Demokrasi maskesinden vazgeçmeyenler

Seçim sürecinde Türkiye’nin en önemli sorununu perdelemek için her yol deneniyor. O sorun terör sorunu. Türkiye’nin attığı her ilerleme adımını köreltmeyi hedefleyen terör sorunu, Türkiye’nin en yaşamsal, en öncelikli konusu. Bu sorunu görmezden gelerek, bu soruna ilişkin dişe dokunur analizler ve çözüme dair yaklaşımlar sergilemeyerek bir ülkenin bugününü ve geleceğini yönetmek mümkün değildir.

Seçim sürecinde iktidar alternatifi olan her kimse, onun boynunun borcu, öncelikle bu konuya kapsamlı bir şekilde el atmasıdır. Neyi, nasıl çözeceğini en kapsamlı bir şekilde ortaya koymasıdır. Oysa esen hava hiç de öyle değil. Özellikle teorik olarak ve doğal olarak iktidara en hazır ve en yakın olması gereken parti, ana muhalefet partisinin seçim bildirgesinde ne Fetö’ye ilişkin, ne de PKK/PYD terör örgütlerine ilişkin kapsamlı bir mücadele ajandasına rastlanıyor.

Bu durum oldukça düşündürücü ve bir o kadar vahim bir durum. Oy hesabı devreye giriyor. İnce hesaplar yapılıyor. HDP’nin barajı geçmesi için büyük çaba sergileniyor. Bu durum esasen Kürt kardeşlerimizi terör örgütü PKK ile bağını kesememiş bir partiye sürekli mahkum etme çabası olarak yansıyor ve bu durum oldukça vahim bir tabloya işaret ediyor.

Bizzat kendisinin varlık gösteremeyip, sırf iktidar partisinin önünü tıkayabilmek için, PKK ile istenilen mesafeyi hiçbir zaman koymamış bir oluşumu, meşrulaştırma çabası Kürt kardeşlerimize yapılmış en büyük kötülüktür. Öyle bir hava estiriliyor ki, sanırsınız ki, FETÖ, PKK/PYD ve diğerleri bu ülkenin hiç gündeminde olmayan, bugüne kadar da olmamış terör örgütleri.

Oysa şüphesiz ki; seçim sürecinde ortalama her yurttaşın geleceğe ilişkin kaygılarını gidermek, ülkenin güvenlik sorunlarını konuşarak çözümüne dair kapsamlı, akılcı, inandırıcı, gerçekleştirebilir çareleri, çözümleri paylaşmak seçime katılan her parti için en öncelikli konu olmalıdır. Bugün bu konuya yeterince değinmeyecekseniz ne zaman sizin için öncelik kazanacak? Kimden medet umuyorsunuz?

Apolet sökme meselesini sürekli gündemde tutarak, Fetö ve PKK/PYD terör örgütlerine karşı kahramanca mücadele etmiş bir komutanı meydanlarda yuhalatarak, “Afrin’e girmeyin”, “Kandil operasyonu nereden çıktı” yaklaşımıyla PKK sorununu çözemeyeceğiniz gibi, böyle bir sorunun varlığını da kabul etmediğiniz anlamını edinmemize yol açarsınız.

İşte bu durum kaygı veriyor. Bu noktada; özellikle küresel güç aktörlerine karşı güçlü bir siyasi irade göstermeyeceğiniz, küresel hesaplaşmanın aracı kurumu halinde olan PKK/PYD terör örgütünün ve siyasi uzantılarının diri, canlı tutulmasına maalesef zemin hazırlayacağınız kaygısına neden oluyorsunuz. Bu kaygının herhangi bir siyasi parti taraftarlığıyla ilgisi olmaz. Bu kaygı; Türkiye’nin Türkiye’den yönetilmesi kararlılığının ürünüdür.

Batı’nın hiçbir ülkesinde teröre kıyısından, köşesinden bulaşmış hiçbir yapının varlığına tahammül gösterilmez. Demokrasi maskesi kullanmasına izin verilmez. Terör insanlığa karşı suçtur.

Bugüne değin her türlü sahtelikler, maskelilikle sözde barış ve demokrasiden söz edenlerin, terör örgütlerinin ve arkasındaki küresel sömürü ve terör baronlarının uzantıları olmaktan kurtulamadığını bilmeyen kalmamıştır. Buna rağmen, bu maskeli baloyu sürdürmeye çalışanların hiçbir inandırıcılığı olamaz. Bu açık bir sahteliktir. Sahiciliği öldürmektir. Gerçekleri perdelemektir. Barışı ve demokrasiyi sürekli kurşunlayanlara, meşruiyet kazandırma çabasıdır. Bu topraklarının bağımsızlık dokusuyla çelişen, başkalarının çıkarlarına hizmet eden, Türkiye’nin geleceğini belirsizliğe mahkum eden, sorunlu bir refleksin ürünüdür.

Kim neyi denerse denesin. Bu ülkenin bağımsızlık kararlılığı kırılamayacak. Dün Afrin’de bugün Kandil’de terörü temizleme operasyonları sürerken, sahada ki kararlılık masaya da yansıyarak devam edecek, bugün Münbiç’ de olduğu gibi mücadele kararlılığının sonuçları alınmaya başlayacak. Bölgeden emperyalizmin uşaklığını yapan terör örgütlerinin kökü kazınacak ve tüm mazlum halkların yüzü gülecek, geleceği aydınlanacak.

24 Haziran bu sabahın habercisi olacak…