Anasayfa / Köşe Yazıları / S-400 meselesinde Türkiye gerçeği

S-400 meselesinde Türkiye gerçeği

“Erdoğan, 17 yıllık iktidarı boyunca Türkiye’yi, kendine göre, Çin, Rusya, Avrupa Birliği ve ABD ile rekabet edebilecek kadar, daha güçlü, uluslararası arenada da daha bağımsız bir aktör haline getirmeye çalıştı. Kurduğu ilişkiler ile kimin tarafını tuttuğu konusunda Avrupa ile Amerika’yı afallatıyor. Bunun yanıtı kısa, kendi tarafını tutuyor. Anlaşmanın altında yatan gerekçe, Erdoğan’ın 2016’da, aralarında Erdoğan’ın yakın arkadaşlarının da bulunduğu 200’den fazla Türk’ün öldüğü darbe girişiminden Washington’ı sorumlu tuttuğu derin devlet şüphesi olabilir… Rus hava savunma sistemi S-400’ün satın alınmasına ilişkin anlaşmanın Erdoğan’ın, sömürgeci Batılı güçlere karşı, bağımsız ve güçlü bir Türkiye oluşturma konusundaki kararlılığını göstermektedir.”

Bu satırlar ABD’de yayın yapan New York Times gazetesinden. S-400 hava sisteminin unsurlarının Türkiye’ye gelmeye başlamasıyla, Türkiye-ABD ilişkilerinin seyrine yönelik yapılan haberde yukarıdaki değerlendirmeler yapılıyor. Nerede yapılıyor? ABD’de de. Bu sözleri Türkiye’de söyleyemeyen, yaşanan süreci hiç değilse New York Times gazetesinin zaviyesinden değerlendiremeyen çok sayıda siyasetçi, gazeteci, akademisyenin varlığını hatırlayınca, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik yıllardır sürdürülen yıpratma çabasının çeşitli boyutları çok daha net anlaşılıyor.

Daha öncede G-20 Zirvesi’nde Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ABD Başkanı Trump görüşmesinde Trump’ın S-400 meselesine ilişkin; “Cumhurbaşkanı Erdoğan, Obama yönetiminden Patriot almak istedi fakat izin verilmedi. Obama döneminde Türkiye’ye adil davranılmadı” sözlerini hatırlayınız.

Bu sözler içimizdeki S-400 karşıtlığını başlatmak isteyenleri adeta açığa düşürmüştü. Öyle ki; ABD Başkanı’nın bile hak verdiği bir konuda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı nasıl suçlayacaklardı. Oysa bu açıklamaya kadar bir partinin dış ilişkilerden sorumlu eski diplomat genel başkan yardımcısı partisi adına konuşarak, S-400 alımında muhalefetini ortaya koymuştu. Bir başka partinin genel başkanı TV ekranlarında S-400’lerin, “Sarayın korunması için alındığını”söyleyecek kadar meseleyi sulandırmaya çalışmıştı. Bazı milletvekilleri yine TV ekranlarından S-400 meselesinde Türkiye’nin kararlılığını eleştirmişlerdi. Şimdi bu kişilere ve bunlar gibi düşünenlerin önemli bir kısmında ses sade yok. Trump’ın gerisine düşmenin mahcubiyeti var mı bilinmez ama gerçeğin ağırlığının altında kaldıkları çok açık. Gerçi bir kısmı ağız değiştirmiş durumda. Bu bile olumlu gelişme.

Sonuçta ABD içindeki; Trump, derin devlet, lobiler uyumsuzluğunun yansıması olarak ortaya çıkmış olsa da Türkiye’nin kararlılığının, hakka, hukuka, adalete dayalı direnci sonuç almıştır. Herkes bilmelidir ki, Türkiye silah pazarı olmaktan çıkmıştır. Savunma sanayiinde üretim gücünü her geçen gün artıran, aldığı S-400 hava savunma sistemini de kısa bir süre sonra bu üretim gücünün bir parçası haline getirmesi esastır. Bu esas doğrultusunda F-35 uçaklarının Türkiye’ye verilmemesi, Türkiye’nin savunma sanayiindeki üretim gücü zedeleyen değil, bilakis artıracak bir sonuç olacağının da bilinmesi gerekir.

Türkiye seçenek üreten, çıkarlarını merkezine alan, geleceğine sımsıkı sarılan bir ülke olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kararlılığıyla simgeleşen istiklal yürüyüşünü sürdürüyor…

Kıbrıs Barış Harekatı’nın 45’inci yıldönümünde KKTC’nin Barış ve Özgürlük Günü kutlu olsun…

Önerilen Haber

Dağılmış masanın ve ‘sırttaki hançerlerin’ seçim yansımaları

Yerel seçim gündemi, partilerin adaylarını açıklamalarına odaklanmış olarak seyrini sürdürüyor. Cumhur ittifakının adaylarının çok büyük …