Prof. Dr. İ. Yaşar Hacısalihoğlu Resmi Web Sitesi
ABD Başkanı Trump’un herkesi şaşırtan ve tepkilere yol açan çılgın fikirleri duyulmaya devam ediyor. En son Gazze için söyledikleri şaşırtmanın ötesinde tam bir insanlık dışı şer sözler olarak yansıdı. Trump; ABD’nin “Gazze Şeridi’ni devralacağını” ve Gazzelilerin de “başka bir yere gitmesi gerektiğini” söyledi.
Bu sözlerin hukuk dışılığı bir yana insanlık adına utanç verici olduğunu da söylemek gerekir.
Öyle görünüyor ki, yeni ABD yönetimi, Siyonist saldırganlığın yeni yönlendiricisi olarak, pozisyon alacak.
Sömürgeci emperyalizmin garnizonu, terör karakolu olarak İsrail’e yeni alanlar açılmaya çalışılıyor.
Gazze’yi yerle bir eden, soykırıma tabi tutanların insanlık suçu hiçe sayılarak, şimdi de hayatta kalanları vatanlarından çıkartarak, onları başka yerlere sürgün edebilmenin şer hevesindeler. Bu hukuk dışı, insanlık dışı düşünce sadece Gazze’yle de sınırlı değil. Batı Şeria’da aynı şer hevesin kapsama alanında. Zaten Gazze’ye topyekun imha planı, soykırımı uygulanırken, Batı Şeria’da aynı saldırılara uğruyordu. Bugün de bu saldırılar eksilmeden sürüyor.
Esasen yapılmak istenen Filistin’in tamamen haritadan silinmesidir. Mayıs 1948’den itibaren yıllar içinde Filistin topraklarında aşama aşama İsrail işgali genişlemiş, milyonlarca Filistinli ya katledilmiş ya da yerinden yurduna çıkarılmış, kendi topraklarında, vatanında “mülteci” sıfatına mahkum edilmiştir. Arap-İsrail saflaşması, Filistin- İsrail saflaşmasına şimdi de Hamas-İsrail saflaşmasına indirgenmiştir. İsrail’in karşısındaki cephe giderek küçülmüş, teslimiyete boyun eğilmiştir. Son dönemde sadece Hamas direnişiyle Filistinliler vatanlarına sahip çıkmaya çalışıyorlar. Gazze’de mukaddes bir direniş ortaya koydular. Tüm lider kadroları şehit düştü ama teslim olmadılar. Batı Şeria’da İsrail kontrolündeki Abbas yönetimine dönüşmeye asla rıza göstermeyip, boyun eğmediler. Şimdi de Trump Gazze’ye el koymanın sözünü ediyor. Buna da boyun eğmeyeceklerini ortaya koyuyorlar. Ama yalnızlar. Bu noktada kabul edilmelidir ki, Filistin’e destekte; kendi çıkarına dayalı özel ajandası olmadan sahici ve samimi tek güç sadece Türkiye’dir.
Filistin davasının öldürülmemesi, Filistin’in haritadan silinmemesi için Suriye devriminin de çalınmaması gerekir. Ancak bu tehlike ortadadır. Sömürgeci, işgalci, Siyonist, bölücü emperyalizmin gözü Suriye devrimindedir. Devrimi çalabilmenin çabasındadır. Mısır devriminin önünü kesenler, Esad’ın koltuğunu koruyup kolladılar. Suriye’nin ufaltılması için gayret ettiler. PKK- DEAŞ terör tahterevallisini yönettiler. Türkiye engeline takıldıkça, şer hevesleri kursaklarında kaldı. Şimdi de Suriye’de toplumsal ve siyasi dayanışmaya dayalı, kucaklayıcı güçlü bir halk iktidarının oluşmaması için, toprak bütünlüğünü sağlayamaması için devrimin çalınmasına, zedelenmesine, yıpratılmasına, halkın çıkarlarına hizmet edemeyecek kadar mutlak bağımlılığa dönüşmesine çalışıyorlar. Çünkü en büyük tedirginlikleri, bölgede sömürge düzeneklerini zedeleyecek halk iktidarlarının yayılmaması, Suriye devriminin kötü örnek olmaması.
Umut ediyor ve diliyoruz ki; Gazze’den, Filistin’e ve Suriye’ye uzanan direniş, özgürlük, devrim ruhu zedelenmeyecek, zalimlere yenilmeyecek ve zafer yine inananların olacak.