Anasayfa / Köşe Yazıları / Yeni Zelanda’dan yansıyan terörün anatomisi

Yeni Zelanda’dan yansıyan terörün anatomisi

Yeni Zelanda’da yaşanan saldırı; küresel sömürü ve terör baronlarının kontrol ettiği terör dünyasının içinden süzülen örgütlü, planlı ve devamının gelmesi istenilen kirli bir düşmanlaştırma projesinin tezahürü olan bir terör saldırısıdır.

Bireysel bir şizofreni hali, ferdi bir saldırganlık sapkınlığı olarak nitelendirilerek hafifletilemez, sonuçları, içeriği ve işleyişi yeterince irdelenmeden üzeri örtülemez.

Ortadaki vahim tablo açık olarak, Batı’nın körelmeyen sömürü damarının ürettiği ırkçılığın ve son yıllarda giderek tırmandırılan İslam düşmanlığının ürünüdür. Bu örgütlü terör saldırısının hedefinde İslam’ın hak, hukuk, adalet ve barış ruhunu zedeleyebilme gayretinin yanı sıra çoraklaşan küresel vicdanı yeşertmeye çalışan Türkiye’nin olduğu da açıktır. Nitekim saldırıyı yapan teröristin, bir yanda kullandığı silahın üzerindeki yazılar, vurgular, isimler, semboller ırkçı, faşist, haçlı zihniyetinin dışavurumunu simgelerken, diğer yandan teröristin terör dokümanlarında Türkiye’nin, Ayasofya’nın, Türklerin, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın adının geçmesi Türkiye’nin hedefte olduğunu açıkça ortaya koyuyor.

Bir diğer acı gerçek ise; istisnasız tüm terör örgütlerinin denetimi, bu küresel sömürü ve terör baronlarının ve onların ülkelerinin uhdesinde olmasıdır. Türkiye’yi hedefe koyanlar da aynı aktörlerdir. PKK, FETÖ ve DEAŞ terör maşalarını yönetenlerde onlardır. Türkiye’nin yükselişi, küresel vicdanları sorgulayışı, zalimlerin zulmüne karşı mazlumların dili, nefesi, direnci, umudu, özgüveni olması, yeryüzündeki sömürü düzenine karşı mücadelesi en büyük rahatsızlıklarıdır.

Bu arada Avrupa Parlamentosu Türkiye raporu hazırlıyor ve raporda; Türkiye’nin Suriye’de terör örgütlerine karşı ayrımsız ve amansız mücadelesinden ve FETÖ’ye karşı yürüttüğü içerde ve dışardaki mücadelesinden duyduğu rahatsızlığı tüm değerleri ıskalayarak dile getiriyor. Çoğu zaman olduğu gibi yine karanlık ve kirli çıkarlar söz konusu olduğunda; demokrasi, hukuk, insan hakları gibi değerleri kurşunlayarak, ikiyüzlülükle, sahtelikle, maskelerle davranılmaya devam ediliyor.

Bir başka raporda ABD’den geliyor ve adına “insan hakları” denilen raporda insan hakları skandalına imza atılıyor. Raporda; FETÖ, masum bir sivil toplum örgütü olarak gösterilmeye devam ediyor, 15 Temmuz gerçeği yok sayılarak, FETÖ tutuklularına kol kanat gerilmeye çalışılıyor. Öte yandan aynı cenahlardan PKK terör örgütüne açıkça verilen her türlü destek eksilmeden devam ediyor.

Tüm bunlar, terör iklimini koruyup kollamanın bir sonucu olarak, Yeni Zelanda vahşetini hazırlayan yapı taşlarıdır. Yeni Zelanda’dan yansıyan terörün anatomisinde; zalimlerin, zulümleri, sömürü düzeni, kirli ve karanlık terör ajandalarının içerikleri boy gösteriyor.

Bir kez daha vurgulanmalıdır ki; Türkiye’nin beka mücadelesi, istiklal mücadelesidir ve sadece kendisini için değil, tüm mazlumlar içindir, tüm insanlık içindir.

Önerilen Haber

Dağılmış masanın ve ‘sırttaki hançerlerin’ seçim yansımaları

Yerel seçim gündemi, partilerin adaylarını açıklamalarına odaklanmış olarak seyrini sürdürüyor. Cumhur ittifakının adaylarının çok büyük …