Anasayfa / Köşe Yazıları / ABD, Türkiye’den ne istiyor?

ABD, Türkiye’den ne istiyor?

ABD, Türkiye’yi CAATSA adını verdikleri yani “ABD’nin hasımlarıyla yaptırımlar yoluyla mücadele etme” yasası kapsamında yaptırımlar uygulamaya hazırlanıyor.

CAATSA denilen yasayı 2017 yılında Rusya ve ona ilave İran, Kuzey Kore ülkeleri için yürürlüğe sokmuştu. Bu yasanın içeriği, Rusya savunma sanayi ve istihbarat servisleriyle iş yapan şirketlere yaptırım uygulanmasını öngörüyor.

ABD’nin savunma bütçesi tasarısında Türkiye’ye yaptırım uygulanmasını öngören bölüm de; Türkiye’nin S-400’leri teslim almasının ABD Hasımlarına Yaptırım Yoluyla Mücadele Yasası (CAATSA) kapsamında Rusya ile önemli bir işlem olarak kabul edildiği ve tasarının yasalaşmasından sonra 30 gün içinde Türkiye’de S-400 alımına müdahil olanlara CAATSA yaptırımlarının uygulanması, başkanın CAATSA kapsamında belirtilen 12 maddeden en az 5’ini uygulaması, yaptırımların “ithal edilen malları” kapsamaması talep edildi.

Yaptırımların kaldırılmasının şartları ise şu şekilde belirlendi;

“Başkan yaptırım uyguladıktan sonra 1 yıl içinde Kongre’nin gerekli komitelerine, Türkiye’nin veya yaptırım uygulanan kişilerin artık S-400’leri veya bunların yerine herhangi bir Rus sistemini uhdesinde bulundurmadığını, Türk topraklarında Rus hükümeti veya şirketleri adına herhangi bir Rusya vatandaşının S-400’leri çalıştırmadığını teyit ettikten sonra, Türkiye’den Türk hükümetinin veya hükümet adına başka bir tarafın S-400 veya onun yerini alabilecek bir sistemi tekrar edinmek için CAATSA’ nın 231. bölümünün kapsamına girecek herhangi bir faaliyete girmeyeceğine dair taahhüt aldıktan sonra yaptırımları kaldırabilir.”

Ayrıca tasarının 159. bölümünde ise; tasarı yasalaşmasından sonra, 15 gün içerisinde Türk şirketlerinin yerine F-35 için parça üretecek ortakların tespit edilmesi ve gerekli işlemlerin başlatılması da istendi.

Uzun sözün kısası ABD, Türkiye’yi hasım ülke durumuna sokarak, mücadele edeceğini duyuruyor.

Mesele çok açık değil mi? ABD Türkiye’yi hedef haline getirmiş durumda.

Nedir derdi? O da çok açık. Aslında ABD Türkiye’ye diyor ki;

“Geçmişte ne güzeldi. Bizim için silah pazarıydın. İstediğimizi alır, istemediğimizi almazdın. Üstelik aldığın silahları istemediğimiz yerlerde de kullanmazdın. Yine eskiye dön. Yerli, milli savunma sanayi falan laflarını bırak. Bu konuda aldığın mesafe yeter ve daha ileri gitme. Hatta aldığın mesafeyi körelt. Geçmişteki gibi savunma alanındaki üretimini durdur. Fabrikalarını kapat. Savunma sanayiinde üretici olmanı, silah üretmeni istemiyorum.

Bu kapsamda ben hava savunma sistemi olarak Patriotları sana vermedim. Başka yerden de almanı istemedim. Ama beni dinelemeyip aldın. Yanlış yaptın. Hadi aldın o zaman kullanma. Bırak, hava savunma sistemin olmasın. Hem sana kim saldıracak.

Doğu Akdeniz’de başına buyruk hale geldin. Mavi Vatan stratejisi belirlediğini her fırsatta söylüyorsun. Yapma. Doğru bulmuyorum. Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin tezleriyle uyumlu davran. Üstelik bir de kalkmış sismik arama ve sondaj gemileri almış filo kurmuşsun. Kendi başına aramalar ve sondajlar yapıyorsun. Bizim şirketleri küstürüp, aslan payımızdan mahrum bırakıyorsun. Olmaz. Bunu sindiremeyiz. Doğu Akdeniz’in diğer ülkelerine ve halklarına kötü örnek oluyorsun. Oysa Doğu Akdeniz’in yeni enerji jeopolitiği, ben ve AB’nin egemenliğinde olmalı ve biz yönetmeliyiz. Bunun için Doğu Akdeniz’in çevresinde darbeler yapıp yenilerini boşuna mı planladık. Sisi, Hafter gibi kuklalarımızı boşuna mı sahaya sürdük, kasasını kullandığımız bazı Körfez ülkelerini boşuna mı devreye soktuk. Hak, hukuk, adalet, coğrafi gerçekler diyerek, Doğu Akdeniz’in tüm ülkelerinin haklarını almalarından söz ediyorsun. Dengeleri bozuyorsun. Laf aramızda yeni sömürge planlarımızı aksatıyorsun. Yapma.

Öte yandan ben Suriye’nin kuzeyinde PKK/PYD-YPG terör örgütü eliyle İsrail’e kardeş yeni bir garnizon devletçiği kurmak istiyorum. Terör örgütüne silah, üniforma, akıl, strateji ne gerekiyorsa bolca veriyorum. Bunu çok istiyorum. Bunu engelliyorsun. Yapma. İnatlaşma benimle. Razı olun buna.

Bu arada özellikle 15 Temmuz sonrası direncin daha da arttı. Muhatap olduğumuz, ilişkide olduğumuz askerlerin darbe planı suya düştü. FETÖ’ ye karşı amansız bir mücadeleye giriştin. Bu mücadeleyi küresel düzeyde de yapmak istiyor, örgütün küresel ağını da etkisizleştirmeye çalışıyorsun. O kadar da olmaz. Yapma. Üstelik bir de benim topraklarımda gül gibi yaşayan örgütün elebaşını da benden istiyorsun. İsteme. Bu kadar da ileri gitme.

Kısacası ben senden diplomasi yapmanı değil, benim dediklerimi yerine getirmeni istiyorum.”

Evet esasen durum budur. Her şeyi açıkça ortaya koymak gerekir. ABD’nin Türkiye’ye aslında dediği bunlardır, istedikleri bunlardır.

Boyun mu eğeceğiz, diz mi çökeceğiz. Asla. Ya istiklal ya ölüm…

Önerilen Haber

Dağılmış masanın ve ‘sırttaki hançerlerin’ seçim yansımaları

Yerel seçim gündemi, partilerin adaylarını açıklamalarına odaklanmış olarak seyrini sürdürüyor. Cumhur ittifakının adaylarının çok büyük …