece Azerbaycan’ın toprak bütünlüğüne kavuşmasının hazımsızlığı da bir başka terör kulvarını hareketlendirmiştir. Taşnak damarının beslediği, emperyalist çıkarın piyonu olan Ermeni terör çetelerinin yeniden hareketlendirilmesi de dikkat çekicidir. ABD’de Türkiye ile ilgili bir toplantıda, Türkiye Büyükelçisi’ne ve katılımcılara yönelik linç girişimi de açık bir terör saldırısıdır.

Öte yandan Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde, FETÖ’nün ve onunla dirsek teması olan siyasi unsurların, Türkiye’nin hasmı emperyalist odakların uzantılarının topyekun aklanmaya çalışıldığı sözde belgesel eliyle yapılan hamle de, Türkiye’nin iç cephesine yani iç ahengine yöneliktir.

Açık olarak bir keza daha belirlemeliyiz ki, Türkiye’nin verdiği mücadele, tam bağımsızlık mücadelesidir. Bu mücadelenin hasmı emperyalizmdir. Ona karşı duramayanın, söz söyleyemeyenin, mücadele azmini ortaya koyamayanın cephesi, Türkiye cephesi olamaz.

Önerilen Haber

Dağılmış masanın ve ‘sırttaki hançerlerin’ seçim yansımaları

Yerel seçim gündemi, partilerin adaylarını açıklamalarına odaklanmış olarak seyrini sürdürüyor. Cumhur ittifakının adaylarının çok büyük …