Kandil Operasyonu’ndan rahatsız olanlar

Zeytin Dalı Harekatı başlıyor, Afrin’e sakın girmeyin sözleri duyuluyor. Mehmetçik harekat sırasında Özgür Suriye Ordusu (ÖSO)dan destek alıyor, ÖSO terör örgütüdür feryadı duyuluyor. PYD terör örgütü hedef alınıyor, PKK’dan ayrı bir yapıymış gibi ifadeler peş, peşe sıralanıyor.

Bu sesler, bu ifadeler bu toprakların mahsulü olamaz. İşin içine FETÖ ihanet şebekesi, küresel şer odakları, Türkiye’nin teröre karşı verdiği mücadeleden rahatsızlık duyanlar karışıyor. Bu sesler ve ifadeler onların da ajandalarından yayılıyor.

İçimizdekiler onlardan aldığı cesaretle, “Erdoğan düşmanlığının” çılgınlığıyla terör örgütlerini ve arkalarındaki efendilerini maalesef mutlu edecek bir siyasi dilden, yaklaşımdan geri durmuyor.

Esasen üzücü ve kaygı verici bir durum. Bir ülkenin iktidarı kadar muhalefeti de o ülkenin ortak kaygılarının, ortak tehdit algılarının ve ortak mücadele azminin bir parçasıdır. Şimdilerde yine Afrin’e girmeyin çıkışına benzer Kandil vurguları duyar olduk. Ana muhalefetin sözcülerinin;” 16 yıldır Kandil’e gitmeyenler, son 16 günde mi gitmeye akıllarına koymuşlar?” diyerek, Kandil’e yönelik sürdürülen askeri operasyonu seçim ile ilişkilendirmeye çalıştıkları görülüyor. Her şeyden önce Kandil operasyonun kararı 27.11.2017 tarihinde yapılan Milli Güvenlik Kurulu’nda alınmıştı. Ardından başta Başbakan olmak üzere Irak merkezi yönetimiyle yapılan üst düzey yetkilerinin temaslarıyla süreç başlamış oldu. Kandil operasyonu mart ayından itibaren başlayarak sürüyor ve bugüne kadar PKK terör örgütünün 16 kampı imha edildi. Mehmetçik sınırdan itibaren 27 km boyunca Irak’ın kuzeyinde ilerlemiş durumda. Bu ilerleyiş sürecek ve hedef terörün ana kuluçka merkezi durumunda olan Kandil’e ulaşmak. Bu konuda askeri ve siyasi kararlılık sürüyor. İran sınırına yayılan Kandil bölgesi için İran ile de temaslar sürüyor.

Sonuç olarak küresel terör baronlarının ve maşalarının simgesi durumuna gelen Kandil’e istiklal bayrağının, Türk bayrağının dikilmesi bu ülkenin İstiklal yürüyüşünün bir gereğidir ve vakti de gelmiştir.

Bu durumu seçimle ilişkilendirmek, iktidara ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a seçimde fayda sağlayacağı kaygısını taşımak, bunun içinde Kandil operasyonunu önemsizleştirmek ve işi operasyonun genel komutanının apoletlerini ısrarla sökmeğe vardırmak son derece rahatsız edici bir tablodur.

Ana muhalefetten ve Cumhurbaşkanı adayından beklentimiz; bu ülkenin karşı karşıya kaldığı saldırılara karşı iktidardan bağımsız ve siyasi bir çekişme nedeni yapmadan nasıl bir mücadele edeceğinin açıklanmasıdır. Ne zaman FETÖ konusu açılsa geçmişe dönerek, iktidar suçlamaları yaparak, bugünün mücadele gerekliliğine yönelik tatmin edici bir netlik ortaya çıkmıyor. CHP’nin 250 sayfalık seçim bildirgesinin hiç bir yerinde maalesef FETÖ lafı geçmiyor. PKK/PYD konusunda yine aynı bildirgede mücadele adına tatmin edici bir vurguya, kararlılığa rastlanmıyor, onların da adı geçmiyor. Sanırsınız ki; Türkiye’nin gündeminde bu örgütler yok ve Türkiye bunlara karşı mücadele içinde değildir.

PKK/PYD’nin bölücü terörüyle Kürt kimliğini ayıramayan hiçbir anlayış, kabul edilemez. Zira yerli değildir, samimi değildir. Yıllardır emperyalizmin maşalarıyla bu ülkenin asli çocuklarını birbirine kırdırmaya kalkan bir çizgi ihanet çizgisidir.

Bu çizginin ne Kürtlerin kimliğiyle ne de varlığıyla bir ilişkisi vardır. Bu çizgi terör çizgisidir. HDP bu çizginin anatomisinde olmayı yeğlediği için Türkiye’nin bütününden, bu toprakların istiklal direncinden, bereketinden, değerlerinden kopuktur. Her geçen gün bu topraklara bağlı, küresel şer odaklarına teslim olmayan, bu ülkenin yiğit, vatansever Kürtleri, istiklal bayrağımıza dört elle sarılarak, tüm ihanet odaklarına hak ettiği cevabı verecektir…

Kandil operasyonunun sonuçları; Kürt-Türk ayırmaksızın herkesin beklediği, küresel sömürü ve terör baronlarının ve maşalarının kökünün kazınmasıyla gerçek huzur ve barışın sağlanmasında önemli bir adım olacaktır. Buna karşı çıkanlar, bundan rahatsız olanlar için; unutmamaları gerekir ki, “”haddini aşan zıddına döner”…