İdlib’de ne işimiz var diyenlere

Mehmetçiğin ne işi var İdlib’de diyenlere bir kez daha açıkça diyoruz ki; Türkiye’yi hedef alan emperyalizmin terör maşaları PKK, DEAŞ, HTŞ ve onlarla dans eden Esed’in saldırganlığına karşı Türkiye’nin bütünlüğünü, istiklalini korumak için Mehmetçik İdlib’dedir, Suriye’dedir. İdlib; Suriye’nin özetidir, daralan üçgenidir. 2011’den beri yaşanan kaosun geldiği son noktadır. İdlib; Suriye’nin büyük fotoğrafının odağıdır. İdlib; Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı askeri harekatlarıyla teröre karşı verilen mücadelenin kazanımlarının direncidir. İdlib; Doğu Akdeniz’den yansıyan enerji savaşının en önemli jeopolitik menteşelerinden biridir. İdlib; Hatay’ın jeopolitik kalkanıdır. İdlib; Esed denen kuklanın kendi halkını çocuk, kadın, sivil demeden katlederek, mezhepsel katliamlarına sahne olan son vahşet coğrafyasıdır.

Tüm bunlara karşı Türkiye’nin bugününü ve geleceğini korumak için, mazlumlara kol kanat germek için, Suriye’yi paramparça etmeye çalışanların aslında Türkiye’yi hedefe koyduklarını bilerek, şer planlarını yırtıp atmak için Mehmetçik İdlib’dedir.

Doğu Akdeniz’in enerji kaynaklarını hem coğrafi hem de hukuki hiçbir hakkı olmayanların türlü oyunlarla göz koyanlara karşı, Türkiye’nin en az 100 yıllık geleceğine sahip çıkmak için İdlib’dedir. Suriye’nin kuzeyinde oldubittiye getirilerek, PKK terör örgütü eliyle terör koridoru açıp, ardından garnizon devletçiği kurmak isteyenlerin şer niyetlerini kursaklarında bırakmak için İdlib’dedir, Suriye’dedir. Bu gerçekleri görmezden gelenler, bilerek isteyerek çarpıtanlar için Esed’in her yaptığı doğrudur. Bir kez olsun bu zatlardan ve bu çevrelerden Esed eleştirisi, kapsamlı bir Suriye analizi, kimlerin neden ve nasıl bu sürecin müsebbipleri olduğunun doğru saptamasını duyamazsınız. Esed’in mezhepsel kıyım peşinde olduğunu, ülke nüfusunun %75’ini oluşturan Sünni çoğunluğu zorbalıkla, katliamlarla, kadın, çocuk demeden hastane, okul ayırmaksızın yerle bir eden kirli, kalleş saldırılarına bir kez olsun en yüksek sesle karşı koydukları görülmemiştir. Esed’i de; tüm ülkesine sahip çıkan, ülkesinin toprak bütünlüğünü koruyup kollayan, bu uğurda mücadele eden, bunun için de terör örgütlerini siyasi muhaliflerden ayırt ederek onlarla mücadele eden bir vatansevermiş gibi yansıtmaya çalışmaları da tam bir sahtekarlık.

ABD, Rusya, İran, İsrail, Fransa, İngiltere, Almanya, Suriye’dedir, İdlib’dedir. Kimisi doğrudan, kimisi de aracılarıyla ve kimisi ajandasıyla, karanlık hesaplarıyla İdlib’dedir. Hiçbirinin Suriye’ye ne sınırı vardır ne de ortak medeniyete dayalı tarihsel bir derinliği, bağı vardır. Bu ülkelerin dertleri; Suriye’nin mazlum halklarının geleceği, siyasi birliği, toprak bütünlüğünün sağlanması, demokrasi ihtiyacının karşılanması, barış ve huzur içinde yaşamı imkanına kavuşturulması değildir.

Kimi doğrudan, kimi de birbirini kontrol edebilmek için Suriye’de kaynak hırsızlığı, adalet ve hukuk ihlalleri, mazlum halklara zalimlik için Suriye’deler. Yoksa bu güçlerin Suriye’nin huzura kavuşmasını istemeleri ve terör tarlası olmaktan kurtulmasını arzulamaları durumunda ortada asla Suriye sorunu kalmaz. Ama biliyoruz ki, bu ülkeler sorunun çözücüleri değil, sorunun üreticileridir.

Sebep oldukları kaosun doğrudan Türkiye’ ye yansıması, hedef ülke haline getirilmesine karşı Türkiye hamleler yapmıştır ve yapmaya devam etmektedir.

Şimdi de Bahar Kalkanı harekatıyla Mehmetçiğe kahpece saldırılar yapan Esed güçlerine karşı en kapsamlı askeri harekata başlamıştır. Bilinmelidir ki, bu bir siyasi mesele değil, milli meseledir.

TV ekranlarında ve köşelerinde Türkiye İdlib’de HTŞ denilen terör örgütünü desteklemek için Mehmetçikler şehit oluyor diyenlere rastlayınca, bunlara da inanların da olduğunu fark edince düşmanı dışarıda aramayalım. Asıl meselemiz budur… Asıl meselemiz iç cephedeki ihanettir…