Dışişleri Bakanı Hakan Fidan Suriye ziyaretinde verdiği mesajlar, Suriye’nin geleceğine dair yol haritasını ortaya koymuştur. Hakan Fidan’ın HTŞ lideri Ahmet Eş-Şara ile Şam’daki buluşması, Türkiye’nin Suriye’nin güvenlik, refah, huzur anatomisinin en önemli faktörü olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur. Türkiyesiz Suriye’nin güvenliği sağlanamaz, özgürlüğü kalıcılaşamaz.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Suriye’nin yeni dönemin yapılanmasında Türkiye’nin yaklaşımını net olarak ifade ederek;” Hiçbir etnik grubun dışlanmadığı bir ülke kurulmalıdır” sözleriyle, Suriye’nin toprak bütünlüğüne, toplumsal ve siyasi birliğine yönelik hassasiyetini de yeniden ortaya koymuştur.
Bu zeminde mutlaka çözülmesi gerekende hiç kuşkusuz Suriye’nin terörden tamamen temizlenmesidir. Buna ilişkinde Fidan; “Terör örgütü Suriye halkının topraklarını işgal etmekte ve doğal kaynaklarını çalmaktadır. Geçmişte olduğu gibi bugün de DEAŞ’ın fırsatlardan istifade etmesine asla izin vermeyeceğiz. Baas karanlığından kurtulan Suriye, DEAŞ ve PKK’dan temizlenecek. Suriye’de PKK/YPG’ye yer yoktur. PKK/YPG bir an önce kendini feshetmelidir” diyerek, bu konuda Türkiye’nin kararlığını bir kez daha ifade etmiştir.
HTŞ lideri Ahmet Hüseyin Eş-Şara ise, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan buluşmasında; ‘Dost ülke Türkiye, devrimin başından beri Suriye halkının yanında durdu, bunu unutmayacağız. Gerek bizim kontrolümüzdeki gerek YPG’nin kontrolündeki bölgelerde, hiçbir grubun elinde silah bulunmasını kabul etmemiz mümkün değil” dedi.
Diğer yandan HTŞ’nin üst düzey isimlerinden, Suriye’nin geçici hükümetin Savunma Bakanı Marhaf Ebu Kasra’da; “Biz Kürt halkı ile SDG arasında ayrım yapıyoruz. Kürt halkı, Suriye halkının diğer tüm bileşenleri gibi tam haklarını alacaktır. Ancak, basitçe söylemek gerekirse, bölünme, federalizm veya benzeri projeler olmayacak. Suriye bir olarak birleşik kalacaktır” ifadelerini kullandı.
Bu sözler ve başından beri HTŞ lideri Ahmet Hüseyin Eş- Şara’nın yaklaşımları, Türkiye’nin Suriye’ye ilişkin beklenti ve yaklaşımlarıyla tamamen örtüşüyor.
Nitekim Dışişleri Bakanı Fidan 20 Aralık’ta France 24 kanalına yaptığı değerlendirmede, HTŞ ile DEAŞ terör örgütüne karşı yıllardır iş birliği yaptıklarını ifade etmiştir. HTŞ’nin terör listesinde yer alması konusunda da Fidan; “Bizim onları listeye almamız, BM listesiyle alakalı bir konu. BM Güvenlik Konseyi kararlarına tabii ki uyuyoruz ama şimdi hukuki boyut ile fiili boyutun birbiriyle çeliştiği farklı bir durum var. HTŞ’nin son 10 yılda fiili olarak herhangi bir ‘terör faaliyeti’ içinde olduğunu görmedik ve bu, sadece bizim değil Batılı istihbarat örgütlerinin de tespit ettiği bir husus” ifadelerini kullanmıştır.
Gelinen nokta net olarak ortaya koymaktadır ki; Türkiye Suriye’de bir yandan PKK/YPG ve DEAŞ terör örgütleriyle mücadele ederken, diğer yandan Türkiye’nin bu mücadelesine katkı sağlayan ve Suriye’nin birliğini, bütünlüğünü koruyacak siyasi yapılarla da yakından ilgilenmiştir. Buna sadece SMO değil aynı zamanda HTŞ’de dahildir.
Bugün çok daha net anlaşılmaktadır ki, Türkiye’nin terörü kaynağında yok etme kararlılığı, sabır stratejiyle işlemiştir. Bugünde işlemeye devam etmektedir. Bunun gereği olarak, hem HTŞ hem de SMO nezdinde Suriye sahasının PKK-YPG ve DEAŞ terör örgütlerinden temizlenmesinde yine sabır stratejisi devrededir. Yapılan çağrılar, ABD’ye yönetilen uyarılar, bunun bir yansımasıdır.
Bu noktada belirtilmelidir ki; sabır asla edilgenlik değildir, güç biriktirme sürecidir. Bu süreç; nakış işler gibi inceden inceye, titiz ve derinden, gürültüsüz ve sakince işler. Özellikle son 10 yıl içinde bu süreç başarıyla işletilmiş ve yönetilmiştir.
Ancak unutulmamalıdır ki, sabrın da bir sınırı vardır ve bu sınırın ne olduğunu en iyi, Türkiye’nin hasımları bilmektedir.
 Prof. Dr. İ. Yaşar Hacısalihoğlu Resmi Web Sitesi
Prof. Dr. İ. Yaşar Hacısalihoğlu Resmi Web Sitesi