Anasayfa / Köşe Yazıları / KKTC’nin Cumhurbaşkanı olmanın tarihi sorumluluğu

KKTC’nin Cumhurbaşkanı olmanın tarihi sorumluluğu

Bunca yıldır yaşananlardan sonra Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan birinin nasıl olurda temsil ettiği makamının ve ülkesinin temel davasıyla çelişen bir pozisyonda konumlanır.

KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı önce İngiliz Gazetesi The Guardian’a verdiği mülakatta “Güney Kıbrıs ile anlaşma sağlanamadığı takdirde Kuzey Kıbrıs’ın Türkiye tarafından yutulacağı” yorumunda bulunmuş ardından gelen tepkiler üzerine de yaptığı açıklamada aynı çizgisini koruyarak; “İlk defa söylemediğim bu sözlerimin arkasındayım. Çünkü Kıbrıs Türk halkının gerçek duygu ve düşüncesi budur. ‘Kıbrıs Türk´tür Türk kalacaktır’ siyaseti 1950’lerin sloganıdır. Kıbrıs Türk halkı çok büyük bir oranda Rum tarafına azınlık olmayı ya da Türkiye´ye sürekli bağımlılık ilişkisi içinde yaşamayı istemiyor. Esas olan KKTC’nin iki eşit kurucu devletten birine dönüşerek federal çatı altında ve uluslararası hukuk içinde hak ettiği saygın yeri almasıdır “ demiştir.

Bu açıklamada da anlaşılıyor ki, Akıncı’nın Kıbrıs sürecinde açık haksızlığa uğramış Türk tarafının gerçek çıkarlarını korumasındaki direncini, mücadelesini, kararlığını temsil etmiyor. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin (GKRY) uluslararası hukuka ve Avrupa Birliği (AB) hukukuna aykırı biçimde tüm adanın tek hakimi, tek siyasi temsilcisi olarak kabul edilip, AB’ye tam üye yapılmasıyla Ada’nın iki kesiminin bütünleşme şansı bütünüyle ortadan kalkmıştır.

1959-1960 Garantörlük anlaşması gereği Kıbrıs Adası, hiçbir ad altında İngiltere, Türkiye ve Yunanistan’dan oluşan 3 Garantör ülkenin birlikte yer almadığı herhangi bir birliğe, ittifaka, oluşuma dahil edilmez hükmüne rağmen, AB hukukuna göre de sınır sorunları çözülmemiş ülkeler tam üye yapılamaz esasına rağmen, GKRY AB’nin tam üyesi yapıldı.

Ardından Birleşmiş Milletler’in (BM) uhdesinde Annan Planı denemesi oldu. Planın halk oylamasında; KKTC tarafı evet demesine rağmen, GKRY tarafı hayır dedi. Demesi de çok anlaşılır bir husustu. Zira AB’ye tam üye olmuş ve tüm adanın hakimi kabul edilmiş bir pozisyondan, egemenliğini Kuzey ile paylaşmasını gerektiren bir pozisyona düşmesi beklenmiyordu. Nitekim öyle de oldu.

Yani Kıbrıs sorununu asıl AB kendi eliyle üretti ve yerleşik hale getirdi. Oysa bir adadan iki devlet çıkmaz diye bir uluslararası hukuk kuralı yoktur. Öyle olsaydı Haiti ile Dominik Cumhuriyeti diye bir adadan iki devlet çıkmazdı.

Şimdi bugüne kadar yaşanan bu açık gerçeklik karşısında Akıncı aslında diyor ki; boş verin bu gerçekleri, direnmeye, haklılığa, kararlılığa, milli çıkarlara, Türk vurgusuna takılıp kalmayın. Uluslararası hukuk, barış bütünleşme kılıfları altında emperyalizmin otoritesine boyun eğin ve Güney tarafı nasıl isterse öyle çözüme ulaşalım. Nereden çıkarıyorsunuz. Adamcağız hiç de öyle cümleler kurmamış, üstelik eşit kurucu devletten biri haline gelinmesinden söz ederken nasıl olur da Akıncı’nın böyle söylediğini ifade edersiniz diyebilirsiniz. Ben de derim ki, söylediği sözlerin hayatın gerçekleriyle, sahadaki hakikatle, yakın tarihin deneyimleriyle, akılla ve mantıkla ilişkilendirilemeyeceği gibi GKRY’nin kabul etmesinin de asla mümkün olmayacağı çok açık ortadadır. Hele de Doğu Akdeniz’in enerji zenginliğinin fark edildiği şu dönemde. Bir an için düşünün, GKRY’nin Cumhurbaşkanı’na bu tür sözler söyletebilir misiniz.

O zaman Akıncı’nın beklentisi; gerçekleşmesi mümkün olmayacak bir hayaldir ve başta Yunanistan ve GKRY’yi sevindirecek bir tavır olarak, tekrar seçilebilmek için dış destek arayışının bir yansımasından ibaret kalmaya mahkumdur.

Üstelik Türkiye’ye, KKTC’nin varlığına, hakkı, hukuku, adaleti hiçe sayan sömürgeci reflekse karşı direnenlere, Fazıl Küçük’ e Rauf Denktaş’a ve tüm dava insanlarına karşı da büyük haksızlık ettiği de gün gibi ortadadır.

Önerilen Haber

Dağılmış masanın ve ‘sırttaki hançerlerin’ seçim yansımaları

Yerel seçim gündemi, partilerin adaylarını açıklamalarına odaklanmış olarak seyrini sürdürüyor. Cumhur ittifakının adaylarının çok büyük …