Anasayfa / Köşe Yazıları / İstanbul seçiminden geriye kalanlar

İstanbul seçiminden geriye kalanlar

İstanbul seçmeni tercihini yaptı. Büyük bir oy farkıyla Millet İittifakı’nın adayı Ekrem İmamoğlu İstanbul Belediye Başkanı seçildi. Öncelikle bu sonucun hayırlı olmasını ve kazananın Türkiye olmasını diliyorum.

Hiç şüphesiz halkın verdiği karara saygı duymak demokrasinin gereği. Sonuçta milletin iradesi bu şekilde tecelli etmiştir. Ancak altını çizmek ve özellikle Türkiye’nin içinde bulunduğu mücadele sürecinde kimlerin nasıl saf tuttuğunu, kimlerin hangi beklentiler içinde olduğunu saptamak da ülkemize olan sorumluluğumuzdur.

Başından beri temel rahatsızlığımız; İstanbul seçiminin sadece İstanbul seçimi olmadığını görerek, özellikle bazı küresel çevrelerin bu seçime yükledikleri anlam, arzuladıkları sonuç ve buna dayalı orta veya uzun vadeli beklentileriydi.

Birbirinden farklı çevreler, Ekrem İmamoğlu’nun seçilmesine yönelik beklentilerini, en yoğun, en hararetli bir biçimde ortaya koydular. YSK’nın seçim yenileme kararına ABD’nin “not ettik”diyerek tepki duyması, Almanya’nın Federal Meclis Başkanvekili Claudia Roth’un YSK kararını “ savaş ilanı” sayması gibi daha birçok Türkiye karşıtı çevrelerin sözleriyle, eylemleriyle seçime müdahil olması, son derece rahatsızlık vericiydi.

Çok bekledik ki; bu söylenenlere, gösterilen bu yaklaşıma yönelik muhalefet adayından cevaplar verilsin. Bu seçim bizim seçimiz, halkımızla bizim aramızda, siz bu işe sakın karışmayın, müdahil olmayın denmesini çok istedik. Olmadı. Üstüne üstlük Washington Post’a henüz adayken üstelikte Türkiye’yi otoriterlikle niteleyen yazı yolladığına tanık olduk. Üzüldük, kaygı duyduk. İstanbul seçmeninin karar vereceği seçimin Washington’da bir arayışa konu olması endişemizin gerekçesiydi.

Zira ABD’nin; gerek S-400, gerekse Doğu Akdeniz’de, gerekse de PKK/PYD-YPG-FETÖ terör anatomisinde Türkiye tezlerine karşı tavrı, ısrarlı tutumu ortadayken bu arayışların Türkiye’nin iç cephesini zedelenmesine yol açacağı anlamına geleceğini hesap ederek endişe ettik.

Şimdi İstanbul Belediye Başkanı için zorlu bir süreç başlıyor. Çok sayıda birbirinden farklı beklentilerin yükü omuzlarındadır. Bilhassa HDP’nin yükünü nasıl karşılayacaktır zaman gösterecektir. Bir yandan hiç şüphesiz bir belediye başkanı olarak icraatlarıyla başarısı sınanacak, bir yandan da ülkenin siyasetçisi olarak bugüne kadar net yaklaşımını, fikrini ortaya yeterince koymadığı Türkiye’nin çok önemli konularındaki duruşunu göreceğiz.

Diğer yandan Cumhur İttifakı’nın neden kaybettiğini, hangi hataların yapıldığını en ince bileşenleriyle irdelemek, ittifak içindeki partilerin önceliği olacak. Siyasette her sözün, her davranışın, her hamlenin önemi büyüktür. Siyaset stratejik bir bütünlük alanı olduğu kadar aynı zamanda bir söz sanatıdır. Neyi söylediğinizden daha çok nasıl söylediğiniz önemlidir. Ayrıca unutmamak gerekir ki, doğruları yanlış kişiler söylerse doğru zarara görür.

Binali Yıldırım gibi son derece güçlü, birikimli, samimi, sahici, projeleriyle İstanbul’a çok şey kazandıracak bir adaya rağmen neden kaybedildiğinin en ince ayrıntısıyla ve soğukkanlılıkla irdelenmesi Cumhur İttifakı’nın her iki partisinin şimdi önündeki öncelikli uğraş olacaktır.

Kim nasıl teşhis koyarsa koysun esas olan Türkiye’nin istiklal meşalesinin sönmemesidir. Türkiye’yi Türkiye’den yönetme kararlılığının zedelenmemesi, bağımsızlık mücadelesinin sürmesidir.

Önerilen Haber

Dağılmış masanın ve ‘sırttaki hançerlerin’ seçim yansımaları

Yerel seçim gündemi, partilerin adaylarını açıklamalarına odaklanmış olarak seyrini sürdürüyor. Cumhur ittifakının adaylarının çok büyük …