Anasayfa / Köşe Yazıları / ABD‘yi yönetenlerin sancısı

ABD‘yi yönetenlerin sancısı

Derin ABD’nin hezeyanlarıyla bir kez daha karşı karşıyayız. Adalet ve İçişleri bakanlarımız hakkında verdikleri karar, aslında küresel bir gücün içine düştüğü buhranlı atmosferin dışa vurumu. Zira ABD giderek belirginleşerek yaşadığı güç aşınmasına bağlı olarak, rasyonalitesini yitirme hali, Trump eliyle adeta hızlanıyor.

ABD ‘de yaşanan kurumlar arası uyumsuzluk, Trump özelinde derinleşiyor. Bu durum Trump’ı daha fazla öngörülemez kimliğe itiyor. Sabah başka, akşam başka konuşan, konuştuğundan farklı davranan bir başkan kimliğine bürünmüş durumda. Tam böyle bir atmosferde yaklaşan ara seçimlerle Turmp’ın geleceği daha da netlik kazanacak. Bu geleceğe damga vurmak isteyen birçok iç aktör var. Bunların en önemlisi Evangelistler. Siyonistlerle içi, içe geçen anlayışlarıyla Evangelistler, özellikle 11 Eylül olayından sonra Bush döneminde ve özellikle ABD derin devletindeki siyasal ve stratejik ağırlıklarını artırmış durumdalar. Ayrıca 100 milyona yaklaştığı tahmin edilen nüfuslarıyla iç politik etkilerini de pekiştirmiş durumdalar.

Bu ekibin özellikle Başkan yardımcısı Pence’ten, beklentileri büyük. Bu noktada Papaz Brunson meselesi de özel bir yere sahip. Bu nokta üzerinden başlattıkları Türkiye’ ye yönelik yeni hamle; hem iç siyasal içerek taşıyor, hem de teolojik saplantılarının yansıması olan Türkiye’nin güneyinde İsrail’e kardeş olacak ikinci bir garnizon devletçik tasarımına yönelik içerik taşıyor. Brunson için hazırlanan iddianamede çok önemli deliller ve bunlara dayanılan önemli iddialar var. Rahip görüntüsüyle, misyonerlik faaliyeti kılıfı altında örgütlü bir casusluk faaliyeti yapıldığına dair iddialar dikkat çekiyor. İddianamede FETÖ bağlantılarına yönelik çarpıcı tespitler var. Bu noktada can alıcı diğer tespitler, PKK bağlantılarına dair. Hendek terörünün yaşandığı günlerde, Kobani olaylarının tırmandığı dönemde Papaz Brunson’ın sürekli bu bölgelerde cirit attığını anlıyoruz.

Durum buyken ABD’yi yönetenlerin Türkiye’ye bakanları üzerinden yapmak istediği, açık bir hedefe koyma çabası. İstediklerini bugüne değin içimize sızdırdıklarıyla yaparken, bugün bundan yoksun kalmanın sancısını yaşıyor. Aslında son yıllarda yaşanan bir dizi hadisede ABD’yi yönetenler adeta bir suçüstü olma durumuna düştü.

7 Şubat MİT kumpasıyla önce Hakan Fidan’ı sonra Erdoğan’ı doğrudan hedef haline getirmeye, Gezi kalkışmasıyla, sokaklar üzerinde iç çatışmayı yaygınlaştırmaya, 17/25 Aralık süreciyle hükümet devirmeye ve 15 Temmuz darbe girişimiyle Türkiye’yi kaosa, iç savaşa, işgale yeltenenlerin cesaret kaynağı bugün kaybettiklerinin ve buna bağlı olarak suçüstü olmanın ruh hali içinde. Hem tüm maşalarının mekanizması bozuldu ve birçoğunun maskeleri düştü, hem de Türkiye kazandığı özgüvenle geleceğine sahip çıkma iradesini güçlendirdi.

Tüm bu tablo altında Türkiye’yi tehdit diliyle terbiye etmeye çalışmak, bakanları üzerinden boyun eğmesini sağlatmak boş bir çaba. Zira bunu yapacak bir maya bu topraklarda yaygınlaşamaz. Zira bugün Türk milleti çok iyi biliyor ki; gün tunç olma günüdür. Gün teslimiyete açık, maskeli rıza gösterenleri tanıma günüdür. Gün istiklal meşalesine sımsıkı sarılma günüdür.

ABD’yi yönetenlerin yapacağı tek şey; akılla davranıp, bu ülkeye saygı duymak ve ona göre ilişkilerini ve davranış biçimini yeniden belirlemek…

Önerilen Haber

Dağılmış masanın ve ‘sırttaki hançerlerin’ seçim yansımaları

Yerel seçim gündemi, partilerin adaylarını açıklamalarına odaklanmış olarak seyrini sürdürüyor. Cumhur ittifakının adaylarının çok büyük …