Adına Terörsüz Türkiye süreci diyebileceğimiz yeni iklim, gündemimizin ilk sırasında olmaya devam ediyor.
Yeni iklim, Türkiye’nin siyasi zemininin, bizzatiyi siyasetin, seçmenin ve demokrasinin hukukunu koruyabilmenin gereği olarak atılan kuvvetli bir adımdır. Bu adım yıllardır bizim de her fırsatta dile getirdiğimiz ve Türkiye’nin her alanını etkileyen en önemli sorununun çözülmesine yönelik yürekli bir adımdır.
O sorun ise; PKK terör örgütünün ve arkasındaki sömürgeci emperyalizmin siyasi uzantıları eliyle Türkiye’nin siyasi zeminini kullanmasıdır. Bugün en temel sorun budur. Mehmetçik askeri olarak terör örgütünün belini kırmaya devam etmektedir. Ancak örgüt siyasi zemini siyasetteki uzantısı marifetiyle kullanmaya devam ettikçe varlığını koruyabilmektedir. Siyasi zemini üstelik bir başka devlet veya devletlerin de desteğiyle kullanımı bütünüyle kesilmeden terör örgütünün zemini tamamen yok olmaz.
Türkiye’nin bu temel sorununun tam manasıyla çözülmemesinin en önemli nedeni, PKK’nın siyasi kolunun ülke bütünlüğüne bağlı gerçek bir siyasi parti gibi çalışmamasıdır. Gazi Meclis’te ve her siyasi buluşmada, terör örgütünün propagandasını yapmaktan geri durmayarak, Gazi Meclis’te olmanın kıymetini heba etmektedir.
Her seçim döneminde PKK elebaşlarının seçim stratejisini, aday listelerini, kayyım oyununu uygulamak zorunda kalarak, siyaset alanını, demokrasi sahasını terör örgütünün vesayetine açarak, demokrasinin zedelenmesine yol açtılar. Parti kapatmayla tam olarak çözülemeyen bu sorun, bazı partiler açısından da oy devşirmenin yolu olarak görüldü. Bir kaç milletvekili veya belediye başkanı daha fazla kazanabilmek için terör örgütünün siyasi koluyla kola girmekte sakınca görmeyenler de bu yolla siyaset zemininin zedelenmesine katkı sunmuş oldular.
O yüzden de tüm siyasi partilerin oy hesabı, seçim planı yapmadan siyasi alanı terör örgütünün gölgesinin düşmesine karşı ortak sorumlulukta buluşması da bir türlü gerçekleşmedi.
İşte şimdi asıl bu sorunu aşabilmek için, terör örgütü lağvedilir edilmez, silahlarını teslim eder, etmez ama teröristbaşının yapacağı çağrının DEM üzerinde etkili olması ve PKK vesayetinden çıkarak, özgürleşmesi asıl sorunun aşılmasında çok büyük öneme sahiptir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan hafta sonu Diyarbakır’da yaptığı konuşmasında vurguladığı şu husus meselenin özüdür;
“Son dönemde gerçekleşen çalışmaların tek bir amacı vardır. Terör örgütünün kendini feshetmesi, silahların kayıtsız şartsız teslim edilmesi, örgütün siyaset üzerindeki vesayetinin tamamen kaldırılması, bölücü örgütün baskısı dolayısıyla bir Türkiye partisi olma vasfını kazanamayan siyasi yapıya bu yönde kendini geliştirme fırsatı verilmesi, bölgemizde artan çatışmalar karşısında iç cephemizin güçlendirilmesi, ez cümle yarım asırlık bölücü terör parantezinin kapatılması tüm boyutları ve unsurlarıyla ebediyen tarihe gömülmesidir.”
MHP Lideri Dr. Devlet Bahçeli’ de tarihi çağrısını yaparken aynı hassasiyeti ve beklentiyi kararlılıkla ortaya koymuştur.
DEM’in yüzünü Kandil’e, ABD’ye, İsrail’e, Fransa’ya, İran’a, Rusya’ya kısacası başkalarına değil, kendi toprağına, insanına, Ülkesine dönmesidir, Türkiye partisi olmasıdır.
Meselenin özü bu iken, içinde bulunduğumuz iklime karşı tutum sergileyenler, iklimi başka zeminlere çekmeye çalışanlar ve açık açık baltalayacaklarını söyleyenler de dikkat çekiyor.
Terörsüz Türkiye hedefinin askeri mücadelesi yapılırken, içinde bulunduğumuz iklimle siyasi mücadelesinin yapılmasını başka maksatlarla niteleyenlerin de pozisyonları irdelenmelidir.
Herşeyden önce kabul edilmelidir ki, terörsüz Türkiye sürecinde verilen siyasi mücadeleyle Türkiye’nin birliğinde, bağımsızlığında buluşarak, meselenin çözülmesi; sömürgeci emperyalizmin ve siyonist çetelerin kirli plan ve hedeflerine dayalı çıkarlarının zedelenmesi, şer hedeflerinin yenilgiye uğramasıdır. Bundan asıl muzdarip olanlar onlardır. Asıl baltalamak isteyecek olanlar yine onlardır. Buna rağmen atılan adımları ve buna bağlı olarak meselenin çözülmesini baltayacaklarını söyleyenlerin onlarla aynı safta olduklarını görmek gerekir. Bunun yanısıra bir kesim de; ABD-İsrail cenahından bu adımların atılmasının istendiği ve böylece bölge ülkelerinde ve Türkiye’de bölünme sürecinin başlayacağını ifade ediyorlar. Bu kesim de; kendi vehimlerini gerçekmiş gibi sunarak, atılan adımların Türkiye lehine olumlu sonuç vermesini ya görmezden gelerek ya da daha vahimi bizzatiyi Türkiye hasımlarının safında yer almaktan rahatsızlık duymayarak, pozisyonlarını belirliyorlar.
Hiç kuşkusuz bu iklimin de sonuç alamama ihtimali hep vardır ama karşılığında verilen veya verilecek olan bir taviz yoktur.
İhtiyatlı iyimserlik içinde olanların, kör iyimserlik yapmadan, gerçekçi tutum benimseyenlerin yaklaşımları ise çok kıymetlidir. Onlar için ve hepimiz için bu süreç şeffaf biçimde sürdürülmeli ama kesinlikle çok da uzamamalıdır.
Prof. Dr. İ. Yaşar Hacısalihoğlu Resmi Web Sitesi