Anasayfa / Köşe Yazıları / Libya’da askeri diplomasinin sonuçları

Libya’da askeri diplomasinin sonuçları

Libya için ateşkes çağrısı yapan ve bunun için gün ve saat veren Türkiye ve Rusya, üst ölçekte ortak çıkarlarının varlığıyla, alt ölçekte yaşadıkları bazı farklı pozisyonların bir kez daha önüne geçtiler.

Bu noktada Türkiye’nin kararlı tavrı kadar, hak, hukuk adalet esasına dayalı yaklaşımı etkili olmuştur. Askeri diplomasi sonuç almış, masada imzalanan Libya deniz yetki alanlarının sınırlandırılması anlaşmasının, mutlak korunma kararlılığı askeri zeminde tüm taraflara açıkça duyurulmuştur.

Ateşkesin sürekliliği konusunda tereddütlerin varlığını koruduğunu ve hangi sonuçlara yola açacağı konusunda belirsizliğin tam olarak giderilemediğini göz ardı etmeden her bakımdan yeni bir iklimin başladığını da kaydetmek gerekir.

Libya’da ağırlığını koyan Türkiye’nin varlığı, Rusya için Doğu Akdeniz jeopolitiği açısından son derece önemlidir. Unutmamak gerekir ki, Doğu Akdeniz euro bölgesi için Rusya’ ya seçenek oluşturan yeni tedarik coğrafyasıdır. ABD açısından da müttefiklerinin Rusya bağımlılığının giderilmesi açısından kıymetlidir. Henüz oyunu kurulmamış olan Doğu Akdeniz enerji jeopolitiğin de Rusya oyun kurucu rolünden çok, oyun bozucu rolüyle zemini kuvvetlendirme çabasındadır. Bu bağlamda zayıf halkalara eklemlenmek yerine sağlam zemine dayanmayı yeğleyecektir.

Rusya açısından Libya’daki Hafter, Türkiye’nin sahne almasıyla zayıf halkaya dönüşmüştür. Rusya açısından bu duruma dayalı tercih değişikliği kolaylaşmıştır. Türkiye’nin Libya ile yaptığı deniz yetki alanlarının sınırlandırılması anlaşması; Doğu Akdeniz’ e kıyısı olan birçok ülkeye olumlu yansıyacak yeni bir iklim üretmiştir.

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) Kıbrıs adasının tek hakimiymiş gibi Lübnan’la, İsrail’le, Mısır’la yaptığı deniz yetki alanları anlaşmaları yapmıştır. Şimdi bu ülkeler Türkiye ile aynı konuda anlaşma yapmaları durumunda hepsinin payına düşen alanların genişliği artacaktır. Aslında Doğu Akdeniz’e kıyısı olan paydaş ülkelerin Doğu Akdeniz’in kaynaklarından hak, hukuk temelinde paylaşılmalarının Türkiye hem imkanını yaratmıştır hem de öncülüğünü yapmıştır.

Türkiye’nin attığı bu adım, Yunanistan ve GKRY dışındaki aktörlerin çıkarınadır. Zira Yunanistan ve GKRY’nin AB ve ABD’yi de arkasına alarak, hak, hukuk tanımadan bugüne değin sergilediği tutum, Doğu Akdeniz’de huzur ortamının oluşmasının önündeki en temel engel durumundadır.

AB ve ABD tasallutundan kurtulanlar için yeni bir imkan doğmuştur. Rusya da bunun farkındadır.

Bir türlü farkında olmayanlar, içimizdeki bazı siyasi cenahlardır. Bir yandan Libya ile yapılan deniz mutabakatını olumlu bulup, diğer yandan bu mutabakatı koruyup kollayacak olan askeri anlaşmaya karşı çıkmak, deniz mutabakatına isteyip de karşı çıkamamanın tezahürüdür.

Bu cenahların diline doladıkları; “taraflar arasında arabuluculuk”,” savaş yerine diplomasi” gibi söylemlerin gerçekte ne olduğu ve nasıl başarıldığının kanıtı, askeri anlaşmanın yaptırım gücüdür. Hafter’i mecbur kılan husus, askeri diplomasinin diğer bir ifadeyle zorlayıcı diplomasinin kaçınılmaz etkisidir. Buna karşı çıkanlar, şimdi de Hafter’in ateşkese uymamasını nerdeyse dört gözle bekleyerek, buna çok sevinecek durumdadırlar. Çok yazık…

Önerilen Haber

Dağılmış masanın ve ‘sırttaki hançerlerin’ seçim yansımaları

Yerel seçim gündemi, partilerin adaylarını açıklamalarına odaklanmış olarak seyrini sürdürüyor. Cumhur ittifakının adaylarının çok büyük …