Anasayfa / Köşe Yazıları / AİHM kararının hukuk kılıfına sığınanlar

AİHM kararının hukuk kılıfına sığınanlar

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Büyük Dairesi’nin (AİHM) PKK terör örgütünün siyasi uzantısı HDP’nin Eski Eş Başkanı Selahattin Demirtaş’ın yargılama sürecine dair verdiği kararın siyasi içeriği dikkat çekicidir.

Demirtaş’ın tutukluluk halinin devamına ilişkin AİHM’in kararında yer alan; “hukuki değil, gizli siyasi amaçlardan kaynaklanıyor” ifadesi bile tek başına AİHM kararının siyasi, stratejik niteliğini ele veriyor.

Bu noktada Batusuna partisinin kapatılmasına dair kararı hatırlamak gerekir. İspanya’nın ETA ayrılıkçı örgütünün siyasi uzantısı Batasuna partisinin İspanya Yüksek Mahkemesi tarafından, ETA şiddetini kınamamasının, teröre örtülü destek anlamına geldiği gerekçesiyle kapatması üzerine AİHM’e yapılan başvuruya AİHM’in cevabı, kararı onaylamak olmuştur. Kapatılma kararının sözleşmeye aykırılık taşımadığına hükmedilmiştir.

AİHM, Demirtaş dosyasına bu refleksle yaklaşmak istemeyerek, kararına ağırlıklı olarak siyasi bakışını yansıtmıştır. Ayrıca Demirtaş’ın yargılama süreci bütünüyle tamamlanmamış, 2019 tutukluluğu için iç hukuk yolları henüz tüketilmemiştir. AİHM bunu da dikkate almayıp, doğrudan yargılamaya müdahale etmeye karar vererek, aslında kendi istediği doğrultuda yargılamanın yapılmasını istemiştir. Bu durumun siyasi refleksini, hukuki izahla örtmeye çalışmak her şeyden önce vicdanen kabul edilemez.

Ayrıca AİHM kararları, ulusal mahkemelerin ara karar ve kesin kararlarını hak ihlali boyutuyla inceleyen kararlardır ve bu esasıyla da kararları bozma veya ortadan kaldırma yetkisi yoktur. AİHM Demirtaş’ın suçlu olup olmadığına karara verecek merci değildir. Ona bağımsız Türk mahkemeleri karara verecektir. Tutukluluğuna ilişkin ihlal kararını verebilir ama bu kararı da değerlendirecek olan yine bağımsız Türk mahkemeleridir.

AİHM daha önce de kendisiyle çelişen birçok kararın sahibidir. Benzer başvurularda özellikle Avrupa söz konusu olduğunda verdiği kararların farklılığı da bilinmektedir.

Şurası çok açıktır ki, AİHM’nin varlığı da, işleyişi de Avrupa’nın kamu düzeni, güvenlik algısı, stratejik içeriğine yönelik hassasiyetlerinden bütünüyle bağımsız değildir. Diğer bir ifadeyle hukuku yorumlarken, bu hassasiyetlere kayıtsızlık kalmayacak bir işleyişe sahiptir.

AİHM için; terör, terörist, teröre destek veren, terör eylemi, terör eylemine destek gibi kavramların tarifi nasıldır acaba? Mesela bu konularda Avrupa söz konusu olduğunda bu tarif ve tasnif nasıl bir içerik kazanır? Türkiye söz konusu olduğunda nasıldır?

Açıkça saptayalım ki; teröriste terörist denir, teröristi destekleyene de terörist denir, teröriste sessiz kalana terörist destekçisi denir, terörist destekçisiyle siyasi çıkarlar uğruna işbirliğine girişene de terör destekçisinin işbirlikçisi denir.

Bu denklemi, bu dizilişi Türkiye içinde uygulandığınızda her şey netlik kazanır.

AİMH kararını sorgusuz sualsiz baş tacı edenlere, sormak gerekir. Hükümleri verilen FETÖ mensubu darbeci şahıslar da günün birinde AİHM’e başvurma imkanı bulsalar, 15 Temmuz’u “kontrollü darbe”, FETÖ ve terör örgütleriyle hukuki mücadele için OHAL kararının alındığı 20 Temmuz’u “asıl darbe” ve bunun da 1 milyon mağduru vardır sözlerinin atmosferinde acaba AİHM nasıl bir karar verir?

Demirtaş kararı gibi bir karara varırsa, bugün AİHM kararına toz kondurmayıp, AİHM’i yere göğe sığdırmayanların yaklaşımı nasıl olurdu acaba?

Uzun sözün kısası, yönetenleri eliyle HDP; PKK terör örgütü anatomisinin siyasi uzantısı olarak, demokrasi ve insan hakları maskesiyle siyasi alanı kirleterek daha fazla yol alamaz. Diyarbakır ve Şırnak Annelerinin; şahitlikleri, yüreklerindeki acı, ortaya koydukları sarsılmaz direnç her türlü mahkeme kararından kuvvetlidir.

Onlar diyor ki; “burayı parti sanmayın, onlar evlatlarımızı emperyalizme maşa yapmak için terör örgütüne teslim ettiler. Çocuklarımızı çaldılar.”

Bu sese kulak veremeyen, koşup gidip ana yüreğinden gerçeği öğrenemeyen siyasetin bu ülkeye faydası yoktur.

İçişleri Bakanı’nın TBMM kürsüsünden paylaştığı; PKK’nın kaçırıp, eline silah tutuşturduğu ortaokul çağındaki çocukların görüntülerine karşılık, oturdukları Meclis sıralarından masalara vurarak, gürültü yapanlar, PKK anatomisinin bir parçası olduklarını bir kez daha ifade etmişlerdir. Buna şahit olup da, sırf İçişleri Bakanı’na destek oluruz kaygısıyla seyirci kalanların durumu hazindir.

Oysa Türkiye’de aydın olmanın ölçüsü buradan başlamaktadır.  


Önerilen Haber

Dağılmış masanın ve ‘sırttaki hançerlerin’ seçim yansımaları

Yerel seçim gündemi, partilerin adaylarını açıklamalarına odaklanmış olarak seyrini sürdürüyor. Cumhur ittifakının adaylarının çok büyük …