Anasayfa / Köşe Yazıları / Kıbrıs davasında vazgeçilmez hedef

Kıbrıs davasında vazgeçilmez hedef

Kıbrıs Barış Harekatı’nın 47.yılında Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kuzey Kıbrıs Cumhuriyeti’nde çok önemli vurgularda bulundu. Türkiye ve KKTC’nin bundan sonrası dair takip edecekleri yol haritasının ipuçlarını verdi.

Kıbrıs davası, Türkiye için vazgeçilmez hak, hukuk adalet davasıdır. Kıbrıs Türklerinin yaşam haklarını ellerinden almak isteyen yayılmacı zihniyet, küresel güçlerin şemsiyesi altında yıllardır kışkırtılması, cesaretlendirilmesi, korunup kollanmasıyla saldırganlığında sınır tanımamıştır. EOKA terör örgütü eliyle Adanın Rumlarının, Türklere yönelik başlattıkları saldırganlığın, sınır tanımayan terörün, katliamların, toplu kıyımların durdurulması için 47 yıl önce bugün Mehmetçik, Barış Harekatı’yla adaya çıkmış, saldırganlığı durdurmuş, barışı tesis etmiştir. Kıbrıslı Türklere yönelik olarak tamamen uluslararası hukuktan gelen haklarının ve sorumluluğunun bir gereği olarak, adada yaşanan vahşete müdahale etmiştir.

Türkiye, Yunanistan ve İngiltere Kıbrıs Adası’nın 3 garantör ülkesidir. Türkiye işte bu garantörlük haklarının ve sorumluluğunun gereği olarak, adada yaşatılan teröre dur demiştir. O gün bugündür adada barış hakimdir. Ancak siyasi olarak yine Kıbrıs Türklerine karşı haksızlıklar, hukuksuzluklar, adaletsizlikler yıllardır sürmektedir.

Bu yönüyle de yıllardır hukuk ve adalet katledilmiştir. Birleşmiş Milletler (BM) hukuku hiçe sayılmıştır. Zira 1959-1960 Garantörlük Anlaşması hükmü gereği, 3 garantör ülkenin birlikte olmadığı hiçbir birliğe Kıbrıs hiçbir ad altında giremez, üye olamaz. Ama bu açık hüküm yok sayılmış, BM kendi hukukunu koruyamamış ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY), adanın tek hakimiymiş gibi Avrupa Birliği (AB) tam üye yapılmıştır.

Bu tam üyelik adımı da bizzat AB hukukunun da ihlalidir. Zira AB hukuku gereği, sınır sorunları çözülmemiş bir ülke AB’ye tam üye yapılamaz. Tüm bu hukuk zeminleri yok sayılarak, tek yanlı hukuksuz siyasi bir kararla Rum tarafı tüm adanın tek hakimiymiş gibi Kıbrıs Cumhuriyeti adıyla AB’ye tam üye yapılmıştır.

O gün bugündür bu hukuksuzluğu Türkiye’ye dayatanlar, aynı zamanda Türkiye’nin AB adaylığının tam üyeliğe dönüşmesinin bariyeri, engeli olarak da kullanmışlardır. Bu süreç içinde verilen hiçbir söz de tutulmamıştır. Adanın iki yakasını birleştirme adımı kapsamında hazırlanan BM’nin Annan Planı 2004’te yapılan halk oylamasında, Kıbrıs Türkleri evet demiş ama Rum tarafı birleşmeyi reddetmiştir.

50 yılın sonunda bundan sonrası için yapılacak tek şey kalmıştır. O da adada iki devletli çözümün kalıcılaşmasıdır. Bir adadan iki devlet çıkmaz diye bir uluslararası hukuk kuralı yoktur. Öyle olsaydı Haiti ile Dominik Cumhuriyeti’ni bölmezdiler. Küresel güçlerin çıkarları adına halkların barış içinde refah içinde yaşamalarının engellenmesi kabul edilemez.

Bundan sonra Türkiye’nin ve KKTC’nin ortak hedefi; Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) ilelebet yaşaması ve tanınması mücadelesidir.

Artık Kuzey de değil doğrudan Kıbrıs Türk Cumhuriyeti adıyla, Kıbrıs Türklerinin hukuka, adalete dayalı haklarını yerleşik kılarak, Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin tanınması süreci başlamıştır. Azerbaycan’la bu ilk adım atılmalıdır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın verdiği müjdeyle Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne yakışan bir Cumhurbaşkanlığı Külliyesi ve Cumhuriyet Meclisi binalarının inşa edilecek olması; federatif devlet oyalamalarına ve ikiyüzlülüğüne son verilmiş olmasının, iki devletli çözüm dışında artık bir seçenek olmadığının kalıcı somut beyanıdır, kanıtıdır. Kurban Bayramınız mübarek olsun…

Önerilen Haber

Dağılmış masanın ve ‘sırttaki hançerlerin’ seçim yansımaları

Yerel seçim gündemi, partilerin adaylarını açıklamalarına odaklanmış olarak seyrini sürdürüyor. Cumhur ittifakının adaylarının çok büyük …