Anasayfa / Köşe Yazıları / Libya mutabakatından rahatsız olanlar

Libya mutabakatından rahatsız olanlar

Libya ile önce; “Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası” imzalandı. Böylece; Türkiye ve Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti, Akdeniz’de uluslararası hukuk kurallarından kaynaklanan tüm egemenlik haklarını ve/veya yetkilerini kullandığı deniz alanlarının, tüm ilgili faktörler dikkate alınarak adil ve hakça sınırlandırılması mümkün hale gelmiş oldu.

İmzalanan mutabakat sayesinde; Libya ile Türkiye arasında 18.6 millik (29.9 km) bir sınır çizgisiyle kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge (MEB) sınırları belirlenmiş oldu.

Bunun üzerine fırtına koptu. Yıllardır Türkiye’yi Doğu Aldeniz’de adeta denizsiz bırakmaya çalışanların planları suya düştü. Oldubittiler le uluslararası hukuku hiçe sayarak, hem Libya’nın, hem de Türkiye’nin haklarını gasp etmek isteyenlerin şer niyetleri sonuçsuz kaldı. Ancak kabul etmeliyiz ki; mücadele aslında yeni başlıyor. Türkiye’nin attığı bu adım, Doğu Akdeniz’de tüm dengeleri ters yüz etti. Türkiye’ye dayatılmak istenen Sevr karakterli adımlar boşa çıktı. Tıpkı Suriye’nin kuzeyinde olduğu gibi, Türkiye’yi içeriye kapatmaya çalışan emperyalist kuşatma, Doğu Akdeniz’de de püskürtülmüş oldu.

Süreç tabiatıyla bitmiş değil. Doğu Akdeniz’in zengin doğal kaynaklarının kokusunu alan sömürgeci güçler, her türlü pervasızlığın hesabındalar. Bir süredir Libya’nın iç karışıklığını yönetmeye çalışanların şimdi de yeni hamleler peşinde olduğu görülüyor. Libya’nın mevcut meşru Ulusal Mutabakat Hükümeti’ne yönelik çaba içindeki ABD vatandaşlığı da olan General Hafter’e her türlü desteği vermenin gayretindeler. Hafter eliyle Trablus Hükümeti’ni devirme planları hayat geçirilmeye çalışılıyor. Böylece Türkiye’nin ve Libya’nın kazanımları sömürgecilerin talanına tekrar açılmaya gayret edilecek. Meselenin en açık hali budur.

Şimdi de Türkiye ile Libya arasında, “güvenlik ve askeri işbirliği mutabakat muhtırası” imzalandı. Bu anlaşmayla esasen Türkiye ve Libya arasında belirlenen deniz yetki alanlarının güvenliğinin garanti altına alınması hedeflenecek. Türkiye bu konuda gerekirse askeri her türlü desteği verecek. Bu destek aslında; Türkiye’nin özellikle doğalgaz zengini bir ülke haline gelme ihtimalini güvence altına alınmasıdır.

Meselenin özü bu denli açık seçik ortadayken, söz konusu mutabakata TBMM Dışişleri Komisyonu’nda, HDP’nin yanı sıra CHP ve İYİ Parti’nin ret oyu vermesi, kaygı vericidir. Üstelik bu durumu CHP’nin Grup Başkan Vekili’nin; “Trablus yönetimi cihatçı bir yönetim, Tobruk yönetimi daha makul, seküler bir yönetim” diyerek savunması, en hafif değerlendirmeyle Türkiye’nin çıkarlarını yok sayarak, emperyalizmin tuzağına düşmektir.

Birleşmiş Milletler (BM) tarafından tanınan meşru Trablus hükümetini tam da emperyalizmin ağzıyla, ABD’nin karalama çabasına uygun tarzda “cihatçı” olarak tanımlayıp, General Hafter’in Tobruk yönetimini ise “seküler” olarak nitelemek, meselenin özünü perdelemektir. Zira “cihatçı” olarak etkilendirilmek istenen Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH), Türkiye ile Doğu Akdeniz’de dengeleri değiştiren anlaşmaya imza atmış iken, “seküler” olarak övülen darbeci Hafter ise, amiraline “Türk gemilerini batırın” talimatı vermişti.

Bu tarifleri, yakıştırmaları yapanın daha önce sarf ettiği; ”Bu hükümet dünyanın en doğru işini bile yapsa bizim bu hükümeti alkışlayacak halimiz yok” cümlesi, Libya konusundaki değerlendirmesinin dayanağıdır dersek, kendisine haksızlık yapmayıp, niyetinin gerçek sebebi belki daha iyi anlaşılmış olur…

Önerilen Haber

Dağılmış masanın ve ‘sırttaki hançerlerin’ seçim yansımaları

Yerel seçim gündemi, partilerin adaylarını açıklamalarına odaklanmış olarak seyrini sürdürüyor. Cumhur ittifakının adaylarının çok büyük …