Türkiye’nin iç cephesine yönelik hamleler eksilmiyor. Küresel emperyalist refleks, Türkiye’nin direncini kırma hevesinden vazgeçmiyor.
ABD Başkanı Biden; Suriye ile ilgili “acil durum halinin” uzattığına ilişkin kararını bildiren Temsilciler Meclisi’ne yolladığı mektubunda, Türkiye’yi hedef almaya devam ediyor. Biden mektubunda diyor ki;
“Suriye’deki ve Suriye ile ilişkili durumlar, özellikle de Türkiye Hükümeti’nin kuzeydoğu Suriye’ye askeri saldırı düzenleme eylemleri, DEAŞ’ı yenme politikasına zarar veriyor, sivilleri tehlikeye atıyor, bölgedeki barış, güvenlik ve istikrarı zedeleme tehdidi barındırıyor, ABD’nin ulusal güvenliği ve dış politikası için bir tehdit oluşturmayı sürdürüyor. Bu nedenle, Suriye’deki durumla ilgili olarak 13894 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile ilan edilen ulusal olağanüstü halin devam ettirilmesi gerektiğine karar verdim.”
ABD Başkanı Biden, esasen terör örgütleriyle dans etmeye devam edeceğim diyor. Onlarla içli dışlı olmanın ABD çıkarına olduğunu söylüyor. Bu kirli ve kanlı planın oyun bozucusu Türkiye’yi de hedef almaya devam ediyorum diyor.
ABD Başkanı’nın Türkiye ile derdi nedir? Ne istemektedir Türkiye’den? Türkiye’nin güçlülüğüne mi, zayıflığına mı karşıdır. Türkiye’nin zayıflığından mı, giderek daha fazla güçlenmesinden mi rahatsızdır? Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı neden sevmemektedir? Neden ondan kurtulmak istemektedir? 15 Temmuz’da başaramadığını şimdi neden seçimlerden beklemektedir? Bu denli rahatsızlığı nedendir? Cumhurbaşkanı Erdoğan’a karşı, neden açıkça muhalefet partilerini desteklemeliyiz demektedir? Cumhurbaşkanı Erdoğan karşıtlığının asıl sebebi nedir?
Bu soruların cevabı çok açıktır ve şu hususlarda saklıdır;
Emperyalist refleks; direneni haz etmez, boyunduruğa kolayca girene alışkındır. Kendi yazdığı oyunun sadakatli oyuncuları olunmasını bekler.
Aykırılığa tahammülsüzdür. Kendinin sınırsız sadakat göstermeyeceği bağlılıkları üretir. Onların da zamanı geldiğinde yok oluşlarına ya doğrudan yol açar ya da seyirci kalır.
Onun gözünde herkesin bir kullanma süresi vardır. Vakti zamanı geldiğinde kullanılanalar terk edilir veya gerekirse yok edilir.
Şahsiyetli duruşlar, milli çıkarlar, tam bağımsızlık vurguları en çok canını sıkanlardır. Kuklalarla, taşeronlarla, aparatlarla zahmetsiz yönetim arzular.
İç cephelere karşı çok ilgilidir. Hedefe koyduğu aktörün iç cephesini karıştırmayı çok ister. Hedefe koyduğu ülkenin içinde mutlaka muhiplerine ihtiyaç duyar. Deşifre oldukça yenilerini sahaya sürer. Plastik suratlar olarak, maskeli olmalarına özen gösterir.
Kendisine yönelik potansiyel karşıtlık oluşturabilecek her düşünce akımının veya inanç yapısının içine girerek kontrol etmek ister, başaramazsa sahtelerini üretir. Onlar eliyle; milli direnişleri, milli mücadele aktörlerini, ülkesinin refahı ve bağımsızlığı için can vermeye hazır olanların direncini kırmaya, varlıklarını zedelemeye çalışır.
İç cepheye fitne sokar. Bölünmeleri besler. Karşıtlıkları derinleştirmeye çabalar. Sürekli çatışma atmosferinden yana olur. Yeri geldiğinde ihtiyaç halinde bu iklimi devreye sokar.
Hedef ülke Türkiye için tüm bunlar denedi, denemeye devam ediyor. İçerden çökertebilmenin çabaları sürüyor ama Türkiye’nin direnci de, mücadelesi de eksilmiyor.
Başaramayacak…