Anasayfa / Köşe Yazıları / Terörün karanlıktaki yüzü (Akşam Gazetesi)

Terörün karanlıktaki yüzü (Akşam Gazetesi)

Yıllardır Türkiye’yi terörsüz bırakmak istemeyenler karanlık ve kirli planlarıyla hep sahnede oldular. Hiçbir terör saldırısı, sadece görünen yüzüyle analiz edilemez. Bizatihi terör örtülü kirli ilişkiler ağının dışavurumudur. Yıllardır vurgularız; bugün dünyada hiçbir terör örgütü devlet desteği almadan yaşayamaz ve yine yıllardır terörü; devletlerarası güç mücadelesinin silahlı diplomatik yoludur diye tarif ederiz.

Yakın geçmişten günümüze sahne arkası aktörler, terör yöntemlerinde güncellemeleriyle dikkat çekiyor.1980 sonrası gerek askeri darbenin etkileri gerekse uluslararası düzeyde Soğuk Savaş döneminin ideolojik karşıtlığının sönümlenmesine bağlı olarak sadece ideolojik pozisyon almakta yetinilmeyerek bilhassa etnik ve mezhepsel kimlikler üzerinden yeni bir propaganda dili ve eleman devşirme kaynağı ürettiler. Bu kaynak, ülkenin etnik ve mezhepsel kimlikleri üzerinden provokasyonların üretildiği verimli bir alan olarak yapılandırıldı. Geçmişin siyasi yönetimlerinin hatalarının aşılmasına, kimlikler üzerinden inkarcı yaklaşımların terk edilmesine ve dil, kimlik ve kültürel temsil açısından ülkenin çoğulcu yapısının, ülke ve millet bütünlüğünü zedelemeden bir zenginlik öğesi olarak benimsenmesine rağmen kimlik istismarcılığı sonlandırılmadı. Aksine daha sinsi yöntemlerle çağın iletişim tekniklerini de etkin kullanarak, algıları gerçeklerin önüne çekerek yol almaya devam etti.

Özellikle sadece gençler üzerinden değil çocuk yaşında olanların bilinçli bir tercih olarak şiddetin içene çekilmesi, bunun üzerinden yeni bir propaganda dili üretilmesi ve böylece geniş kitlelerin provoke edilmesi yeni dönemin en sinsi yöntemidir. Buna bağlı olarak yine etnik ve mezhepsel kimlikler üzerinden nüfus kompozisyonuna bağlı olarak belli bölgelerde, büyük şehirlerde ve özellikle İstanbul özelinde alan hakimiyetleri hedefleyerek, mahalle bazında şiddet odakları üretildi. Bu tür mahallerin çocukları sokak aralarında minyatür kale maç yapmak yerine, molotofla tanışsınlar maskelerle kirli bir tezgahın çocuk oyuncuları olsun istendiler. Demokrasilerde halkın şiddet içermeyen protesto hakkı istismar edilerek hatta bu hak bir kılıfa dönüştürülerek, şiddetin egemen olduğu yeni bir provokasyon tekniği geliştirildi. Meydanlar bunun için verimli birer şiddet tarlasına dönüştürülmek istendi. Gezi’de bu tekniğin tüm araçları kullanıldı.

İletişim çağında şiddetten beslenenler, kitle iletişim araçlarının tüm imkan ve kabiliyetlerine ilgi duydular. Medyanın özensiz bir dille davranmasına mümkünse özel bir medya örtülü desteği alınmasına çalışıldı. Medyanın her türlü mecrasıyla ilgilenildi. Son yılların özellikle çocuk ve gençlerin bağımlısı olduğu sosyal medya üzerinden sosyolojik ve psikolojik projelerle işletilen bir düzenek oluşturuldu. Özellikle twitter ve facebook gibi sosyal medya alanları stratejik iletişim sahaları kabul edilerek, karanlığa kurşun sıkılan, geniş kitleleri provokasyona sevk eden, zihinleri bulandırmanın proje sahası olarak işlevselleştirildi.

Görsel ve yazılı basında da benzer hamleler denendi. Kavramlar bilinçli olarak yanlış kullanıldı. Olmayanı varmış gibi var olanı yokmuş gibi gösterilmeye çalışıldı. Sis perdeleri açarak halkın gerçeklerle buluşturulmasına değil aldatıcı algılarla yapılandırılmasına çalışıldı. Terör saldırısına eylem, teröriste eylemci denilerek, gerçeklerle buluşulmasına değil negatif algıların oluşmamasına çalışıldı. Bu toprağın ürünü olmayan, yabancı elin oyunlarını yıllardır süren kirli ve karanlık tezgahlarını sorgulayanlara asıl gerçeğin terörün görünen değil görünmeyen yüzünde saklı olduğunu ifade etmeye çalışanlara komplocu yaftasını yapıştırarak bir başka algı operasyonu sürdürüldü.

Stratejinin önemli bir yöntemidir; hedefe konulan gücün ağırlık merkezinin, en güçlü yanının keşfedilerek, buranın yıpratılması, buranın çökertilmesi. Bu ülkenin en güçlü yanı, aile kurumudur. Doğulusu, batılısı, kuzeylisi, güneylisi demeden, etnik ve mezhepsel farklılığı gözetmeden aynı inancın, aynı yazgının, aynı bereketin, aynı toprakların mahsulü olanların kurduğu ailelerin evlatları bu ülkenin etnik ve mezhepsel ayrıştırma oyunlarının karşısındaki en güçlü inanç, direnç ve kararlılık noktasıdır. Kimseyi diğerinden ayrıştırmadan, kurulan aile kurumu, bir sentez ülkesi olan Türkiye’nin harcıdır. Bu yüzden yıllardır bu kale hedef alınmıştır. Yıllardır bir evi öbür eve düşman etmeye çalışanların asıl hedefi ortak harcımız olan aile kurumumuz olmuştur.

PKK/PYD, FETÖ, DEAŞ,DHKP-C gibi tüm terör örgütleriyle her şer yolunu denediler başaramadılar ve ilelebet başaramayacaklar… Bu toprağın çocukları, başkalarının kuklası, maşası olmayacak ve millet iradesine hiçbir güç ipotek koyamayacak…

Önerilen Haber

Dağılmış masanın ve ‘sırttaki hançerlerin’ seçim yansımaları

Yerel seçim gündemi, partilerin adaylarını açıklamalarına odaklanmış olarak seyrini sürdürüyor. Cumhur ittifakının adaylarının çok büyük …