Suriye’de başlayan yeni sürecin kalıcı istikrara kavuşması ancak Türkiye’nin katkısıyla, etkin rol üstlenmesiyle mümkündür.
Bugüne değin kirli çıkarları uğruna Suriye’nin üzerine kördüğümler atanların, Suriye’nin geleceğine hiçbir katkı yoktur aksine yeni süreci baltalamaya, kirletmeye, kendi çıkarları adına yön vermeye yeltenecekleri bilinmelidir. Suriye’de 13 yıldır sadece Türkiye sahici, samimi ve doğrudan teröre karşı Türkiye’nin güvenliği için mücadele etmiş ve aynı zamanda Suriye’nin parçalanmasının önüne geçmiştir. Bugün bunun değerini bilerek vefa gösterenler, özgürlüğe susamış mazlum Suriye halkıdır.
O yüzden bugün Türkiye, Suriye’de halkların yüreğindedir. Bunu görüp te rahatsız olanlar Suriye’nin hasımlarıdır, kirli planlar yapanlardır. ABD, İsrail, Fransa, Avrupa Birliği şimdilerde Türkiye üzerinden pozisyon alma çabaları ikiyüzlülüktür, aldatıcıdır. Beşar Esad’ı koruyup kollayanlar Rusya ve İran’ın yanı sıra bizzat onlardır. Şimdi de sanki çok istedikleri olmuş gibi tutum takınmaları bilinen huylarıdır. Oysa bugün asıl istedikleri; zayıf bir yönetimin, parçalanmaya müsait bir düzenin oluşmasıdır. Hiç kuşkusuz Rusya ve İran’ın da ayrı hesapları olacaktır. Ancak şurası kesindir ki; özgürlüğün, istikrarın, güvenliğin, bütünleşmenin teminatı Türkiye’dir.
Suriye’nin yanı sıra Lübnan’ın da derlenip toparlanması Suriye süreciyle iç içedir. Onun da Türkiye’den başka tutunacağı samimi dalı yoktur. Geçtiğimiz günlerde Lübnan Başbakanı Necip Mikati Ankara’daydı ve dedi ki; “Lübnan’ın içinden geçtiği tarih boyunca her çetrefilli ve zorlu dönemde Türkiye destek ülkesi olmuştur. Lübnan bir kriz yaşadı. Ancak şunu öğrendik; önce Allah’a daha sonra da Türkiye’ye güvenmemiz gerektiğini öğrendik.”
Öte yandan ABD’nin yeni başkanı Trump’ın; “Suriye’de Türkiye anahtar ülkedir”, “kazanan Türkiye’dir ve devrimin arkasında Türkiye vardır” sözleri de çarpıcıdır. HTŞ lideri Ahmet El Şara’nın (Golani); “Erdoğan’ın sözünün üstüne söz söylenmez” sözleri de dikkat çekicidir.
Tüm bu gerçeklere karşın gelişmeleri, Türkiye içinde iç siyasi malzeme haline getirerek, bu sürecin Cumhurbaşkanı Erdoğan ve iktidarına yaramaması için çabalayanlar da gözden kaçmıyor.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel’de demiş ki; “Yani bir siyasi illüzyonla ‘Efendim Suriye’de Erdoğan başardı…’ Erdoğan başarmadı. ‘Erdoğan kazandı.’ Hayır, Erdoğan kazanmadı. Suriye’de İsrail kazandı, ABD kazandı.” Özel ayrıca; Trump’ın Türkiye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ilişkin olumlu sözlerinden rahatsızlık duyarak, sözlerin Erdoğan lehine etkisi olmaması içinde Trump’ın sözlerine kendince anlamlar yüklemeye çalışmış. Aslında en sorunlu bakış da Özgür Özel’in aynı konuşmada geçen şu sözleridir; “Avrupa Birliği ile yaptığınız görüşmelerin temelinde Suriyelilerin Suriye’de, bütün Suriye’yi temsil eden bir yönetime hızla kavuşması, uluslararası denetime girmesi, bu sağlanana kadar uluslararası kuruluşların harekete geçirilmesi, mutlaka orada askeri istikrarın da çok uluslu yapılar tarafından gözetilmesi, siyasi istikrarın büyük bir kararlılıkla savunması ve getirilmesi, ardından da ekonomik istikrara bölgenin kavuşturulması lazım.”
Bu cümleler bir dizi soru üretiyor. Uluslararası denetim ne demektir? Çok uluslu yapılardan neler kastedilmektedir? Hâlâ Gazze soykırımından dersler çıkarmadınız mı? Uluslararası sıfatı taşıyan hangi yapı, aktör mazlumlara derman olmuştur? Suriye’de Türkiye’nin ağırlığını neden yok sayıyorsunuz?
Yoksa; Betimar Araştırma Şirketi’nin (son yerel seçim dahil her seçimde isabetli tahminleriyle bilinen) Suriye’de son duruma ilişkin yaptığı kamuoyu araştırmasına göre Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti’nin oy oranlarındaki yükselişiyle bir ilgisi var mı?
 Prof. Dr. İ. Yaşar Hacısalihoğlu Resmi Web Sitesi
Prof. Dr. İ. Yaşar Hacısalihoğlu Resmi Web Sitesi