Kur saldırılarının hedefi ve cesaretlendirdikleri

Kur saldırıları durmuyor. Ara ara Türkiye’nin istikrarını yoklamayı ihmal etmiyor. Küresel finans baronlarının Türkiye ilgisi hiç eksilmiyor.

Çok rahatsızlar. Türkiye’nin Maliyesinin milli karakter kazanmasının huzursuzluğu içindeler. Para düzeni, dünyadaki güç mücadelesinin en önemli av sahasıdır. Yükseliş sürecindeki ülkelerin; terbiye edilmesi, yükselişinin durdurulması, köreltilmesi arzulanır. Bunun için de, o ülkenin dışarıdan yönetilmesi adına finans araçlarıyla sürekli kırbaçlanması gerekir.

Türkiye’de Soğuk Savaş döneminin yerleşik düzeninin değişmesi, huzursuzluklarının en önemli kaynağıdır. O dönemin kurulu düzeni; döviz-faiz-borsa üçgeniyle kıskaca alınmış Türkiyegörüntüsüdür. Zayıf, kırılgan, kısa ömürlü koalisyon hükümetlerinin piyasa araçlarıyla kontrol edildiği dönemdir. IMF vesayeti, tüm vesayet sisteminin adeta finansörü, teminatı, koruyucusu, ekonomi-politiği durumundaydı. Türkiye’yi su yolu yapan, siyah bondçantalı IMF memuru Cottarelli, Türkiye’nin dışarıdan yönetilmesinin simgesi ve komiseri görüntüsündeydi.

Bu noktada hatırlatmak gerekir; Soğuk Savaş Döneminde Batı Bloğunun patronajlığını yapan

ABD için Türkiye’nin bilhassa Maliye, Hariciye ve Savunma bakanlarının kimlikleri çok önemliydi.

Maliyesi milli karakterle yönetilmeyen hiçbir ülkenin geleceği olamaz.Merkez Bankası ve diğer tüm mali üst düzey kurum vekuruluşları milli iklimin sarsılmaz unsurları yapılmadıkça o ülkenin güçlü olması, istikrarlı yönetime kavuşması, dış müdahalelere karşı dayanıklı olması mümkün değildir.

Türkiye’nin Maliyesi, yeni Bakanıyla birlikte arzu edilen milli karakterini sağlamlaştırmış, buna ilişkin önemli kararları hayata geçirmiştir. Hatırlayınız; 2018 Ağustos ayında kur saldırısıyla karşı karşıya kalmıştık.Ekonomide ezberleri bozan kararlarla,Londra merkezli finans baronlarının şer niyetleri püskürtülmüş, Türkiye yoluna emin adımlarla devam etmişti. Daha sonra 31 Mart 2019 yerel seçimlerine birkaç gün kala; yine aynı odaklardan, yine manipülatif, yine tetikçiler eliyle yeni bir kur saldırısı denenmişti.

Amaç; kuru yukarıya fırlatıp, içeride yerel seçim öncesi kaos çıkararak, hükümeti, doğrudan CumhurbaşkanıErdoğan’ı yıpratarak, devirmek. Yine başaramadılar ama geçen hafta bir kez daha denediler. Ellerinde Türk Lirası (TL) olmadan, hızlı ve yüklü dolar almaya çalışarak, kurumanipülatif olarak yükseltmeye çalıştılar. Ama yine başaramadılar. Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak Bakan olduktan sonra bu tür kur saldırılarına karşı kurulan sisteme, duvara tosladılar ve hüsrana uğradılar. Haklarında hukukisüreç başlatıldı ve 3 yabancı banka için derhal işlemyasağı uygulandı.

Maliye’nin başına Berat Albayrak geçtikten sonra Londra Merkezli finans tetikçileri eliyle 3. kez yaşanan bu saldırılarının amacı çok açık değil mi?

Maliyenin Milli karakterini zedelemek, Bakan Albayrak’ı yıpratmak ve nihayetinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı siyaset dışı, hukuk ve ahlak dışı yol ve yöntemlerle devirmek.

Son dönemdeki darbe çağrıştıran ifadelerin ete kemiğe bürünmüş şeklidir bu kur saldırıları. Bu kur saldırıları; “erken seçimle veya başka bir şekilde iktidar gidecektir”ifadesinin açıklamasıdır. “Saray rejimi gidecek” salvoları atanların cesaretidir bu kur saldırıları.

Bakan Albayrak’ın küresel baronların içimizdeki mikrofonlarının dilinden düşmemesinin, sürekli “damat” vurgusuyla akıllarınca yıpratma çabalarının da sebebi budur.

Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak; yeni ekonomik programıyla değişimin mimarıdır. Bu değişim özetle; ihracata ve istihdama dayalı yüksek katma değerli üretim modelinin ihtiyacını, gereğini yerine getirmektir. Yani; TL’nin değerini, kur ve faizi geçmişte olduğu gibi dışarıdan değil, Ankara’dan yönetmektir.

Türkiye’nin Türkiye’den yönetilme kararlılığı sürüyor…Pes etmeyeceğiz…