Anasayfa / Köşe Yazıları / Türkiye’nin iç cephesine yönelik karanlık iklim hevesi

Türkiye’nin iç cephesine yönelik karanlık iklim hevesi

İstanbul Esenyurt ilçesi HDP binasının içindeki PKK malzemeleriyle donatılmış görüntü, basına yansıdı. PKK’nın propaganda merkezi olarak yapılanarak, PKK/PYD -YPG terör örgütünün malzemeleriyle donatılmış HDP ilçe merkezi, PKK-HDP ilişkisini tüm çıplaklığıyla bir kez daha ortaya koydu.

Bu durum; HDP Diyarbakır İl Binası önündeki 500 günü aşan evlat nöbetindeki Diyarbakır Annelerinin direnişinin haklılığını da bir kez daha gözler önüne sermiştir.

Diyarbakır Anneleri bir kez daha diyorlar ki; “Evlatlarımızı elimizden çalan bu partinin PKK’nın insan kaynakları bürosu gibi çalıştığını görün artık”. Diyarbakır Annelerinin bu çağrıları, PKK-HDP birlikteliğini yok sayan ve HDP’ye taşıyıcı annelik yapan siyasi partilere yöneliktir.

Bugün gelinen nokta da net olarak görülüyor ki; Türkiye’nin iç cephesini hedef alanlar, HDP üzerinden karanlık bir iklimi üretmenin çabasındalar.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), HDP eski eş başkanı Demirtaş kararında da, bu karara dayanılarak Türkiye’ye ültimatom veren Avrupa Parlamentosu (AP) kararında da bu yeni iklimi oluşturmanın çabası dikkat çekiyor.

ABD’nin yeni başkanı Biden’la da cesaretlendirilmesi beklenen bu yeni iklimde; PKK’nın siyasi kolu HDP’ye odaklanılarak, onu siyasi bölünmenin aracısı kılma çabası öne çıkıyor. HDP’nin PKK ile kopmaz bağını kabullendirmeye dayalı olan bu çaba meselenin özünü oluşturuyor. Bunun bir parçası da Suriye’nin kuzeyinde konuşlandırılan PKK/PYD-YPG terör yapısının yerleşikliğini kabul edilmesi ve buna dayalı Suriye’nin bölünmesinin ilk adımının atılabilme hedefi de yer alıyor. Nitekim bunun Türkiye’ye doğrudan yansımasının da HDP üzerinden yapılmaya çalışılacağı görülüyor.

Şimdiden HDP milletvekilleri federatif modeli öne sürmeye başladıklarını, HDP eş başkanları AİHM’in Demirtaş kararı üzerinden muhalefete çağrı yaptıklarını görüyoruz.

HDP Eş Başkanı Mithat Sancar diyor ki; “Yeni dönemi başlatmak gerekiyor. Bu yeni dönemde HDP temel aktörlerden biridir. Bu yeni dönemi en azından AİHM’in Demirtaş kararı üzerinden müzakere edebiliriz. HDP olarak biz hazırız. Muhalefetinde bu konuda cesur davranmasını bekliyorum.”

Bu sözlerin siyasette karşılık bulmaya başlayacağını görmek gerekir. Nitekim muhalefet partilerinden sesler duyulmaya başlandı. Zira dediler ki; “Demirtaş kararının tıpış tıpış uygulayacaksınız”, “Demirtaş derhal serbest bırakılmalıdır.”

Daha önce de yazmıştık. AİHM’in Demirtaş kararı, açıkça siyasi bir karardır. Yetkisini aşarak, meseleyi esastan ele alarak, yargılamanın ara ya da nihai kararına siyaseten müdahale çabasıdır. Terör ve terör iltisakını yok sayan, mesele Avrupa’nın başka ülkelerinde olsa başka karar vereceği açıkça anlaşılan bir AİHM tavrı ile karşı karşıyayız. AP’nin de Demirtaş kararına ilişkin tutumu, siyasi baskıyı kuvvetlendirme çabasıdır.

Aslında bize söylenen şudur;

“HDP-PKK ilişkisini, bu örgütleri yönetenler inkar etmeseler de, siz görmezden gelin. PKK/PYD-YPG terör yapısının siyasi parçası olan HDP’nin ve onu yönetenlerin eylem ve söylemlerini yok sayın. Onların PKK savunuculuğunu ispatlayan hangi delil olursa olsun bunu önemsizleştirin, yok kabul edin.

Parti binalarındaki terör örgütüne ait tüm dokümanların ve malzemelerin varlığını hiçe sayın. Diyarbakır Annelerinin evlatları için sarf ettikleri; “HDP’nin kapısından girdiler arka kapısından Kandil’e, terör örgütüne teslim edildiler” feryatlarına kulaklarınızı tıkayın. Delilleriyle ortaya konan HDP’li belediyelerde PKK vesayetini görmezden gelin.

HDP’li belediyelere PKK tarafından belirlenen eş başkanlarının varlığından ve eylemlerinden rahatsızlık duymayın.

Özetle alışın HDP bağlantılı PKK/PYD-YPG terör anatomisine ve bu durumu bütünüyle meşru kabul edin ve giderek yeni anayasa mı yaparsınız, eski sisteme dönerek mi bir formül bulursunuz bilmem ama özerklikle başlayan ilk adımları atmaya da hazırlanın.”

Aslında istenen de, söylenen de budur. Küresel terör ve sömürü baronlarının etkinlik alanı da budur. Emperyalizmin Türkiye’nin iç cephesinde gedik açma çabasının ürünü de budur. Beklediği de budur.

Bu gerçeklerin ışığında muhalefetin pozisyonunu da belirlemek isteyenler de onlardır. Bunu kabul edip, reddetmek ise muhalefetin tercihidir.

Şayet tercihleri kabul yönünde olursa; artık insan hakları, barış, “5 milyon oy verilen parti”, “TBMM’de temsil edilen parti” gibi maskeli gerekçelerin inandırıcılığı yoktur.

Esas olan Türkiye bağımsızlığıdır. Bölünmez bütünlüğüdür…

Önerilen Haber

Dağılmış masanın ve ‘sırttaki hançerlerin’ seçim yansımaları

Yerel seçim gündemi, partilerin adaylarını açıklamalarına odaklanmış olarak seyrini sürdürüyor. Cumhur ittifakının adaylarının çok büyük …