Anasayfa / Köşe Yazıları / Türkiye’nin güvenliği ve S-400’ler (Akşam Gazetesi)

Türkiye’nin güvenliği ve S-400’ler (Akşam Gazetesi)

Soğuk Savaş sonrası yeni uluslararası güvenlik ortamı, birçok yeniliğe ihtiyaç duyarken geçmişin güvenlik kurumları eski alışkanlıklarıyla varlıklarını ve statükolarını sürdürmenin gayretinde.

Geçmişin iki kutuplu siyasal sistemi karşıtlıklar üzerinden yapılanıyor, kurumları karşıtının varlığıyla anlam buluyordu. Güvenlik alanında her adım simetrisini karşı blokta üretiyor, buna bağlı olarak karşılıklı kontrol düzeneği hep öncelik kazanıyordu. NATO’nun varlığı ve davranış önceliği, Varşova paktının varlığı ve davranışlarıyla biçimleniyordu. Ancak Soğuk Savaşın, Sovyet sisteminin, Varşova paktının ortadan kalkması, NATO’nun varlığının sonlanmasına yol açmadı. Aksine NATO’nun varlığının sürmesine özel önem verildi.

Türkiye NATO’nun Soğuk Savaş yıllarında kanat ülkesi durumunda ve buna bağlı olarak Sovyet tehdidine karşı ileri bir karakolu niteliğindeydi. Bu koşullar değişti. Türkiye’nin yeni jeopolitiği yeni bir zeminde yeniden büyük değer kazandı. Bu noktada Türkiye Soğuk Savaş sonrası dönemde yoğun bir terör saldırısıyla karşı karşıya kaldı.

Bu bağlamda NATO üyesi ülke olarak Türkiye için NATO’nun bırakınız güvenlik üretimini aksine birçok NATO ülkesi özellikle PKK terör örgütüne her açıdan kol kanat gerdi, ev sahipliği yaptı. Bir terör örgütünü ayakta tutan silah, para ve insan üçlüsünün her zaman adeta tedarikçisi oldular.

Bugün de bu çizgi ve anlayış maalesef değişmiş durumda değil. Türkiye aleyhine en yakıcı güncel bir güvenlik sorunu olarak sürdürülmeye devam ediyor. Bunun bugün için en çarpıcı olanı, ABD’nin PKK/PYD zeminini Suriye’de yeni bir format altında silahlandırıyor olmasıdır. Bu çarpıcı ve hukuk dışı tabloya göre; bir terör örgütü, NATO’nun en önemli ülkesi tarafından hiçbir parasal bedel almadan her türlü silahla buluşturulmuş durumda.

Bu noktada Türkiye hem NATO ülkesi olmaya devam ediyor hem de beka sorunu haline gelmiş yakıcı terör örgütlerinin her türlü saldırısına karşı milli güvenlik stratejisini her zamankinden çok daha güçlü bir şekilde yerli ve milli karakterle yeniden yapılandırıyor.

Bir yandan milli savunma sanayiinden dışa bağımlılığı en aza indirecek bir kulvarı yapılandırıyor, bir yandan da mevcut ihtiyaçlarını gidermek adına NATO dışı ülkelerle güvenlik işbirliğine özel önem veriyor. Terör örgütlerine ücretsiz silah akıtanların Türkiye’nin ihtiyacı olan silahları vermek istememesi nedeniyle kendi göbeğini kendisi kesiyor, yeni silahlar üretiyor, güncel ihtiyaçlarını başka ülkelerden temin ediyor. Rusya’dan alınacak olan S-400’ler böyle bir ihtiyacın ürünü. Türkiye bu füze savunma sistemiyle ve ayrıca balistik füze ihtiyacının giderilmesiyle caydırıcı niteliğini çok daha fazla pekiştirmiş olacak. Üstelik Rusya’dan tedarik edilecek S-400’lerin bir süre sonra ortak üretimine geçilecek.

Ordular esasen savaşmamak için vardır. Yani caydırıcılığıyla savaşın değil barışın tarafıdır. Ancak bu noktada tespit etmek gerekir ki; orduların bu özelliği daha çok Batı içindir. Yani Batı’nın orduları savaşmamak için vardır, özellikle Ortadoğu’nun orduları ise savaştırılmak için vardır. Buna göre Batı’da ordular caydırıcılığıyla, Ortadoğu’da kışkırtıcılığıyla kimliklenir. Batı ile Doğu arasında Türkiye’nin ordusu bunun istisnasıdır. Türk ordusu, kimsenin kışkırtacağı, mızrak ucu yapabileceği, başkalarının çıkarları uğruna taşeronluk yapacağı ve tüm bunlar için savaşın, çatışmanın öznesi olabilecek bir ordu değildir. Mayası buna uygun değildir. FETÖ ihanet şebekesinden arındıkça, Soğuk Savaşın blok bağımlılığının tortularından uzaklaştıkça, peygamber ocağı kimliğiyle, milletiyle bütünleşerek çok daha güçlü bir seviyede tüm mazlum halkların umudu olmayı sürdürecek.

Önerilen Haber

Dağılmış masanın ve ‘sırttaki hançerlerin’ seçim yansımaları

Yerel seçim gündemi, partilerin adaylarını açıklamalarına odaklanmış olarak seyrini sürdürüyor. Cumhur ittifakının adaylarının çok büyük …