Anasayfa / Köşe Yazıları / Venezuela üzerinden Türkiye hesabı

Venezuela üzerinden Türkiye hesabı

Türkiye’de; Venezuela’da Maduro’ya karşı tertiplenen tezgahı görmezden gelerek, meseleyi sadece başarısız yönetimin doğal sonucu gibi göstermeye çalışanların reflekslerini iyi analiz etmek gerekir.

Her şeyden önce dertlerinin Venezuela olmadığı görülmelidir.

Onlar için Maduro’nun en büyük günahı; Cumhurbaşkanı Erdoğan üzerinden Türkiye’ye duyduğu sempati ve buna bağlı olarak Türkiye ile kurmak istediği güçlü bağlar. Bu çevrelerin içinde kimileri köşelerinde kinle, düşmanlıkla kaleme aldıkları yazılarıyla hep hatırlanacakları tarihe ibretlik izler bıraktılar. Bu çevrelerdeki Cumhurbaşkanı Erdoğan düşmanlığının vardığı gözü karartan çılgınlık düzeyi, bu zatları emperyalizmin safına itmiştir.

Bunlar arasında kendini sol cenahta konumlandırılanların durumu daha da vahim. Emperyalist bir gücün kendi çıkarlarına yönelik tezgahına kayda değer tek kelime edememenin vardığı nokta, sadece fikri tükenişin değil, aynı zamanda fikri bunalımın da dışavurumudur. Bu çevreler; küresel saldırıya karşı halkın 15 Temmuz şanlı direnişine de gölge düşürmeye çalıştılar. Fetö ve arkasındaki küresel efendilerinin şer hamlelerine karşı güvenilir bir mücadele kararlılığını asla göstermediler. Aksine 15 Temmuz darbe girişimine, kaos planına; “tiyatro, kontrollü darbe” gibi nitelemeleri dillerinden düşürmeyerek, Fetö imalatı zihin bulandırma oyunlarına aracılık ettiler.

Maduro’nun onlara göre yanlış yönetimini öne çıkararak, demokrasi dışı, millet iradesini hiçe sayan emperyalist çıkarlara dayalı müdahaleyi perdelemenin rolüne soyundular. Zira akılları Türkiye’de de benzer durumunun yaşanması hevesinde.

Venezuela’da yaşananlardan yola çıkarak, şimdiden Türkiye’de yerel seçimin sandık sonuçlarını tartışmalı kılmanın gayretindeler. Şimdiden sandığa dair, seçime dair şaibeler üretebilmenin hesapları içindeler. Seçim sonuçlarını doğru düzgün analiz etmek yerine, hep bir bit yeniği varmış gibi algılar üreterek, her zaman altını çizdiğimiz gibi ; “ neyin doğru olduğu değil, halkın neye inandırıldığı önemlidir” kirli oyununun peşindeler.

Seçime ve Yüksek Seçim Kurulu’na güvensizliği yaymak bu oyunun bir parçasıdır. Gözü iyice kararan bu çevrelerin adeta ABD’den, tıpkı Venezuela’da yaptığı gibi, Türkiye’de de benzer hamleyi yapması beklentisindeler.

Öyle ya Türkiye özellikle Suriye’nin kuzeyinde terör koridoruna da, kukla garnizon devletçiğine de asla izin vermiyor. İki askeri harekatla bu oluşumun ilerleyişini durdurdu. Bu noktada Cumhurbaşkanı Erdoğan kararlığından asla ödün vermiyor. Bu durumda siz olsanız, sahada isteklerinize boyun eğmeyen birisinin sandıkta yenilmesini istemez misiniz? Bunun için; işi şansa bırakmak, millet iradesine güvenmek işi zora sokacağını düşünüyorsanız geriye ne kalıyor? Seçime gölge düşürmek ve bununla bağlantılı halkı sokaklara çekebilmek bu noktada şer hesapları için işe yarayabilir. O zaman denemek istemezler mi sizce? Bu denemeyi cesaretlendirecek düzeyde siyaset alanında bazı isimlerin ve çevrelerin heyecanlanmayacağını kesinlikle söyleyebilir misiniz?

Bu isimlerin ve çevrelerin Suriye meselesinde ikircikli tavırları, ABD açısından da ilgi çekici değil midir? Bu soruların cevapları şimdilerde çok açıktır. 15 Temmuz sonrası, Türkiye’nin yanında ilk destek açıklamasının Maduro’dan gelmesi şimdi daha net anlaşılıyor ki, bu zatların rahatsızlığını katmerlemiş.

Son söz; Venezuela’nın bağımsızlığı için kafa yormayan bu çevrelerin, Türkiye’nin istiklal yürüyüşüne de yabancılaşması meselenin özünü oluşturuyor…

Önerilen Haber

Dağılmış masanın ve ‘sırttaki hançerlerin’ seçim yansımaları

Yerel seçim gündemi, partilerin adaylarını açıklamalarına odaklanmış olarak seyrini sürdürüyor. Cumhur ittifakının adaylarının çok büyük …