Anasayfa / Köşe Yazıları / ABD’nin zamana oynaması

ABD’nin zamana oynaması

Türkiye açısından Suriye’deki gelişmeler hayati önemini korumaya devam ediyor. Bir yandan Soçi mutabakatı kapsamında İdlib’e yönelik süreç devam ediyor, bir yandan Münbiç konusunda ABD ile varılan anlaşmanın gereklerinin yerine getirilmesi bekleniyor ve hepsinden önemlisi bir yandan da nihai olarak Fırat’ın doğusundaki PKK/PYD-YPG varlığının sonlandırılmasına yönelik Türkiye’nin kararlılığı sürüyor.

Bu noktada ABD’nin yaklaşımındaki ikircikli tutum, PKK/PYD meselesinde yerleşik hale gelen yaklaşımını perdelemeye yetmiyor. Türkiye’yi zamana yayarak oyalama çabası, Türkiye’nin kararlılığının gözünden kaçmıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sıklıkla vurguladığı gibi oyalama taktikleriyle mesafe almaları çok da mümkün görülmüyor.

Yönetimler değişse de, başkanlar farklılaşsa da ABD’nin Suriye’nin kuzeyine yönelik ısrarı, PKK/PYD-YPG terör örgütüne yönelik tutkusu hiç değişmiyor. Artık hepimizin çok bildiği gibi Suriye, Irak ve Doğu Akdeniz enerji jeopolitiğiyle harmanlanmış ABD-İsrail çıkarlarına hizmet eden bir ajandanın gereği ısrarla yerine getirilmek isteniyor. Bunun için zamanın seyri kullanılıyor. Hemen değilse de zaman içinde Türkiye’de siyasi anlamda değişimler olabileceği beklentisine bel bağlanıyor.

Direnci kırılamayan Türkiye’nin iç cephesinde gedikler açarak, siyasi yelpazeden seçenek üretilmeye çalışılıyor. Bunun için ABD’ye bayrak sallayanların varlığı, ABD açısından umutlu bekleyişi besliyor.

Zamana oynayan ABD için beklenti; PKK-PYD terör yapısının birbirinden ayrı değerlendirilmesine, PYD’nin meşrulaştırılmasına, bir süre sonra PKK’nın tasfiye dilerek, PYD üzerinden terör yapısının Türkiye tarafından meşru bir yapı olarak kabul edilmesine dayanıyor. Bu durumu Türkiye’nin mevcut yönetiminin kabul etmesi mümkün değildir. Ancak gerek Fırat Kalkanı, gerekse Zeytin Dalı harekatında ikircikli tavır sergileyen siyaset aktörlerinin varlığı, “Suriye sınırımızda PYD’nin olmasından rahatsız olmayız” diyebilen siyaset diline rastlanması ABD açısından zamana dair beklentiyi motive etmektedir. Ayrıca hâlâ sistemin içinden bütünüyle temizlenememiş kripto FETÖ unsurlarının varlığı da ABD açısından bir başka beklenti kaynağıdır.

Bu yüzdendir ki, bugüne değin Türkiye’nin tüm seçimleri sıradan, olağan, klasik seçim yarışının çok ötesinde, Türkiye’nin geleceğine dair varlık, yokluk tercihine yönelik gerçekleşmiştir.

Şimdi de yerel seçimler içinde aynı durum söz konusudur. MHP lideri Bahçeli’nin İstanbul, Ankara gibi büyük şehirlerin belediye başkanlarının Cumhur İttifakı olarak kaybedilmesi durumunda Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin tartışmaya açılacağı kaygısını besleyen de esasen bu duyarlılıktır.

ABD’li Papaz Brunson’un tahliyesinin, Türkiye-ABD ilişkilerine yansımasının kısmı iyimserlikten öteye gitmeyeceğini bilen her iki taraf açısından asıl olanın giderek adeta yapısallaşan sorunların aşılmasıdır. Bunun içinde çözüm yolu tektir. O da; ABD’nin Türkiye’nin haklılığına saygı duyması ve gereğini hukukun, adaletin, demokrasinin, insan haklarının zemininde yapmasıdır.

Önerilen Haber

Dağılmış masanın ve ‘sırttaki hançerlerin’ seçim yansımaları

Yerel seçim gündemi, partilerin adaylarını açıklamalarına odaklanmış olarak seyrini sürdürüyor. Cumhur ittifakının adaylarının çok büyük …